21.02.2014

Aynadaki Şizofren


  O gece o evde tanrı yoktu, iblis yoktu, ahlak yoktu, kaybederek başladı her şey o gece, aynada bana bakan şizofren bir hasta söyledi her şeyi tanrıyı bir ödül sisteminde nasıl kaybedeceğimizi zamanla her şeyin düzeleceğini tahtın başına şehzade peygamberin geçeceğini iblis söyledi. Kaybeden bir tek tanrı değildi o gece insanlar kaybetmişti sevdiklerimizi, sevmeye dair gördüğümüz her şeyimizi. Yoktum bu gezegende kendimi yok etmiştim geceleri ağlayarak uyuduğum zamanlar oldu elimde kocaman bir hiçle kala kalmıştım sevgiyi bana öğreten bir kadın tarafından terk edilince anlamıştım bazı şeyleri reklamlarda gördüğüm  bir ürün gibiydi her şey ve onları satabilmek için uğraşan insanlarla doluydu çevrem bende o çevrenin son parçasıydım mutlaka birine satılmak için rafta bekledim durdum.  

  Tanrı tarafından yapılmış bir makineydim sonra bazı insanlar kurcalamaya başlayınca bozuldum bir daha da çalışmadım kalbim kırılmıştı aynada bana bakan şizofren söyledi canım sıkıldı, ruhum daraldı kendimi kaybettim, daha doğrusu bir daha kendimle hiç ama hiç karşılaşmadım gezegeni terk ettim, Önce insanlar terk etti beni sonra ben kendimi kaybettim bok dolu bir gezegende yaşamıma devam ettim. Ruhum sancılıydı yeni doğmuş bir bebek gibiydi sürekli ağlayarak geçirdim ömrünü gözlerimde yaş kalmayınca en büyük kozumu oynadım gülmeyi seçtim ama yüzüm gülmedi hiç bir zaman sadece ruhum güldü birde iblis güldü, tanrı ağladı

 Terk ettim önce her şeyi insan kendini nasıl terk eder dediklerinde en büyük örnek olarak kendimi gösterdim terk ederek başladı hayatım sonra kaybederek, kazanmak yerine kaybetmeyi, sevmek yerine de terk edilmeyi öğrendim ben, yeryüzünde ne kadar acı varsa hepsini tattım başka acı kalmayınca sıradakini istedim sonra o acılarla bir köşe başında karşılaştım güldüler ama bu kez tanrı ağlamadı oda güldü yeryüzünde aşağı hızla düşerken tanrı kahkaha attı yeryüzünde kıyamet koptu bir daha gülmemek üzere yemin ettim kutsal bir şeyler yazdım tanrı yazmıştı kutsal ne varsa her şeyi bir bir yazmıştı bende kutsal bir kitap yazdım o kitabın içine hayatımı koydum kimse okumadı ruhumun sancılı dönemleriyle karşılaştığım vakitlerde galata kulesinden aşağıya atladım beynimi yaktım, dilimi, dinimi de her şeyimi geride bırakarak bu sefer ben terk ettim kimseye acımadım kendime acımayı bıraktığım gün olmuştu bu, bir daha konuşmamam gerektiğini anlayınca olmuştu her neyse işte...

 Kaybetmek üç hece dokuz harf basit yazılan bir şey uygulanması zor olan bir şey bu güne kadar uğruna inandığım ne varsa kumar masasında adını verdim blöf olarak kullanmayı üvey annem öğretti bana onun zekasına hayran kalmıştım bir kere blöf olarak kullanmanın nasıl bir eylem olduğunu o eylemin neler doğuracağını her şeyi o kadından öğrendim biraz kötülük yapmam gerekiyordu eğer kötülük yaparsam gerektiğinde tanrıyı bile kumar masasında blöf olarak kullanmama izin çıkabilirdi yada ben öyle inanmıştım kumar kartlarında kendimi bulunca anlamıştım biraz işkenceli dolu yıllarımı geride bırakmayı seçtikten sonra üvey annemi ölüme terk ederek gitmiştim eğer o gün o kadını terk etmeseydim belkide şuan dünyanın en iyi kumarbazı olabilirdim, belkide şuan en güzel uyuşturucuları ve alkolü içebilirdim yada dünyanın en güzel kadınlarıyla birlikte seks yapabilirdim her şeyi verebilirdi o kadın bana hatta bir gemi inşaa eder bende o geminin kaptanı olabilirdim istediğim her yere gitmeme olanak sağlayabilirdi ama yapmadım yada yapmak istemedim terk etmeyi seçtim bir kuyunun dibinde cesedimle karşılaşınca dehşete düştüm kayıp eşya bürosuna gidip yerleştim bir daha kendimden haber almadım...


 Yaşamaya alışmayı öğrendim sonra büyüdüm büyüdükçe hayatın ne kadar da kötü bir yer olduğuna şahit oldum şahitlik yapmak zorunda kaldım bazı geceler sigara içmeyi bıraktım, alkol ve sigaranın etkisi gün geçtikçe bedenimi ele geçirmek istiyordu peygamber olsaydım eğer istediğim her şeyi yapabilirdim sonuçta tanrı tarafından kutsanmış biri olacaktım işlediğim bütün günahlar yok sayılacaktı sağ ve sol tarafımda bulunan yada bulunduğuna dair inandığımız melekleri kandırmama olanak sağlanabilirdi süleyman peygamber olsaydım eğer iblisle konuşur cehennemi cennete çevirebilirdim benimde gideceğim yer orasıydı çünkü cennet diye bir yer yoktu çünkü tanrı insanlarla oyun oynamıştı kukla rolünde oyun oynayan pinokyo gibi yada kendi masalında kaybolan alice gibi sürekli bir tavşanın beşinden giden bir kız çocuğu gibi her neyse işte

 Gecenin sonunda iyilik melekleri ziyaret etti beni bir daha kimseyle konuşmamam gerektiğini ve kimseye inanmamam gerektiğini söyleyerek çekip gittiler gitmek kolay bir şeydi ama asıl kalan kişi acı çekiyordu bende onlardan biriydim işte benim çektiğim acıları bir bir yazdım çok fazla bir şey çıktı ortaya gözümü oydum görmemek için, dilimi kestim konuşmamak için kimseyle konuşmak istemiyordum artık konuşursam içimdeki sıkıntılardan kurtulamazdım yusuf oldum kuyulara atıldım bende,, insanlara güvendim sırtıma kezzap döküldü canım yandı benim canım en çok insanlar tarafından yakıldı onlara güvenmem konusunda zorlandıkça canım yanmaya devam etti hala da güven duygum var bitmedi gitti, olacak bir iş değildi mutlaka birine güvenmek istiyordu insan bende öyle yaptım birine güvenmek isteyip durdum her seferinde ama boşuna olduğu kadar dolusunu da gördüm hep bir reklamda gördüğümüz bir ürünün satılabilmesi için her neyse işte....
                                                                                                                                                           


   Gecenin sonunda devri alem olsun isterdim bir uçağa binmek ve başka bir ülkede yaşamak isterdim hep böyle bir saçma hayal sevdiğim bir iş ufak kahve dükkanım insanların gelip kahvelerini yudumladığı, şiirlerin okunduğu gecenin sonuna doğru güzel müziklerin çalındığı bir yer, sıkıntıları biraz olsun uzaklara gönderildiği bir yer,,  hayal işte bedava olunca insan hayal kurmaktan vazgeçmiyor, vazgeçmemeli bence neyse işte gecenin sonunda güzel müzik falan olsun..


gecenin sonu...


18.02.2014

Lunaparkta oyun oynayan tanrı çocuk


 Çello çalmaya devam ediyor, Son kez yazılan yazılar bir bir karşıma çıkmaya karar verdiler. Ruhum tecavüze uğramış bakire bir kız gibi,, ruhumda bulunan kötülükler ve o kötülükleri bir bir idam sehpasında bırakan isa yeryüzünde dolaşan isa göklerdeki isa değilim ben peygamber henüz değilim sadece yeryüzündeki acıları çekmek için uğradım. Annemin rahmini terk ettiğim gün hayatın orospu çocuğu denilen bir yer olduğunu gösterdiler insanlardan yana aldığım kezzap dolusu acı..

 Ruhum işkencede çekilmiş bir fotoğraf gibi acılarla dolu vücudumun her yerinde acı işlenmiş bir halı gibi,, yaşadığım ev ise terk etmek amaçlı kullanılan iki odalı bir yer o sistemin bozuk parası bozuk olarak kullanılan her defasında işkencelere maruz bırakılan insanım sadece hayattan midem bulanıyor kusmak istiyorum artık vücudumdaki bütün organları yeryüzüne bırakmak istiyorum tanrının bana verdiği ne varsa her şeyi yeryüzünde bırakarak çekip gitmek istiyorum. Babamın spermlerinden geldim yeryüzüne annemin rahmini terk ettiğim gün hayatı öğrendim ağlayarak başladı önce her şey sonra kaybederek bir bir elimde olan ne varsa kaybetmenin güzel yanının ne olduğunu göstererek öğrettiler bana...

 Önce inandığım allahımı terk ettim aslında ilk o terk etmişti beni yeryüzünden aşağı atarak hızla düşmüştüm yere, sonra ailem terk etti önce annem sonra babam.... terk etmeler hayatım boyunca devam etti sürekli bi terk ediliş biçiminde yaşadım durdum. Sıkılmıştım hayatımdan yaşantımdan her şeyden sıkılmıştım artık daha fazla yaşamaya gücüm kalmamıştı insanların bana acıyarak baktığı yeryüzünde bütün kötülükleri bir bir gerçekleştirdim,,, sonra kendime zarar vermeye başladım zararım kendimeydi benden başka kimse bana zarar vermedi sadece bu yeryüzü denilen yere ait değildim burada yaşayan ben değildim acı çekmektense ölmeyi seçtim her seferinde ölümü ve ölmeyi sevdim bir tek onlar bırakmadı beni bu yeryüzünde diğer bütün inandığım her şey bıraktı ellerim kanadı...

 Yaşamak ve ölmek arasında çok gidip gidip geliyorum şu sıralar artık gücüm kalmadı sanırım bu ruh hali beni günden güne bitiriyor. her gece yeni bir kırıklıkla uyanır oldum ölen bir babadan yeni bir mektup aldım ve o mektup her şeyi açıkladı bana,, hayatım yalandan başka bir şey değilmiş bir tek onu öğrendim yaşadığım evde kapıya bakarak geçirdim zamanımı çünkü benim bir elim hep kapının kolundaydı giden insanları izledim o insanlar kuyunun dibinde bana yardım eden insanlar günü geldiğinde çamur attılar üstüm kirlendi ama o çamurla oynamadım hiç bir zaman,, dedim ya benim hayatım kalp kırıklığından inşa edildi ve kırılan bir hayatım içinde yaşamaya devam ettim. Huzur denilen bir kavramı aradım durdum ama bulamadım sürekli kaybettim kumar masasında tanrımı kaybettim ilk önce sonra tanrı beni lunaparkta götürdü elimden tuttuğu gün babamı gördüm sevgiyi hissetmek için görmüştüm ama tanrımda elimden bırakarak siktir olup gitti. Artık acıdan başka bir şey değil benim hayatım bu bok dolu kuyunun dibinde yaşamaya devam ediyorum birilerinin beni bu kuyunun dibinden çıkarmasını bekliyorum...

 Eylül, ekim yada kasım ayında değiliz bu aylarda ruhum bozuk olurdu benim genelde bozuk plak gibi olurdum sürekli başa saran bir müzik ama nedendir bilmiyorum artık eskisi gibi değil sıkıntılı dönemlerim beni bırakmıyor günden güne daha çok üstüme gelmeye başlıyor hayat bunlarda geçer diyorum elbet geçer gider diyorum ama geçen bir sik yok

 Neyse işte bu gece güzel bir şey falan yazmak istiyordum ama olmadı bir sonraki sefere kalsın....

buda son bölüm....







9.02.2014

kalbi kırılan ihtiyar



 ''23 yıldır kırıldım, her gün, her saniye kırılmayı, kırmanın nasıl bir düzen olduğunu öğrendim sevgiden ve sevmekten önce terk etmenin nasıl bir duygu olduğunu vücuduma kazıdığım sigara ve dövmelerden anladım sigara izleri küçük yaşlarda bedenime işlendi dövmeler ise büyümeye başlayınca ben kendim yaptım sol koluma tanrının yüzünü çizdim, sağ koluma tanrının beni cennetten kovduğu günü ve saati yaptım yani annemin rahminden kaçtığım gün ve saat. Anlam yüklü kervanların içinde müzik tanrısının notalarının içinde kendimi kaybettim bulamadım hiç bir zaman yeryüzüne ait değildim yaşadığım gezegene ait değildim sıkıntılı bir dünyada nefes almak bana göre değildi kırık bir kalple yaşamanın en kötü dönemini yaşıyordum artık nefes almak zorundaydım denizden çıkarılmış bir balık olmaktansa denize tekrardan atmalarını istediğim biriydim. Sigarayla da böyle bir dönemde başladım işte yine kırılmıştım otogara gitmiştim 33. Peronda bana bakan kadına el salladım sonra bütün gün boyunca giden otobüslerin arkasından el sallamaya devam ettim kimselere aldırmadan sürekli her gün el salladım giden otobüsler benimde ömrümden birer parça götürerek gittiler. Bir çocuk gibi sevmeye bana bir kadın öğretmişti sonra terk edince bende otobüslerin arkasından el sallamayı seçtim zevkli bir işti ama yorucuydu biraz da hüzünlü..

 Yeryüzünden ayrılmayı iki kere düşündüm, iki kere karar verdim, bir artı birin toplamı gibiydi ikinin çıkan sayısını bulmak çok basitti ama gerçekleşmesi imkansızdı, imkansızlar içinde yeni bir imkan yaratmaktansa imkansız olmayan bir şiir yazmak istedim. Şiir okudum sonra bir gece yarısı hepsini yaktım üşümemek için yeryüzüne ait olmayan bedenime rahatsız edici herhangi bir virüsün buluşmaması için korundum. Beklemekle geçti ömrüm birilerini beklemekle hep bekledim durdum ama kimse gelmedi dostlarımı bekledim, ailemi bekledim, kutsal kitabı bekledim, kendimi bekledim kimse gelmedi bu bok çukurundan kimse kurtarmak istemedi beni haklıydılar onlarda yaşadığımız gezegen bok çukurunun içinde birbirlerine yardım bekleyen insanlarla doluydu ama kimse kimseye yardım edemeyecek kadar da sakindi. Yaşadığım karanlık gezegeninde ölmenin en büyük eylem olabileceğini düşündüm öldükten sonra yeni bir sistemin içine gireceğimizi bildiğim gibi...

 Zaman bana oldum olası hiç iyi davranmadı beklediğim umutlar, hayaller hep yarım kaldı yani boğazıma düğümlendi kusmak istedim o an bütün organlarımı yeryüzüne bırakmak istedim, bana ait olmayan ne varsa bırakmak istedim tanrının verdiği hiç bir şeyi kabul etmedim gidecektim bir gün toprak olmaktansa başka insanlara umut olmayı seçtim bende ama elimden kalan kocaman bir sıfırla kendime yardım etmek yerine başka insanlara yardım etmeyi seçtim. Bu yüzden tam 23 yıldır kırıldım işte ve kırılmaya devam ediyorum...

 Kalbim diyorum tanrım çok kırık her şey geçer dediğim ne varsa geçmedi mutlaka sonunda hüzün oldu. bir gece şizofren biri oldum gözlerimi oydum bende artık kimseyi görmek istemiyordum.

 Kendilerini yücelten insanları tanıdım, gökyüzünde olan insanları da ama bilmedikleri bir şey vardı mutlaka onlarda birileri tarafından aşağıya atılacaktı, yüksekte yer tutmaktansa aşağıda olmak bana göreydi düşen insanları seyretmek güzeldi çünkü bende düşmüştüm bi keresinde o kadar hızlı düştüm ki bir daha çıkmadım gökyüzüne tanrı tarafından hızla atılmıştım yeryüzüne düştüğüm zaman insanlarda organlarımı çaldılar.

