28.03.2014

iki nokta


   Yaşadığımız evren, yaşadığımız hayatlar çok boktan iyi etkisi olmayan bir dünyada yaşıyoruz, iyi etkisi olmayan bir gezegende yaşamayı sürdürüyoruz. Kimin eli kimin cebinde henüz bunu dahi bilmiyoruz bilmediğimiz daha çok şey var aslında bazı şeyleri ya bilmezlikten geliyoruz yada kulak ardı ediyoruz öyle şey işte her neyse tanrı gezegeni yaratmaya kalktığında ne düşündü acaba ne tür planları vardı. İyilik ile kötülük arasında ne kadar fark varsa tanrı bunları düşünmeye zaman tanıdı mı kendine, aslında tanımadı tanrı çok büyük hata yaptı insan denilen canlıyı yaratarak çok büyük hata yaptı. Hata hatayı kovaladı sonra işlediği bütün planlar elinde patladı işte bu yüzden tanrının hayal gücünü beğenmedim. Kusursuz yaratılan canlılar kusursuz şekilde işlemine devam etti ne zaman bozuk bir entegre gibi ayakları koptu o zaman devrede yanlış akım gütmeye başladı. İnsanlar bu yüzden dinini ve yaşantısını terk etti. Günah ile Sevap arasında öğretilen ne varsa yanlıştı Müslüman insan yolda gördüğü bir insana yardım etmeliydi öyle öğretilmişti, öyle öğretilmek zorunda bırakılmadı o öyle gördü öyle yaptı yardım etti ama yardımını ne şekilde ettiğini bilmeyerek yoluna devam etmek yerine sevabı günah olarak yapılması gerektiği anlaşıldı hayatın en boktan dönemlerinde en boktan yaşanmaz zamanlarında kurtarıcı geldi peygamberler onlar öğretti sonra kutsal kitaplar ama tanrı hiç bir zaman gelmedi sadece bir yerlerden izleyip durdu bizi sadece baktı ve güldü insanlar ağladı tanrı güldü, tanrı ağladı insanlar güldü tanrı ağlamaya başladığı zaman gökyüzünden yağmur yağdı işte yağmurun yağma nedeni buydu. Tanrı bizler için ağladı tanrı peygamberler için ağladı, tanrı siz değilsiniz tanrı birdi sonra bir gece yarısı zehirlenerek öldürüldü...

 Bu güne kadar uğruna inanılan her şeyin canı cehenneme dedim. Canım çok yandı canımı çok yaktılar olsun dedim geçer dedim geçmedi. İnandığımız her şey bizlere yalan söyledi aslında önce ailemiz, sonra yakın arkadaşlarımız, sonra uzak arkadaşlarımız, sonra tanımadığımız insanlar, hepsi bizlere yalan söyledi hatta siyasi partilerin liderleri dahi bizlere yalan söylediler yalan söylemeyi kutsal kitabın bir parçası bildiler yalanlarla kurulmuş bir gezegende yaşamaya devam ettik. Yalanların olmadığı bir dünya kurmak istediler bazı insanlar kaçmak çok uzaklara gitmek istediler ama olmadı bu yüzden bir köşede oturdum kendimi bekledim. Kendimi bekleyerek geçirdim..

