Doldum ve taştım. Merhabalar, Nasılsınız, Umarım iyisinizdir. Ben iyi olamayacak kadar kötüyüm artık. Son kez yazmak istedim ve son kez doya doya kusmak istedim. Sanırım artık bitti gerçek anlamda bitirmeye karar verdim. Çünkü ne bu dünyada, ne bu ülkede, ne insanlardan bir sikim olamayacak kadar her şey ama her şey kötüye gidiyor. Ben yenildiğimi, yenilgimi kabul ediyorum çünkü tamamıyla bitirdiler beni. Öncelikle sosyal medya hesaplarını bir bir kapatmayı ardından burayı böyle bırakmak istiyorum biliyorum okuyan çok sayıda insan var biraz olsun bir insanın nasıl yenildiğini anlarlar belki. Facebook, Twitter yada blog gibi sayfaları açma niyetim zaman harcamaktı sadece ve daha diğer sayfalar gibi her birinde çok sayıda arkadaş edindim ve çok sayıda insan tanıdım ama iyi, ama kötü ve her insanın maskesi olduğuna dair şahit oldum. Çok insan tanıdım bu sosyal medyada gerçek anlamda ve bazı insanlardan akıl dahi aldıklarım hatta oturup kahve, çay, sigara içmişliğim dahi vardır kimileriyle. Bazıları yara açtı, bazıları sattı, bazıları arkamdan olur olmadık konuşanlarda oldu. Hiç gocunmadım arkamdan konuşan insanlar hakkında, gocunmuyorum da egomu tatmin etmek amaçlı değil bu eğer bir insanın arkasından konuşacak kadar ikiyüzlü biriysen demek ki o insanı kıskanıyorsun anlamına gelir bu. Yani ben öyle biliyorum yada öyle şeyler geçiriyorum aklımdan her neyse bu konuda açıkçası sikimde bile değil yani. Sosyal medyaları kapatmaktaki amacım artık çekilmiyor onu anladım o yüzden tamamıyla bitiriyorum yani. Bu sayfa yani blog sayfası benim günlüğüm olduğunu belkide defalarca söylemişimdir yine tekrar ediyorum bu sayfa ''şizofren bir hastanın günlüğü ve tamamıyla gerçektir'' Kusmayı en iyi bu sayfada öğrendim diyebilirim. Çünkü yalnızlığım bir tek burada son buluyordu ve ben o kadar çok yalnız kalmıştım ki daha fazla yalnız kalmamak adına belkide bu sayfayı açtım kim bilir. Dediğim gibi sosyal medyada çok insan tanıdım sadece bir kaç kişi hariç ki onlara gerçek anlamda çok kırıldım onlarında canları sağ olsun diyebilirim. Sırf onlar içinde değil kapatmak amacım gerçek anlamda artık sıkıldığımı ve yorulduğumu biliyorum. Her neyse ama herkesin canı sağ olsun bu konuda konuyu çok fazla uzatmanın alemi yok açıkçası.
Defalarca dile getirmişimdir belkide yalnız olduğumu. Aslında yalnızlığın tarifini yap deseler bana gerçekten yapamam sanırım. Yada ne bileyim yalnızlık bana göre doğmayan güneştir, kaybedilen umuttur, fonda çalan hüzünlü bir müziktir bana göre yalnızlık yada okuduğun bir kitabın hiç bitmesini istemezsin ya ama her okuduğunda son sayfalara yaklaşırsın bittiği zaman tekrar okumak istersin ama sonraki sayfayı ezberlediğin için bir türlü o ilk okumadaki duyguyu yakalayamazsın ve kendine kızarsın bu kez, işte o kendine duyduğun sinir duygusudur yalnızlık bana göre. Tarifi olmayan bir tür yemek gibi sadece ezbere bilirsin hepsi o kadar. Kendimi yazma konusunda hiç iyi olarak görmedim ve görmüyorum da, yazıyorum başımdan geçen hayat hikayesini ve yaşadıklarımı birde yaşadıklarımı yazamamak çok koyuyor bana bir türlü yazamayışım koyuyor. Onları yazmak isterdim ama artık onlarda bitti sanırım. Evet bilgeye aç bir köpek gibiyim. Eğitimim olsa kim bilir belkide çok güzel projeler çıkarabilirim yada çok güzel işler yapabilirim ama artık ondanda geçtim diyebilirim sizlere, benim öğrendiğim şeyler yeter bana bu kadar, daha fazla öğrenmek istiyor musun diye sormayın, istemiyorum açıkçası. Her ağaç bir yaprağını döker sokağa, sanki benim organlarım belli yerlerde ve beni bekliyorlar artık. Yaklaşık 1 aydır sanırım elime doğru dürüst bir kitap alıp okumadım bile gerçek anlamda... Oğuz Atay - Korkuyu Beklerken kitabını bir türlü bitiremedim bu yüzden utanıyorum Oğuz Atay'ı kandırdığım için kendimden nefret bile ettiğim oluyor. Her insanın yerine yeni biri dolduruyor kimi iyi, kimi çok iyi. Ben karşı kaldırımda sadece izliyorum yani elli bir ekranlı televizyonda film izler gibi. Elimdeki bütün kozları kullandım çünkü başka kozum başka kartım kalmadı artık.