 Hayat çok garip josephine, insanlar çok garip her şey çok boktan bu yeryüzünde beni bir tek sen terk etmedim bir de mellery, birde elii terk etmedi diğer insanlar terk etti beni josephine terk ede ede gitmeyi uzaklaşmayı seçtiler kalbim bu yüzden kırıldı terk ettikleri için bende kimseye güvenmemek için yemin ettim kimseye inanmamak için sonra o insanlar beni terk eden insanlar arkamdan konuşmayı seçtiler gazetelerde adım çıktı resmim kondu bu yüzden kalbim yine kırıldı acıyı sevdim en çok ben josephine acı güzel bir eylemdi sevmek bana göre değildi, eroinden imal edilmiş bir süpürge yaptım josephine bu gece onunla birlikte yeryüzünü terk edeceğim...



bölüm sonu....




4.02.2014

göğe bakan çocuk


 Yeni umutlara merhaba demek isterdim ama şu sıralar imkansız gibi bir şey eskisinden çok daha kötülere gitmeye başladı hayatım biter dediğim her sik mutlaka buda geçer dediğim ne varsa ama geçmemeye başladı hayattan soğumam konusunda herkes iş birliği yaptı istanbul sokaklarında bir gün kendimi yakıcam ama öyle bir eylem olucak ki bu tüm dünya beni konuşucak inanıyorum buna sadece intiharın nasıl bir eylem olduğuna inanıyorum şu sıralar yusufun dipsiz kuyularda tanrı tarafından korunduğuna inandığım gibi tanrım diyorum beni terk etmişti bir daha gelmemek üzere terk edildim kendimi terk ettim canım sıkıldı organlarımı terk ettim. Eylemlerin en güzelini camdan bakarken gördüm karanlıktan gün ışığına doğru ilerleyen saatlerde güneşin camımın önüne vurmak için hızla ilerlediği saatlerde ve o gün sigara içmiştim yine ben kahrolası ben fonda ne çalıyordu bilmiyordum kutsal kitap vardı elimde onu yakıyordum kilisede papaz ile rahibenin biri seks yapıyordu. Dehşete düştüm kilisede seks yapmak günahtı isa insanlar için acı çekmişti bir kere ve bir daha acının en büyük eylem olduğunu dünyaya gelmekle anlamıştı ve bir daha kimseye inanmamak gerektiğini tanrıya söylediğinde yeryüzüne çekildi. Nankördü insanlar kırmak için, sikmek için ellerinde ne kadar koz varsa kullanmak için uğraşan birer canlıydı insanlar iblis sadece kukla görevini yerine getiriyordu sadece yoldan sapmaları için uğraşıyordu, insanlar yolunu kaybedeli yıllar olmuş ilk insan ademin yasak elmayı yemesi gibi yada havvanın cennette çıplak kalması gibi bir şeydi her neyse...

 Ben ilahımı kendim yarattım, kendi ellerimle müzik dinlediğim zamanlarda buldum ve bir gece yarısı öldürdüm kimseler duymasın diye şizofren biri oldum. İnsanlar beni linç etmesin diye zaten insanlar beni çoğu kez linç etti öldürdü, kalbimi kırdı, kırık bir kalple yaşadım bunca sene yaşatmaya zorlandım. Elimde olan ne varsa her şeyi kullandım bütün gücümle savaştım yenildim spartalı biri olarak perslere yenildim sayıca üstün olan onlardı ben sadece kendim için değildi kalbim için savaşmıştım ama onunda bir boka yaramadığını görünce savaşında hiç bir sike yaramadığını anlamıştım iş işten geçtikten sonra sikildikten sonra, tecavüze uğrayan bir meryem olmaktansa ruhumu iblise satmaya cennetlik olarak gördüm ve kendimi öldürdüm...