 O kadar çok hata yaptım ki sayısını unuttum artık, kırdığım kadar kırıldım ama hayatımda en çok kırmaktan korktuğum bir kadını kırarak hayatımın amına koydum. Hayatıma tecavüz ettikleri dedikleri olaylar karşılaştığım gün yeryüzünden hızla aşağı düştüm o kadar çok hızlı düşmeye başladım ki organlarımı dahi beni terk etmeye kalktılar bir tek onlar kalmıştı bu gezegende beni terk etmeyen sevmekten önce terk edilmeyi öğrendim ben işte bu yüzden sevginin nasıl bir düzen topluluğu olduğunu öğrenmek için önce terk edilmeyi öğrettiler bana ailem tarafından, sevdiğim kadınlar tarafından. Aşık olmaktan işte bu yüzden hiç korkmadım bir sevgi arıyordum kiralık da olsa kabul edebilirdim birinin beni sevmesini istiyordum, birinin benim saçlarımla oynamasını istiyordum, osmanlı kokan saçlarımla oynamasını peralı bakışımı sevmesini istiyordum hayatımda bu yüzden birinin bana seni seviyorum cümlesini kurmasını çok istedim... Sevdiğim kadınlara bu cümleyi hiç bir zaman kuramadım onlara seni seviyorum diyemedim yada demeye vakit bulamadım yada o zamanı kendim yaratamadım olsun dediklerim hiç bir zaman zaten olmadı bu yüzden organlarımla vedalaşarak siktir olup gittim bir mezarlığa gittim tanıdığım aslında yalanlarla dolu bir mezarlığın içinde içimi döktüm sıkıntılarımı anlattım ölüyle konuştum, bu yüzden günah işledim. İnsanların günahın ne olduğunu hiç bir zaman bilmediler sadece ona günah dediler aslında günah diye bir şey yoktu sadece tanrı öyle buyurmuştu. Tanrı bu yüzden insanları tarafından terk edildi bu yüzden yalnız başına kaldı. Sevaplarla dolu gezegende yaşamaya devam eden insanları da tanıdım onlarda sevabın ne olduğunu bilmediler sadece allah yolunda gittiğin zaman sevap kazanacaksın diye öğütler verildi onlarında bilmedikleri bir şey vardı allah bu gezegende yoktu başka bir gezegende var mıydı yada yok muydu onu dahi kimse bilmiyordu bu yüzden arkasında bir delil bırakarak gitti kutsal kitabı insanlara emanet etti. Kutsal kitapların hepsi değiştirildi birileri tarafından birileri tarafından yanlış anlaşıldı bu yüzden yüzyıllardır süre gelen bir savaşın içinde dini, dili, ırkı kullandılar yüzyıllardır bu yüzden birbirleriyle savaş halindeler sadece biraz daha para kazanmak için bilmedikleri bir şey vardı ama bilmedikleri tek bir şey bu dünya kimseye kalmayacak olması. Dünya hain bir yer oldu o dünyanın içinde insanlar birbirlerini kırdı, birbirlerini üzdü, ölümü bu yüzden bazı insanlar çok sevdi bu yüzden bazı insanlar tarafından ölüm kutsandı zamanında ölüm ile o kadar çok baş başa kaldım ki her seferinde intihar etmemek için bazı kişiler tarafından yarı yolda tutuldum ölümü bilmediğim bir rafa kaldırdım bende...

 İnsanın kendinden ayrılmasını en iyi ben bilirim, yalnız kalmanın en iyi örneği olarak kim tarafından gösterilir bilmiyorum geçer dediklerimiz, yaralarımız ne zaman geçer bilmiyorum, bilmediğim çok şey var yada işime gelmeyen çok şey var.. Hayatımın dönüm noktasının son evresindeyim artık. Tamam yada devam ikisinin arasında kaldım ama inandığım bir şey daha var bunlar da geçecek geçtiği gün o zaman hayata gülümseyeceğim o zaman arkama dahi dönmeyeceğim çünkü geçmişimi yakmayı düşünüyorum yaktığım zaman sadece gelecek kalacak bana geleceğim güzel günlerim kalacak inanıyorum hala buna tam 23 yıl olduğu gibi doğduğum günden beri nasıl inanmaya mahkum bırakıldıysam öyle inanıyorum işte inanmak bir şeylerin başlangıcı derler ama neyin başlangıcı henüz bi fikrim yok her neyse işte..

 Baba bana bağırma çünkü senin bana bağırmana hiç bir zaman fırsat vermeyeceğim, anne sende artık beni arama çünkü ben seni armayı yıllar önce bıraktım......







Bölüm sonu ..





23.03.2014

bir, iki ve üç


 '' Selam '' beklenildiği üzere burada işler yolunda gitmiyor henüz mutlaka bir çıkış yolu arıyoruz, bir kurtarıcı isa gibi gökten inmesini bekliyoruz kimse gelmiyor o kurtarıcının bizi kurtarması imkansız. İnsanlarda öyle mutlaka birine yardım etmek istiyor iyi niyetli yada çıkarları için, iyi niyetli insanlar çok nadirdir az rastlanır ama günü geldiği zaman çıkarları için bir şeyler yapmaya başlarlar iyilikten kötülüğe geçiş sınavı değildir bu bi çıkar, bi amaç uğruna uygulanan bir eylemdir. Dört dörtlük değiliz bu gezegende nasıl beş parmağın beşi bir değilse insanda öyle mutlaka hata yaparız ya kırarız yada kırılırız.. Uğruna inandığım ne varsa zamanında beni çok kırdı hala da devam ediyor bu durum sevmek ile sevilmek arasında ince bir çizgi gibiydi hayat ama bilmediğim bir şey vardı benimde diğer insanlar gibi sevilmemeyi bile bile sevmek istiyordum sürekli mutlu olacak değildim hala sırda güzel bir mutluluğa ulaşamamış olsam da o mutluluğun beşinden koşmayı bırakmadım. Ufak bir çocuk gibi, alice gibi bir tavşanın beşinden koşmak istedim sürekli benim hesap edemediğim çok şey oldu hayatımda sürekli kırıldım bir gün kırılmaktan çok sıkıldım o zaman rahmetli annaanem bakıyordu bana dışarıya çıkıp yolun karşısına oturdum kaç saat orada öylece oturdum bilmiyorum geçen arabaları seyrettim güzel olan araçları seyrettim o kadar güzeldi ki hayal kurdum ve o hayallerin içinde gülmeyi seçtim hayatım o zaman değişmişti o çocuk yaşta belkide o gün hiç o kadar gülmemiştim ama kurduğum hayaller çok güzeldi, kusursuz bir oyun gibiydi sadece eksik olan kalemin kapısıydı bende o kapıyı açık bıraktım birilerin girmesine izin verdim yaptığım en büyük hata en aptalca olan hata o oldu İçeri giren insanlar o kalenin içinden bir şeyler çalıp gittiler kimisi eşya çaldı, kimisi kalbimi kırdı, ama yinede umutluydum hayata karşı umudum tükenmemişti henüz son yazılmamıştı romanın son sayfasına ''mutlu son'' mutlaka yazılacaktı yaşadığım hayatta o mutluluk denilen kavramı tatmak zorundaydım bu hayatta yaşamaya devam ediyorsam mutlaka kazanmak zorundaydım. Kaybetmek bana göre değildi bu güne kadar uğruna inandığım her şeyimi kaybetmiştim artık kaybedemezdim. Kazanmak zorundaydım kazanmak ve mutlu olmak zorundaydım bu yüzden sessiz kaldım sessizliğe gömüldüm bir mezar gibi bir ölü gibi sessiz ve kimsesiz kaldım güvendiğim insanlar zaten yarı yolda bırakarak gitmişlerdi beni sessiz kalmak iyi bir eylem diye düşündüm sessiz ve kimsesiz kalmak o yüzden bir gece intihar ettim ve ölmeyi seçtim...

 

  '' Tren raylarından atlamayı kendim öğrendim kaçmak zorundaydım, kaçmak ve gitmek kaçmak zorundaydım çünkü arkamda bıraktığım çok fazla üzüntü vardı, göz yaşı vardı, kalp kırıklığı vardı. Bu yüzden kaçmak zorunda kaldım kendi hatalarımla yüzleşmek zorundaydım. Yüzleşmekten korktum ne zaman yüzümü göstermeye kalktım en ağır yarayı aldım her zaman alnımda bir iz bırakıldı ''piç'' evet piç biri olmak benim için iyi bir şey değildi dünyanın en ağır ve en acımasız cümleleriyle karşılaştığımda oldu ama kelimeler söylenmeye başladığında arkası kesilmedi yerine başka cümleler başka ağır kelimeler yüklendi, alnımda daha da kirlendi hiç bir zaman gocunmadım hiç bir zaman alnımdaki ifadeden korkmadım her zaman söylemeyi seçtim. Zaman sonra söylediğim bütün kelimeler karşıma birer koz olarak çıktı. Sonra o acımasız cümleler sırtımda hançer gibi saplandı olsun dedim birer yara alırım yoluma devam ederim dedim ama olmadı yalanların içinde kaybolmaya devam ettim. Kendi yalanlar ülkemi kurdum ve ağladım, bazı geceler içime çekerek ağladım o kadar çok ağladım ki ağlamaktan sıkıldığım günlerde sigarayla tanıştım sonra o beni tanıdı ben onu tanıdım birer kardeş olduk. Ben onu bırakmadım o beni bırakmadı birbirimizi dinledik daha çok o beni dinledi ben söyledim yavaş yavaş öldürdü beni bu yüzden hiç bir zaman onu terk etmedim sonra kaçmak istedim yapacak işlerim vardı. Daha çok kırılacaktım daha çok kalp kırıklığı alacaktım sigaramı terk ettim. İnsanlar beni terk ettikleri gün bende sigaramı terk ettim acımasızca, insafsızca terk ettim zaman hızla ilerlemeye başladı artık yeni huzursuzluk ve kalp kırıklığı alabilirdim....


  '' Güzel olan kırgınlıktı ama ona da alıştım artık, kırgın kalmak bana göre değil aslında. Ben sadece neyse reklamlarda gördüğüm bir üründen bahsetmek olmaz. Sevgilim ben seni seviyorum seni beni sevdiğin gibi değil. Adem'in havva'yı sevdiği gibi değil, Kerem'in Aslı'yı sevdiği gibi değil ben seni nice nice seviyorum senin ellerini, senin saçlarını, saçların diyorum sevgilim onlar öyle güzel saç ki iki kere öperim saçlarından biri benim için biri senin için, Sevgilim! seni seviyorum












 Sevgilim, Kanatlarım ol benim, yalnızca kanatlarım ol....









Bölüm Sonu....

şarkının sözleri çok güzeldir
şöyle söyler..

''çünkü sen bu kötü dünyada doğdun
insanı insanı öldürdüğü ve kimsenin nedenini bilmediği
sadece bak ne hale gelmişiz ve neler yapmışız
bütün yıktıklarımızı sen tekrar yapmak zorundasın''




20.03.2014

son şiir


Tanrının elinde bulunan
kutsal kitapları yakıyorum
josephine
kalbim kırık
yorgunum
sebastian larsson'un dediği gibi
yada bir filmin baş kahramanı gibi
yazıların hiç bir anlam ifade etmediğini
hatta ve hatta o yazıların bir boka yaramadığını
insanların nankör birer canlı olduğunu
tanrıyı kandırmak için uğraştıklarını
her şeyi ama her şeyi
biliyorum
işte bu yüzden
yalnızlıktan
kurtulup
şeytana sarılıyorum
şeytanın dualarına sığınıyorum
benim evrenim
kalp kırıklığı ile dolu
josephine
josephine kaç git buralardan
seninde kalbini kırarlar
durma git
annemi karanlık duvarların arasında kaybettim
yerde cansız bedeniyle karşılaştığım gün
dehşete düştüm
gözlerimi oydum bu yüzden
kilisenin bahçesinde
gitar çalan bir kız çocuğu ile konuştum
arka bahçede kuşlara yem verdim
artık olması gereken bir şey istiyordum
bir kan aksın
benim kanım aksın
yeryüzünde ne kadar orospu çocuğu varsa hepsini
öldürmek istiyordum
bu yüzden kuşların gözlerini oydum
şizofren biri olduğumu
papaz söyledi
isa'ya dua ederken
isa'nın nasıl da acı çektiğini
aslında
tanrının acı çekmek için
isa'nın bedenine girdiğini
o acıları sadece insanlar görsün diye
rahibe kadın söyledi
rahibe kadına bu yüzden aşık oldum
kalbim kırıldı
kalbimin ortasında bomba atmışlardı çoğu kez
her birinde yaralandım
sonuncu öldürmedi o da yaraladı
beynimi kontrol etmek yerine
ölmeyi seçtim
ölmek ve kurtulmak
gitmek ile kalmak arasında yapılan en büyük saçmalıktı
saçma cümleler için kelime üretmek gibi
ve bilinmeyen duyguların içinde kendini aramak gibi
şairlerin arasında kaybolmak gibi
bu güne kadar uğruna inandığım bütün kadınlar tarafından
kaybedilip yok oldum
kendimi bu yüzden sevmedim
kalbimi kırdım
hiç bir boka yaramadığını öğrendiğim gün çöp kutusunu attım
artık huzur ve kalp kırıklığı olmayan bir evren
yaratmak istiyordum
anlamı olmayan romanların baş kahramanı gibi
hastalıkta
kendini iyileştiren doktor gibi
bu yüzden doktorları ve hastaneleri sevmedim
bu yüzden kalabalık ortamları sevmedim
bu yüzden bir aile olmayı sevmedim
kimi sevmeye kalksam mutlaka üzüntü oluyordu
sonunda bende sevmemem gerektiğini öğrendim
birini bekleyerek geçirdim ömrümü
geldikleri de oldu kimi zaman ama onlarda
diğer insanlar gibi sadece gitmeyi
ve terk etmeyi seçtiler
güven duygusunu
incilin son sayfasında buldum
kuranı bu yüzden okudum
çıkış yolu bulmak için
kendime ilah yarattım
dua ettim işte
artık birinin beni duymasını
ve bu gezegenden kurtarmasını bekledim
kimse gelmedi
yaşadığım hayat unutulmuş bir ruh haliydi
bu yüzden karşı kaldırıma geçip
insanları seyrettim
üzülmemeyi öğrenmek için
cemal süreya ile tanıştım
onun naif ve eşsiz şiirlerini okudum
kadıköy sokaklarında
sonra bir mezarlığa gidip dua ettim
olmayacak duaya her zaman amin dediğim için...


15.03.2014

Dua, Allah ve Şeytan


 '' Yaşadığım hayatta tanrıyı çoğu kez diri diri mezara koydum dua etmeyi bıraktım, kendime bir put yaptım ona taptım ilah gibi yeni bir ilah yarattım. Allah terk etmişti beni bir daha dönmemek üzere arkasına dahi bakmayı gerek duymadı yalnızlığıma yeni bir yalnızlık ekleyerek gitmeyi seçmişti yarattığı insanlar gibi kitabını yaktım bende canını acıttım tanrının, iblisi cehenneme gönderdim sonra dua etmesini sağladım ne kadar saçma olaylar varsa tanrının yanında gerçekleştirdim sonra ölmeye gittim...

 Yaşamak ile ölmek arasında saç teli gibi ince bir çizgi çizdim, Kahrolası insanlar ne kadar da nankör dedikleri gün aklıma geldi, nankör olan insanlar değildi, nankörlüğü bize öğreten ve öğretmeyi seçenler. Yanlış ile doğru arasında ne kadar ince bir çizgi varsa onları da kalemimle silmeyi seçtim bende artık hayatım ince bir çizgiden ibaret olmasını ve o ince çizgiyi kullanmak istemediğimi iblise kanıtlama gereği duyduğumu bilmesi gerekiyordu yanlış bir hayatı ben seçmedim hiç bir zaman, yanlış bir yolda yürümeyi seçmediğim gibi ama her daim yanlışların içine süreklenip durdum ve kırıldım. Kırılmak çok güzel bir eylem, her zaman, mutlaka, hiç beklemediğin bir zamanda, karşına başka bir gösteriyle, karşına çıkabiliyorlar, kimisi başka insanlar için, kimisi onların zorlamalarıyla ortaya atılan bir hadisi her neyse...

 Kumar masasında nasıl kaybettiysem kendimi bir daha hiç ama hiç doğru sayı gelmedi bana, her zaman bir elim kapıda kaldı gidenlere el sallamak için gittikleri zaman kapının önünde beklemek için,

 Kırık bir kalple yaşamayı en iyi ben bilirim, en iyi örnek benim sınav sorularında çıkacak bir soru gibiyim garanti çıkıcak ve verdiğin cevap ''Doğru kırık bir kalbi var'' dediğin zaman o sınavdan geçebileceğin bir hadisi ve o sınavdan güzel bir not alabileceğin gibi en büyük eylem söz konusu, Kaybetmek çok güzel bir eylem sonra yeniden başka şeyleri kaybetmek, aileni kaybetmek sonra onları bulmak yeniden doğmak gibi bir şey aslında yeniden ölmek gibi bir şey bu bulduğun zaman seni neden bıraktıklarını sorarsın, verebilecekleri cevap her zaman aynı olur ''gitmek zorundaydım'' Aslında gitmek zorunda olanlar kim yada kimler? Bilmek çok kötü bir şey

  Bitmeyen bir hayat ve o hayatın içinde allahı aramak bulabileceğin imkansız bir acının itirafı, bulduğun zaman dua edemeyeceğin gibi, şeytanda öyle bulduğun zaman günah işleyebileceğin ama bulmadığın zaman günahların olmayacağı söz konusu, Kimse cehennemde yanmak istemez herkes cennette yaşamak ister kimisi bu dünyada kimisi diğer dünya dedikleri yerde. Diğer dünya diye bir şey yok sadece tanrı tarafından kandırılmış birer piyonları ve kalesi var tanrı istediği zaman o piyonları öne sürüyor kalesini koruyabilmek için insanları ölüyor kimin için yada kim için, neden yada niçin? Neden ölüm var sonuçta cennette yaşamak gibi bir şey varsa neden bu kadar eziyet dolu bir gezegenin içine sıçıyoruz? Bunları söylemeye kalktığı zaman aklımıza ilk gelen şey günah oluyor. Günah olan sadece alkol, vücudumuza uyguladığımız kötü eylemler, namaz kılmadığımız şeyler mi acaba? Günah tanrı tarafından korunan bir vezir tanrı istediği zaman günah işliyoruz hepsi o sonrası ölümle yüzleşiyoruz işte

 Bu güne kadar uğruna inandığım ne varsa hepsi terk etti beni iyi bir terk ediliş almadım hiç bir zaman mutlaka üzüntü oldu sonunda, kırık bir binanın zemin katında yaşamayı öğrendim yaşadığım hayat bazen iyi etkiler yarattı bazen ne kadar kötü duygusu varsa onları bağışladı sonra gitmeyi hızla uzaklaşmayı seçtiler. İşte her şey böyle başladı Josephine ve son olmadı mutlu son diye bir şey olmadı yani....