Bu sevimsiz kişi benim küçüklüğüm, yirmibeş yıllık hayatımda çocukluğum ve bebekliğime ait tek fotoğrafım bu, elimde başka fotoğraf yok maalesef olmasını gerçekten çok isterdim bir kaç fotoğrafım dahi olsa. Hayallerim vardı benim çok güzel hayallerim vardı ama her birini, hepsini bir kutunun içinde yaktılar zoruma giden en çok hayallerimin yandığı değildi sanırım, benim kalbimi acıtan hepsinin eriyip gitmesi oldu. Yıllar geçti ama benim bu geçer dediğim hiçbir şey geçmedi, kandırıldığımı anladığım gün iş işten çoktan geçmesi olmuştu. O kadar çok bekledim ki birinin beni bu dipsiz kuyudan kurtarmasını hatta bi ara her geleni kurtarıcı olarak gördüğüm bile oldu kimi zaman. Bi şarkının sözlerinde yada okuduğum bir yazıda ''Tüm gösterişli kurtarıcılar sadece zaman kaybı'' diyordu sanırım gerçekten öyleydi ben sadece her seferinde kendimi kandırıyordum ve kanmaya devam ediyordum. Kandırılmak kadar bu dünyada yada kanmak kadar kötü etkisi olan bir şey yoktur sanırım. Bazen cümlelerimin sonunu bile getiremediğim oldu. Bazen artık tamamen bittiğim dediğim günler oldu sonra aklıma ''Her umutsuz insanın bile mutlaka ama mutlaka bir umudu vardır'' sözleri aklıma geldi. Sonra o dipsiz kuyuda yaşadığımı fark ettiğim gün yanıldığımı anladım. Yanılmıştım çünkü, ben bu dünyaya yanlış gelmiştim ve yanlış zamanda baba spermlerinden anne rahmine karışmıştım. Tükenmeye devam ettikçe başka tükenmişlik yol gösterdi bana...
Sonra Ölüm gibi şeyler ortaya attım. Denedim yani intihar konusunu kendime o kadar çok yakıştırdım ki üzerime takım elbise gibi oturuyordu. Her seferinde yanlış olduğu ile alakalı değilde ölemediği mi yada ölmediğimi fark ettim. Sanki alaaddinin sihirli lambasını bulmuştum gerçi hoş onu bulsam bile son dileğimi pamuk şeker yemek istiyorum olur. Mektuplar yazdım sonra onları ısınmak için yaktım. Yüreğim üşüyordu ama en çok kalbim üşüyordu. Kaybetmeyi öğrendim sonra yeniden kazanmayı ve kazandığım her parçayı yeni yerine koymayı. Yoktum ben ve hiç olmadım. Dedim ya yazar biri değilim ben ama biri alsa eğitse benden belkide çok iyi şeyler çıkar kim bilir bu konuda kendime çok güveniyorum sanırım yada okuduğum kitaplara güvendiğim içindir. bir duygudur kim bilir. Ben ne zaman biraz hüzünlenmek istesem ''Canım Kardeşim'' adlı filmi izlerim. Çünkü orada kendimi görürüm. Çünkü orada çok güzel bir söz geçer ''Ben öldüğümde misketlerimi sen alırsın'' Bu biraz sanırım yaşla ilgili yada geçmeyen acılarla ilgili sanırım. Evet 6 ocak doğduğum gün isyan değilde bu bazen hiç dünyaya gelmek istemediğim günler aklıma geliyor. Çünkü bu kadar kirlenmiş bir dünyada yaşamaya çalışmak kadar yorucu daha başka bir şey yok.
Neyse artık bundan sonra ben yokum. Bitti çünkü, sosyal medya hesaplarını kullanmak gibi bir amacım falanda olmayacak. Sanırım artık bundan sonra yazıda olmayacak. Tamamıyla kaybettim çünkü.
Ahmet Erhan'ın dediği gibi;
''Ben bütün yenilgileri yaşadım kalmadı sana hiçbir şey...
Hoşça kalın...
Bölüm Sonu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder