2.01.2016

Pamuk Şeker


 Keşke bazen Oğuz Atay benim ağabeyim olsaydı diyorum. Çok geç oldu aslında, çok geç tanıdım Oğuz Atay'ı ama çok sevdim. Eskiden Cemal Süreyya mesela babam olmasını isterdim, Edip Cansever gibi bir arkadaşım, Nazım Hikmet gibi bir amcam, Turgut Uyar gibi bir dayım, Ece Ayhan gibi bir sırdaşım, Orhan Veli gibi bir öğretmenim, dört bir yanımda şairlerin olduğu bir dünya hayal ederdim. Yalnız kalmıştım. Soğuk havanın şartlarına daha fazla dayanamamış bir kuş gibiydim yinede sıcak bir el arıyordum kötüde olsa. Çocukken çok fazla hayal kurardım bazen hayaller aleminde yaşıyor sanırdım kendimi çünkü kendimi çok fazla aşmıştım hayal kurma açısından. Büyümeye başladıkça gerçekleri öğrendikçe hayal kırıklıklarım birer cam parçası gibi yüreğime oturdu. Bulutların üzerinde duramadığımızı öğrendiğim gün gökyüzüne küsmüştüm, garip gelmişti çünkü bana, nasıl oluyordu da o bulutların üzerine oturamıyordum ben hiç anlam verememiştim o yüzden küsmüştüm gökyüzüne sırf bana yalan söyledi diye, yada kendime yalan söyledim diye aramı açmıştım gökyüzüyle. Konuşmuyordum artık gökyüzüyle, bir gece yarısı evimizin camından dışarıya bakarken gökyüzü benimle konuştu o günden sonra gökyüzü ile aramdaki küskünlüğü kaldırdım. Sonra mahallemize uğrayan pamuk şekerci bi amca vardı, benim param hiç olmadığı için o pamuk şekerden hiç alamıyordum alan çocukları da öylece izliyordum sadece, bildiğim tek şey pamuk şekerin pamuktan yapıldığını biliyordum öyle demişti bana çünkü babam. Bir gün almanya'dan akrabalarımız geldi bize, tabi hediyeler falanda yanında geldi, hayatımda ilk kez üç tekerlekli motosikletim olmuştu garip bir şeydi ama çok sevdiğim bir oyuncak olmuştu benim için, böyle sadece bir kaç saat oturup gitmişlerdi giderlerken de cebime para koymuşlardı bakkaldan bir şey almam konusunda başımı okşayıp gitmişlerdi hayatımda ilk kez duyduğum almanyayı çok sevmiştim böyle gözümde orayı ilahlaştırmış kesin benim çok mutlu olabileceğim bir yer ilan etmiştim kendimce sonra çok çabuk sıkılmıştım o durumdan tabi sonuçta benim sarı kamyonetim ve motosikletim vardı. Cebimdeki para ile pamuk şeker alabilecektim artık ertesi gün olmuş kahvaltımı yaptıktan sonra dışarıya fırlayıp pamuk şekerci amcayı beklemeye başlamıştım hiç şaşmıyor her gün geliyordu, o gün o amcayı orada akşama kadar bekledim ama gelmedi, ertesi gün olmuş ben yine beklemeye başlamıştım hiç sıkılmadan her gün o amcayı orada bekledim ama o hiç gelmedi. Sonra başka biri geldi sokağımızdan başka bir pamuk şekerci geçiyordu. Üzülmüştüm, o amcanın pamuk şekerinden almak istiyordum çünkü, ihanet gibi bir şey olacaktı bu durum ama canım o pamuk şekeri yemek o kadar istiyordu ki bu duruma daha fazla dayanamamıştım durdurup bir pamuk şeker vermesini istedim onun o makinesinden pamuk şekerlerinin çıktığını gördükçe içim daha sevinçle doluyordu, mutluydum o kadar çok mutlu oluyordum ki o pamuk şekerin büyüdüğünü gördükçe daha çok seviniyordum dayanamayıp ''ya abi siz bu pamukları nasıl oluyor da böyle güzel bir şeye çeviriyorsunuz acaba diye söyleyivermiştim'' ''yok kardeşim onlar pamuk değil, şeker sadece, adı pamuk şeker.'' orada yalan söylüyorsun diye haykırmak istedim o abiye, sırf eski pamuk şekerci amcanın pamuklarını çaldın hırsız seni diye bağırmak istedim bağıramadım tabi koşarak eve kaçtım. Çok ağlamıştım pamuk şekerci amca yoktu yada gelmiyordu, pamuk şeker yiyememiştim, ağlıyordum çünkü eğer o gün bana para vermeselerdi belkide ben o amcayı hiç beklemeyecektim... Küçüktüm daha büyümek hiç istemedim ama yıllar geçtikçe yaralarım da benimle büyüdü o amcanın gelmeyişi pamuk şekerin pamuktan yapılmayışı beni çok hüzünlendirmişti, Gökyüzüyle artık eskisi gibi konuşmuyorduk aramız açılmıştı onunla da, bir bir terk ediyorlardı beni daha fazla terk edilme duygusu yaşamamak adına bende kendi ruhumu, bedenimi terk etmeye karar verdim. Hayal kurmayı, pamuk şekerin nasıl yapıldığını öğrendiğim gün bırakmıştım bende. Çok şey istemedim ben aslında; sevmek mi, sevilmek mi diye soru sorsalar bana sevilmek derim, çünkü gerçekten çok güzel bir duygu, sevilmek kadar bu dünyada daha güzel olan bir şeyin olduğunu bilmiyorum düşünmüyorum da...

  Her yeni yıl daha da kötüye gidiyor o yüzden yeni olan bir şey yok, sadece daha kötüye giden olaylar söz konusu.

  Hala hayallerim var benim olmayacağını bildiğim o kadar çok güzel hayallerim var ki kafamın içinden çıksalar yemin ediyorum ki biri görse hiç üşenmeden belkide hiç sıkılmadan sular onu çiçek gibi yani sırf solmasın diye, olmayacağını bile bile hayal kurmaya devam ediyorum elimdeki bütün kozları kullandığım için olmayacağını bile bile. Hiç düşünmezdim aslında buralara kadar geleceğimi bi yerde son olacağını belkide milyon kere aklımdan geçirir sonra onu uygulardım ama nasıl oldu da buralara kadar geldim anlam veremiyorum bende, koskocaman 26 yıl oldu yani önümde çok zamanda kalmadı pek kaldığını da düşünmüyorum açıkçası. Bazen çocukluğum aklıma geliyor o kurduğum hayaller aklıma geliyor sonra..... Ne yapıyorum diyorum kendi kendime sonra insanların acılarını dinliyorum, olmayan acıları dinliyorum kendi acılarıma bakıyorum anlattıklarım aklıma geliyor insanlara anlattığım acılarım aklıma geliyor. Aslında olay şu ben o acıların her birini tek tek hücrelerimde yaşadım, hepsini ama hepsini... Bazı geceler kendimi özlediğim oluyor böyle kucak dolusu hemde o kadar çok özlüyorum ki kendimi kavuşmayı deniyorum kendime kavuşmak istiyorum. Sanki kahramansız bir romanın yazarı gibiyim.

  Oturup bir mektup yazmak isterdim. Kendime, sol yanıma, sevdiklerime, galata kulesine, iki şekerli çayıma, okuduğum kitaplarıma, okuyamadığım kitaplarıma, uzakta olanlara, bekleyenlere, beklenenlere, kalbi kırıklıklara, müziklere, sevenlere, sevilenlere, hala bir umutla bekleyenlere, tanımadıklarıma, dışarıda mendil satan çocuklara oturup bir mektup yazmak isterdim. Sonra Oğuz Atayla oturup birer çay içerdik sıkıntılarımı anlatırdım ona nasıl delirdiğimi anlatırdım. Benim artık kanayacak bir yerim kalmadığına göre delirebilirim sanırım. Çünkü delirmeyi başardım bundan sonra delirmenin bir üstüne geçmek amacım...



Bölüm sonu...


Müzik yok....





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KAYRA

    Merhabalar, Nasılsınız En son 20 Haziran 2021 Tarihinde buraya uğramışım gerçekten bu kez araya çok ama çok açtık. Neyse özledik ve geld...