2.03.2014

son dans


Selam tanrım çello çalmaya devam ediyor burada,
İnsanlar yine kalp kırıklığı ile yaşamına devam ediyor
Büyük bir orkestra şefinin yöneticiliğini yapıyorum
Bilmediğim bir müzik eşliğinde
bilinmeyen bir şarkı sözleri içinde
fonda çalan iblisin müziği
terk ediyorum
şiirleri
ve şairleri
kutsal kitabın birinde adımla karşılaşıyorum
yalanların içinde bir ışık arıyorum
annemi bir gece yarısı idam sehpasında bırakıyorum
iki yüzlülüğümü
azazil meleğine emanet ediyorum
tek olmak ile yok olmak arasında
daha ileri gidebilmek için
aklımı bir hastanenin morguna bırakabilmek için
ruhumda bulunan sancıları dindirebilmek için
morfin sülfat için
eroin için
kokain için
sigara için
alkol için
seks için
tanrı için
iblis
hayır tanrım hayır
sen beni yalnız bırakmadın bu gezegende
ben kendimi terk ettim
orospu çocuğu olan tanımaya çalıştığım insanlardı
kalbi kırık insanlar değildi
bi keresinde yüzüm gülmüştü
aynada bana bakan biri söyledi
yüzün gülüyor dedi
yüzümü jiletle doğradım kanım aktı
sonra ruhum kanadı
sonra bileklerimi kestim
olmayan ben ile olan ben arasında savaş çıkardım
delirdim
kayıp eşya bürosuna yerleştim
kendimi kaybetmek için
yaşantımı yıkmak için
gönlümü kıran insanlar için
içimdeki bütün organlarımı yakmak için
marketten aldığım bir ürün söylemişti
son kullanma tarihini geçirdikten sonra
o ürünün aslında hiç bir boka yaramadığı
satabilmek için rafta durduğunu
anlamıştım
bende kendimi bir tozlu rafa kaldırmıştım zamanında
gönlümü kıran bir kadın temizleyince
aslında yaşantımın kötü bir sistem olduğunu söyleyince anladım
yaşantımı yakmak için bir şeyler
olsun istedim
yeni bir eylem
o eylemin içinde
devletlere karşı direnmek
kendime karşı direnmek
dayak yemek
kavga etmem
o kavgada kanımın akmasını seyretmem
her şey
böyle başlamıştı önceleyin
mesihlerin yalnızca eski çağlarda yaşadığını
öğrendiğim gün başlamıştı
adem gibi yasak elmayı yemeyi
musa gibi denizi ortadan ikiye ayırmayı
nuh gibi gemiyle kaçmayı
yusuf gibi kuyularda yaşamayı
isa gibi babasız büyümeyi
çarmıhta tanrı tarafından yalnız bırakılmayı
son peygamber gibi acı çekmeyi
hitler gibi yahudileri katletmeyi
Cemal Süreya gibi mektup yazmayı
her şeyi ama her şeyi öğrenmiştim
acı çekmeyi o acılarla nasıl yaşanılacağını,,
artık öğrenmek istemiyordum
öğrendiğim ne varsa bir sonraki acıya çıkıyordu
bir sonraki umutsuzluğun ifadesinde
umudu aramaktan sıkılmıştım
dua ettim bende rabbime
artık bir şeylerin değişmesini istiyordum
dua ederek başlamıştı önceleri
sonra dualarında bacaklarını kesmeye karar verince
ne kadarda yalnız bir adam olduğumu
hayatımın umutsuzluk ve
kalp kırıklığından inşa edildiğini
unutunca unutmama imkan sağlayınca anlamıştım
benim binam kırık, döküktü
ben o binanın en alt katında yaşadım
günah işlemek yerine yardım ettim
sadece ama sadece kendime yardım etmedim
birinin bana yardım etmesini bekledim
hayatın bana ilk başlarda kazık atmasıyla başlayınca
sol koluma dövme yaptım
kendi yüzümle, tanrının yüzünü çizdim
artık yaşamak için uğraşmamam gerektiğini öğrendim
bir mektup yazdım
sonra bütün mektupları yaktım
kimsenin eline ulaşmasını istemedim
benden kalan ne varsa yeryüzünde yaşanmış
tarihe gömülmüş biri olarak yeğledim
artık yoktum
yok olmamın zamanı gelmişti
o otobüse binip siktir olup gittim
yaşadığım evi, sokakları ve caddeleri terk ettim
arkamdan bana bakan insanların ağlamadığını görünce
iyi bir şey yaptığımı anladım
yok oldum ve yok ettim
kendimi
ailemi
yalanlarımı
inandığım ne varsa
inanmadığım ne varsa
sigarayı
her şeyi ama her şeyi terk ediyorum



bölüm sonu.....




KAYRA

    Merhabalar, Nasılsınız En son 20 Haziran 2021 Tarihinde buraya uğramışım gerçekten bu kez araya çok ama çok açtık. Neyse özledik ve geld...