 İnsanın kalp kırıklığı denilen şeyi çok boktan bir şey mutlaka birine güveniyorsun, mutlaka birine inanıyorsun ama zaman sonra inandığın, değer verdiğin her insan gitmeyi seçiyor hatta sende olabildiğince koşarak uzaklaşmayı seçiyor hülya gibi, ebru gibi bu kadınlarda benim için öyle oldu ikisini de sevdim ikisi de koşarak uzaklaştılar benden biri giderken diğerinin bıraktığı işi devam ettirdi, kalbimi kıra kıra, kalbimi sike sike gittiler zaman benim için geriledi ve bir daha hiç mi hiç ileriye gitmedi hayattan midem bulanınca bir köşede indim organlarımı kustum üzerim kirlendi gitmek için yaşadığım hayatı terk etmek için inandığım insanlar oldu, o insanlarda kırdı beni kırıla kırıla yaşamaya devam ettim sonra hayatıma çok özel giren o iki kadın gibi başka kadınlarda girdi onlarda diğer ikisinin görevini devraldı yani kırmayı seçtiler bende sıkıldım artık, bunaldım yaşayacağım ne varsa başka birine emanet etmek istedim o yaşasın dedim ben gideyim dedim kabul etmedi sağ olsunlar emanetçilerde sırtıma hançer saplayarak kanımı döktüler kadınlar tanrım onlar bazen o kadar kusursuz ki acaba diyorum onları yaratırken neyi düşündün tanrının zekasına bu yüzden hayran kaldım ve azraille olan savaşımı bir kenara atarak gitmeyi ve terk edilmeyi seçtim...

 Yusuf gibi çıkartıp çıkartıp kuyulara attılar beni zaman sonra inandığım o insanlar güvendiğim kişiler eylemlerine devam ederek hızla terk etmeyi seçmek için bir birleriyle yarıştılar. Bir gece iblis dua ediyordu tanrıya bu kezde iblis için şaşırmıştım dua eden cahennemde yanmak için yeni bir kapı açtıran iblis ağlıyordu tanrının kusursuz oluşuna değil tanrı hata yapmıştı her insan gibi tanrıda hata yapmıştı insanlar artık iblise güvenmiyordu daha çok kötü, daha çok öldürme arzusuyla savaşan insanlar iblisi kuyuya, cehennemin dördüncü kapısına atmışlardı. Bu yüzden iblise kırıldım iyi olanları toplasaydı belki dünyada ne kadar kötü kişiler varsa hepsini yenebilirdi. İyi biri olmamak için kendimi sevmemek için bende kapıların birinde bekledim insanların üzerime üzerime yürüdüğü o zamanlarda kimseye çarpmadım bazıları çarptı özür dilemek yerine kavga çıktı kan aktı...

 Kahroldum, kendimi kahrettim yeter dediğim günlerde yetmediğini anlayınca kendimi delirttim, yetmedi insanları delirttim bana inanan  insanları üzdüm, üzüldüm yanımda olan insanlar kalp kırıklığından başka hiç bir şey elde edemediler benim gezegenim kırılgan bir inşaatın  tepesine kurulmuş bir binaydı birisinin dokunmasıyla çökebilecek bir bina ve kimsenin dokunmaması içinde kendimi yaraladım her seferinde sonrasında çok kan kaybettim ama alıştım. Yaşadığım günlerde başka birilerini bekledim ev sahibi bendim birinin ziyaret etmesini bekledim geldikleri oldu ama diğer insanlar gibi olmadı bazıları yüzümü güldürdü, bazıları yanlış anlamaların üzerine yeni bir çin seddi inşa ettiler nankörleşmemi daha da kötü biri olmam için çaba gösterdiler yolumdan dönmemek üzerine kendime verdiğim söz üzerine kimseye inanmadım... inanmak kötü bir eylemdi benim için inandığım zaman mutlaka kırılacaktım ama bu kez son kez tanrı için bir kadına inandım oda ruhuma tecavüz etti ve öldüm ölmeyi terk etmiştim ama yine geldi uzun mektuplarımın ardı sıra bu kez beynimin içinde ne kadar bomba varsa hepsini patlattım yetmedi öldürdüm

 Evet nankör bizleriz iblis değil sizlersiniz kalbimi kıran kişiler bir gün inandığım bütün kutsal şeylerin üzerine yemin ettiğim o gün gelecek her şey geçecek ama o zaman bu yaşadığım yeryüzünde ben olmayacağım intihar eylemlerinin sonuncusunu bedenime oradan da azraile emanet edeceğim...


Bölüm sonu....


































KAYRA

    Merhabalar, Nasılsınız En son 20 Haziran 2021 Tarihinde buraya uğramışım gerçekten bu kez araya çok ama çok açtık. Neyse özledik ve geld...