O gece o evde tanrı yoktu, iblis yoktu, ahlak yoktu, kaybederek başladı her şey o gece, aynada bana bakan şizofren bir hasta söyledi her şeyi tanrıyı bir ödül sisteminde nasıl kaybedeceğimizi zamanla her şeyin düzeleceğini tahtın başına şehzade peygamberin geçeceğini iblis söyledi. Kaybeden bir tek tanrı değildi o gece insanlar kaybetmişti sevdiklerimizi, sevmeye dair gördüğümüz her şeyimizi. Yoktum bu gezegende kendimi yok etmiştim geceleri ağlayarak uyuduğum zamanlar oldu elimde kocaman bir hiçle kala kalmıştım sevgiyi bana öğreten bir kadın tarafından terk edilince anlamıştım bazı şeyleri reklamlarda gördüğüm bir ürün gibiydi her şey ve onları satabilmek için uğraşan insanlarla doluydu çevrem bende o çevrenin son parçasıydım mutlaka birine satılmak için rafta bekledim durdum.
Tanrı tarafından yapılmış bir makineydim sonra bazı insanlar kurcalamaya başlayınca bozuldum bir daha da çalışmadım kalbim kırılmıştı aynada bana bakan şizofren söyledi canım sıkıldı, ruhum daraldı kendimi kaybettim, daha doğrusu bir daha kendimle hiç ama hiç karşılaşmadım gezegeni terk ettim, Önce insanlar terk etti beni sonra ben kendimi kaybettim bok dolu bir gezegende yaşamıma devam ettim. Ruhum sancılıydı yeni doğmuş bir bebek gibiydi sürekli ağlayarak geçirdim ömrünü gözlerimde yaş kalmayınca en büyük kozumu oynadım gülmeyi seçtim ama yüzüm gülmedi hiç bir zaman sadece ruhum güldü birde iblis güldü, tanrı ağladı
Terk ettim önce her şeyi insan kendini nasıl terk eder dediklerinde en büyük örnek olarak kendimi gösterdim terk ederek başladı hayatım sonra kaybederek, kazanmak yerine kaybetmeyi, sevmek yerine de terk edilmeyi öğrendim ben, yeryüzünde ne kadar acı varsa hepsini tattım başka acı kalmayınca sıradakini istedim sonra o acılarla bir köşe başında karşılaştım güldüler ama bu kez tanrı ağlamadı oda güldü yeryüzünde aşağı hızla düşerken tanrı kahkaha attı yeryüzünde kıyamet koptu bir daha gülmemek üzere yemin ettim kutsal bir şeyler yazdım tanrı yazmıştı kutsal ne varsa her şeyi bir bir yazmıştı bende kutsal bir kitap yazdım o kitabın içine hayatımı koydum kimse okumadı ruhumun sancılı dönemleriyle karşılaştığım vakitlerde galata kulesinden aşağıya atladım beynimi yaktım, dilimi, dinimi de her şeyimi geride bırakarak bu sefer ben terk ettim kimseye acımadım kendime acımayı bıraktığım gün olmuştu bu, bir daha konuşmamam gerektiğini anlayınca olmuştu her neyse işte...
Kaybetmek üç hece dokuz harf basit yazılan bir şey uygulanması zor olan bir şey bu güne kadar uğruna inandığım ne varsa kumar masasında adını verdim blöf olarak kullanmayı üvey annem öğretti bana onun zekasına hayran kalmıştım bir kere blöf olarak kullanmanın nasıl bir eylem olduğunu o eylemin neler doğuracağını her şeyi o kadından öğrendim biraz kötülük yapmam gerekiyordu eğer kötülük yaparsam gerektiğinde tanrıyı bile kumar masasında blöf olarak kullanmama izin çıkabilirdi yada ben öyle inanmıştım kumar kartlarında kendimi bulunca anlamıştım biraz işkenceli dolu yıllarımı geride bırakmayı seçtikten sonra üvey annemi ölüme terk ederek gitmiştim eğer o gün o kadını terk etmeseydim belkide şuan dünyanın en iyi kumarbazı olabilirdim, belkide şuan en güzel uyuşturucuları ve alkolü içebilirdim yada dünyanın en güzel kadınlarıyla birlikte seks yapabilirdim her şeyi verebilirdi o kadın bana hatta bir gemi inşaa eder bende o geminin kaptanı olabilirdim istediğim her yere gitmeme olanak sağlayabilirdi ama yapmadım yada yapmak istemedim terk etmeyi seçtim bir kuyunun dibinde cesedimle karşılaşınca dehşete düştüm kayıp eşya bürosuna gidip yerleştim bir daha kendimden haber almadım...
Yaşamaya alışmayı öğrendim sonra büyüdüm büyüdükçe hayatın ne kadar da kötü bir yer olduğuna şahit oldum şahitlik yapmak zorunda kaldım bazı geceler sigara içmeyi bıraktım, alkol ve sigaranın etkisi gün geçtikçe bedenimi ele geçirmek istiyordu peygamber olsaydım eğer istediğim her şeyi yapabilirdim sonuçta tanrı tarafından kutsanmış biri olacaktım işlediğim bütün günahlar yok sayılacaktı sağ ve sol tarafımda bulunan yada bulunduğuna dair inandığımız melekleri kandırmama olanak sağlanabilirdi süleyman peygamber olsaydım eğer iblisle konuşur cehennemi cennete çevirebilirdim benimde gideceğim yer orasıydı çünkü cennet diye bir yer yoktu çünkü tanrı insanlarla oyun oynamıştı kukla rolünde oyun oynayan pinokyo gibi yada kendi masalında kaybolan alice gibi sürekli bir tavşanın beşinden giden bir kız çocuğu gibi her neyse işte
Gecenin sonunda iyilik melekleri ziyaret etti beni bir daha kimseyle konuşmamam gerektiğini ve kimseye inanmamam gerektiğini söyleyerek çekip gittiler gitmek kolay bir şeydi ama asıl kalan kişi acı çekiyordu bende onlardan biriydim işte benim çektiğim acıları bir bir yazdım çok fazla bir şey çıktı ortaya gözümü oydum görmemek için, dilimi kestim konuşmamak için kimseyle konuşmak istemiyordum artık konuşursam içimdeki sıkıntılardan kurtulamazdım yusuf oldum kuyulara atıldım bende,, insanlara güvendim sırtıma kezzap döküldü canım yandı benim canım en çok insanlar tarafından yakıldı onlara güvenmem konusunda zorlandıkça canım yanmaya devam etti hala da güven duygum var bitmedi gitti, olacak bir iş değildi mutlaka birine güvenmek istiyordu insan bende öyle yaptım birine güvenmek isteyip durdum her seferinde ama boşuna olduğu kadar dolusunu da gördüm hep bir reklamda gördüğümüz bir ürünün satılabilmesi için her neyse işte....
Gecenin sonunda devri alem olsun isterdim bir uçağa binmek ve başka bir ülkede yaşamak isterdim hep böyle bir saçma hayal sevdiğim bir iş ufak kahve dükkanım insanların gelip kahvelerini yudumladığı, şiirlerin okunduğu gecenin sonuna doğru güzel müziklerin çalındığı bir yer, sıkıntıları biraz olsun uzaklara gönderildiği bir yer,, hayal işte bedava olunca insan hayal kurmaktan vazgeçmiyor, vazgeçmemeli bence neyse işte gecenin sonunda güzel müzik falan olsun..
gecenin sonu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder