29.10.2013

it kafalı bir şey



  Kendime şunu söylüyorum geçecek bunlar ibrahim sabır biraz daha dayan her şey bitecek bittiği gün o zaman geriye dönüp bak nasıl da boşa geçmiş onca acı, keder, yorgunluk gülücem sonra cebimden bir dal sigara çıkarıp yakıcam güzelce içime çekip dumanı küfür edicem hayata geçtiği gün bu acılar nasıl koydum ama diyip dalga geçicem.. amına koym biliyorum şu kötü durumlar elbet beşimi bırakacak mutluluğa merhaba diyeceğim ama ne zaman bende bilmiyorum ruhumu siken kaç orospu oldu, kaç kişi tarafından öldürülüp öldürülüp yeryüzüne atıldım.. Kendimi terk etme isteği şu sıralar çok fazla o kadar çok fazla ki hesabını tutmakta zorlanıyorum bi şarkı sözünde diyor hani anılar mı, acılar mı yoksa kırık umutlar mı? Benim kaçıncı acım bu kaçıncı kanayan yüreğim acaba diye düşünüyorum bazen neden yüreğim kanıyor bu kadar kan kaybından neden ölmüyorum hala diyorum boşuna geçmiş hayatın çilesini neden tek başıma çekiyorum diyorum bazen. Bazen gece yarısı uyanıyorum sabaha kadar oturuyorum kahrolası ev gökyüzüne bakmadığı için bende camdan bakınıyorum öyle mal mal sigara içiyorum kahve yapmak istiyorum kendime sıcak bir kahve yapmak ama üşeniyorum sonra boş ver diyorum sigara içiyorum sabaha kadar kaç dal içtiğimi saymıyorum bile saymıyorum artık. Üşeniyorum mutfağa gidip kendime kahve yapmak bile üşengeçliğimden kaynaklanan bir durum söz konusu açıkçası kendimi saatte iki yüz kilometre hızla giden bir aracın altına atsam ölür müyüm diyorum bazen ölsem siktir olup gitsem kurtulsam şu gezegenden başka hiç bir bok istemiyorum açıkçası 22 yaşıma geldim hala bir boka sahip değilim bir evim var başka hiç bir bok yok hayatımda bu yaşıma kadar nasıl geldim ne dertler çektim benden başka kimse bilemez birde allah hani bizi sürekli gören, duyan biri karşı gelmiyorum allaha haşa bir kul olarak asla ama aslada gelmem sikindirik bir kul işte niye karşı gelsin ki gelse bile ne yapabilir ki koskocaman tanrının karşısında ne yapabilir hiç bir şey evet hiç bir şey benim hayatımda böyle 22 yıldır hiç bir bok yapamamış bir insan olarak ağlamaktan da sıkıldım amına koyim vallah diyorum eski yıllara göre bu sefer acı çekmedim ama o çektiğim acılar birikti birikti götüm de patlıyor işte bir bir sikmek için sıraya girmişler... ruhumu iblise satsam kaç para verir? Neyse boş verin bunları 18 gün sonra mezarlığa gideceğim kararım şöyle olsa diyorum,, öldürsem yada mezarın içine girsem ulan desem bok mu vardı da beni yalnız başıma bıraktın desem babama günah olur mu? Yada rakı alıp gitsem yanında içsem ne kadar günah olur ki? Günahlarım umurumda değil artık Diyor ya Ahmet Kaya Siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz diyor'' İnsanları yargılamak için tuzağa düşürmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar kanunları gereği doğalarının bir gereği bunu yapıyorlar koskoca sultan süleyman han hazretlerine kalmamış bir dünya menfaati için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar ben tanrı olsam insanları yalnız başına bırakmazdım çünkü çok nankörler insanlar o kadar çok nankör insan var ki kahrolası gezegende hepsini bir araya getirseler iyi olurdu aslında neyse dedim ya tanrının işine akıl sır ermez o daha iyi biliyor bizler bilmeyelim.. Bu gece aklıma çok fazla şey geliyor yazmak ile yazmamak arasında kalıyorum sizlere söylüyorum benim ruhum kalp kırıklığından inşa edilmiş ve o bina çökmüş en alt katında kalmış bir insan olarak sesleniyorum benim kalbim çok kırık bunlar geçecek inanıyorum buna inanmaktan başka hiç bir amacım yok çünkü inanmak zorundayım buna bittiği zaman o zaman diyeceğim tek şey ''bak Japon nasıl koyduk ama gezegene hadi yak bir sigara'' tabi o zamanı ben görebilirsem insanın kıymetini yanından ayrılınca anlıyoruz

tekrardan okuyup düzeltilmesi gereken şeyleri düzeltmek istemiyorum böyle okuyun gitsin...

bölüm sonu olarak güzel bir parça







Siz benim neler çektiğimi nerden bileceksiniz

25.10.2013

son mektup



cehennemimi yakmıştım bir gece yarısı
tanrımın yüzüne attığım jilet izinden kaynaklanan
öfke ve kan
kaderimle oynadığım oyun
beynime son kez git demek istemiştim
geceleri yüreğim kanadığında
öfkeliydim
kendime
anneme
beni doğurduğu için
bok gibi bir gezegene attığı için
kalbim kırık tanrım
bütün insanların kalbi kırık
insanlığın kalbi kırık
çoğul konuştum insanlar dedim
ama en çok benim kalbim kırık
yüreğimde bulunan ateşi söndüremediğim için
kendimle olan savaşı bitiremediğim için
kendimi bir kuyunun dibinde bıraktığım için
yusuf peygamber gibi
ibrahim peygamber gibi ateşlerde yandığım için
isa gibi çarmıha gerildiğim için
muhammed gibi zulüm gördüğüm için
insanlara bu yüzden kızgınım
kendimle olan savaşımın henüz kaçıncı döneminde
olduğumu bile bilmezken
kullanmadığım cümleler için
kızgınım
josephineyi kaybettiğim için
kaybetmenin aslında nasıl bir bok sürüsü olduğunu bildiğim için
tanrım kalbim kırık benim
doksan dakikalık bir maçta bana kırmızı kart göster
oyun dışı kalayım
kitapların arasında kendimi kaybedip yok olayım
kutsal kitapları cehennemin yedinci katında yakayım
ruhumu yakar gibi
ruhsuz biri olarak
sevgisiz ve yitiksiz biri olarak
mektuplarım vardı sevgilim
dün gece ısınmak için yaktım
ruhum üşümüştü
bedenim yoktu






Şizofren Hastanın Son Mektubu  / Şişli / 00:09

19.10.2013

...


İki nokta, bir virgül,
sevgilim yüzüm kanıyor, üşüyorum, korkuyorum
karanlıkların içinde kutsal kitaplara ateş ediyorum,
küfür ediyorum tanrıma
beni doğurduğu için annemi öldürüyorum
beni öldüren insanlara ateş ediyorum
sevgilim ellerimi kaybediyorum
yorgunum, kalbim kırık
sensiz gelen kaçıncı sabahım, kaçıncı gecem
sigaram var, birde şiirlerim
tanrının yüzüne attığım jilet izi
o jiletleri yutmak için uğraştığım gecelerin hatırına yazıyorum
kitapların arasında ruhumu satıyorum
bir iblise tecavüz edercesine
bir kadınla sevişircesine
ölüyorum
Tom Waits dinliyorum
elimde bira ve sigaradan başka hiç bir bok yok
yokluğuma yeni bir yokluk ekliyorum
kaderime razı olmak için
dünyanın amına koyuyorum
geceleri yattığım kadınların amında kendi şehvetini ağlatan bebeklerine
öldürürcesine
kendi rahmini kesercesine
insanlığı, kaderimi, kesiyorum
hüseyin avni dede okuyorum
şiirlerini bir gece yarısı kutsal kitaba dönüştürürcesine
sonum nerede kaldı?
eroin kullanmaya yeniden başlarcasına
kanıma eroin bırakırcasına her şeyi günah biliyorum
umrede şeytana taş atıyorum
kendimi öldürürcesine
her şeyi yakıyorum
kendimi de yakmak istemiştim bir gece yarısı saat 23:59'da
saniyelerin bacaklarını kesmek
leşlerin önüne atmak istiyorum
azazil meleği ile dünyayı ele geçirmek gezegene kokain dağıtmak
istiyorum
ademi kandırıp isa ile savaşmasını
dünyanın nasıl bir orospu çocuğu olduğunu insanlara
göstermek için
uğraşıyorum
kendim için
sigaram için
içtiğim kokain için
sevdiğim kadın için,
çiçekleri yakmak için
özellikle de senin sevdiğin çiçekleri
gülleri
dünyada yanmaya ne varsa
sevgilim
ben şimdi büyük bir kentin en altında seni beklemekteyim
üzerime tanrılar düşüyor
hepside beni öldürüyorlar
onlarla savaşmak çok zor
kendimi kaçıncı kez idam sehpasına çıkardım
bilmiyorum
kaç kez öldüm
kaç kez umudumu
kaybettim
daha kaç kez
annemi özledim
bilmediğim daha çok şey var
seni
özledim mesela az buz değil
çok özledim seni
şiirler yazdım
kadıköye gittim yedi paket sigara içtim
seninle dolaştığımız parklara uğradım
hastalandığında seni yatırdığım hastaneyi ziyaret ettim
yaşlı bekçi hala orada emekliliğine çok var
gece beni çağırdı
birlikte deniz kenarına gidip oturduk konuştuk
alkol aldık
onun da hayatı kalp kırıklığı ile geçmiş
bir oğlu varmış hayırsız bir oğlan
neyse sevgilim ben bunları yazıyorum sana
sen beni düşünme sakın
müzik dinlemiyorum artık
senden ayrılalı
o kadar çok müzik dinledim ki
notalarını ezberledim
hiç birini unutmadım
hani bir gece yarısı bana araba çarpmıştı
sende nasıl olduysa duymuştun
koşup hastaneye gelmiştim
ameliyata girmem gereken yerde seni teselli etmiştim
güzel günlerdi o günler
dün gece
galata kulesinin
önünde oturdum
sabah ezanına yakın saatte gitmiştim
bilirsin o saatte bizim çok sevdiğimiz
el arabasında simit satan bi mehmet amcamız vardı
hatırladın sanırım işte onu gördüm
bir simit aldım
birde sıcak çay
sensiz ne simidin nede çayın tadı vardı
ağladım sonra
kimse görmesin diye kalkıp gittim terk ettim
kırıldım kendime
aslında ben kendime çok kırılıyorum bu sıralar
sevgilim benim umudum yok oldu
sen gittikten sonra
neyse ben bunları yazıyorum ama
bilmeni isterim dün gece masallarımı yaktım...
yoruldum artık
çok fazla yoruldum
s.............
....
...........


                                             Şişli / 02:55



14.10.2013

mektup



   Pariste metroda seni bekliyorum uzun bir yolculuğa çıkmak için Attila İlhanla bir dükkanda rom içiyoruz çok güzel yer paris birazdan Cemal Süreya bize eşlik edecek, Aşkı anlatacak, güzelliği anlatacak sonra üçümüz Galata Kulesine gidip Akgün Akova'nın şiirini dinleyeceğiz diyor ya hani ''Galata Kulesi'ndeydik başın omzumda'ydı'' birazdan şiirini dinleyeceğiz sonra dördümüz içmeye gideceğiz güzel günlerdi o günler Cemal Süreya şiirlerini okuyacak bize, severiz o günleri biz. Senden söz edeceğim sevgilim onlara seni nasıl sevdiğimi söyleyeceğim hatta bir ara izin verirlerse çıkıp bağıracağım istanbula duy sesimi ulan ben onu seviyorum diyeceğim insanlar susacak en çokta tanrı susacak bu işe, insanlar evlerine çekilecek bende evime gideceğim boş evime seninle geçirdiğimiz o evde yine yalnızlığımı yaşayacağım kalbim kırılacak olsun diyeceğim biraz ağlayıp hüzünlenip uyurum artık sen sakın beni düşünme olur mu? Sevgilim ben şimdi yalnız bir kentte seni bekliyorum ellerim kanıyor nedenini bende bilmiyorum doktora gitmeye korkuyorum belki çok az bir yaşantım kalmıştır olur ya hani onu söyler diye ölmeyi düşünmek istemiyorum ölürsem eğer seni bu gezegende yalnız bırakacağım bunu yapamam nankör bir insan değilim ben..

  Eroin kullanıyordum sonra Cemal Süreya bana bırakmamı istedi kullanma dedi şiir oku dedi bende bıraktım kullanmıyorum artık uzun zamandır eroin kullanmadım sana şiir yazdım ama hiçbirini beğenmedim nedendir bilmiyorum ama sanırım beşyüz bin tane şiir yazdım sana en sonunda beğendiğim bir şiir oldu dinle bak sana okuyacağım

 '' Notalarını kaybetmiş bir piyanonun ilk tuşuyum,
    Kelimeleri olmayan, cümlesi kurulmamış,
    yarım bırakılmış bir masalım''

 Sonrası yok işte bundan sonra hiç bir cümle kuramıyorum aklıma gelmiyor yazamıyorum ama beğenmiyorum sana bunu göndereceğim lütfen sen tamamla güzel şeyler yaz bana gönder mektuplarını nereye göndereceğini biliyorsun eski evimize hani bir gece yarısı beraber çok içmiştik sahilde sabaha kadar oturmuştuk seninle sonra sen üşümüştüm bende hırkamı çıkarıp senin kollarına örtmüştüm üşümesin diye üstünü örtmüştüm yüreğimi çıkarır gibi çıkarmıştım aslında ben yüreğimi sana emanet etmiştim sonra ne oldu da kalbimiz kırıldı hiç bilmiyorum.

 Birazdan dedim sana ama sanırım yalancı olacağım Akgün Akova çok içti sarhoş oldu yine eskileri konuşuyor Attila İlhanla atışıyorlar Attila ilhan ona sen şiir yazamıyorsun diyor Akgün Akovada sen şiirden ne anlarsın koca gaga diye söyleniyorlar Cemal Süreya sokağa bakıyor kalbi çok soğuk çok üzülüyorum ona sanırım Zuhal'ini düşünüyor hastanede hele bi iyileşsin beraber balık ekmek yemeye gideceğiz öyle söz verdi senide alacağız kadıköyden seninle her zaman buluştuğumuz o sokaktan ben sana haber veririm sevgilim neyse Cemal Süreya Zuhal hanıma bir mektup yazdı çok beğendim kalemini rica ettim bende sana bir mektup yazdım oda benim mektubumu çok beğendi buradan çıkınca ptt'ye gideceğiz orada mektuplarımızı  teslim edeceğiz bilmiyorum ama Cemal Süreya biraz naif bu konuda gönderip göndermeme konusunda yani, Dün gece sobamızı temizledim evi biraz dağıttım ama olsun sonra her yeri sildim süpürdüm evimizi eskiden bırakıp gittiğin gibi yaptım hani bir zamanlar benim ellerimi bırakıp gittiğin gün öyle güzel temizledim ki her yer pırıl pırıl oldu sonra akşam üzeri sobayı yaktım çok soğuktu akşamları buranın soğuğu çok sert oluyor geçenlerde o yüzden hastalanmıştım ama merak etme sakın biraz üşütmüşüm kendime çorba yaptım mantar çorbası bilirsin çok severim mantar çorbasını bir tabak içtim kendime geldim beni merak etme sakın iyiyim desem de iyi değilim seni çok özledim geceleri özellikle de geceleri çok özlüyorum seni yatağım soğuk buz gibi geceleri ağlıyorum ben bir çocuk gibi ağlıyorum sen ağlama sakın kıyamam bilirsin sen ağladığın zaman benim için acıyor neyse

 Attila İlhan bize yine şiir okudu çok mutlu oldum sen hele bi gel bende sana okuyacağım sana yazdığım şiirlerin hepsini tek tek okuyacağım şimdilik benden bu kadar sevgilim seni bir çocuğun oyuncağını sever gibi seviyorum seni.. geceleri soğuk oluyor burası insanların eli üşümesin diye taktıkları eldiven gibi seviyorum.. kendine çok dikkat et beni sev gözlerinden öperim seni..

                                                                       

                                                                               Şişli / saat 04:27




6.10.2013

Kumar Kartları




  ''Eylül siktir olup gitti ekim geldi oda gidiyor''
Sıcak bir çay yaptım az önce kendime içine bir parça limon attım limonlu çay oldu eskiden hiç böyle içmezdim çayı daha doğrusu çaya limon atılıp atılmadığını dahi bilmezdim bi keresinde şişlide çok sevdiğim bi arkadaşımla otururken güzel  bi mekana gitmiştik iki çay aldık. Yanına bir parça limon aldı çayına attı o gün anladım çaya limon atıldığını neyse bunu niye anlatıyorum bende bilmiyorum öyle işte içimden geldi yazayım dedim iyi ettim sanırım velhasıl asıl konumuza dönelim uzun süredir yazmıyordum yazmamamın nedenini şimdi hatırladım bir çoğunuzda anladınız zaten. Müzik Müslüm Gürses'den çalıyor iki paket sigaram var sıcak bir çay çok güzel beynimin içinde maddeler dolaşıyor eskiden kalma sanırım bu.

 Düşündüm de insanlar gerçekten istedikleri hayatları yaşayabilseler her istediklerini yapabilseler çok güzel olmaz mıydı olurdu bence ne bileyim istediği okul, istediği ev, araba herşey istediği gibi gitse insanın yine canı sıkılır yine nankörlük yaparlar nankör olmak insanların doğasında var bende nankör biriyim dört dörtlük biri olduğumu oldum olası hiç kabul etmedim etmemde zaten hacı peygamber değilim ki tanrı tarafından doğa üstü güçlerim olsun ne bileyim denizi ortadan ikiye ayıra bilme ateşi suya çevire bilme gibi doğa üstü güçler bir tek tanrıda var. Bunun gibi şeyler işte

 Kafamın içindekileri biraz olsun buraya dökmek istedim bu gece aylardır yapmak istiyordum ama kısmet bu günü artık.

 Eylül ekim ve kasım aylarını oldum olası hiç sevmedim ne zaman eylül ayının biri gelir dank o gün mutlaka başıma bir şey gelir bu üç aydan çok korkuyorum ben ilk kez eylülün birinde galata kulesinin önünde bacağıma aldığım bıçak darbesiyle başladı eroin yüzünden olmuştu herkesin kafası çok güzeldi bir kurban arıyorlardı ben kurban seçilmiştim ibrahimi kurban ettiler, sonra gözümü hastanede açmalar falan filan işte yine bi eylül bu kez çok iyi hatırlıyorum eylül 11'i ilk kez o gün boğazıma bıçak dayadılar o gün tanrının yanına gideceğime inandım bıçak çekenleri de tanımıyordum sadece o mahallenin ağır abiler dedikleri bir durumdu cebimdeki paraya göz dikmişlerdi ama o gün benim cebimde 50 kuruş dahi param yoktu evsiz biriydim sokakta yaşıyordum. Yine bir başka eylül bu kez tam olarak tarihi hatırlamıyorum rüyamda annemi gördüm ama yüzünü hiç seçemedim çok garip bir duyguydu işte

 Ekim ayında kaybettiklerim eylül ayına göre çok fazla çok kalp kırıklığı ile geçti çok sevdiğim bir kadın tarafından terk edildim çok canım yandı insanın sol tarafının koptuğunu hissetmez sanırım ama ben hissettim öyle bir koptu ki kıyamet koptu sandım her gün ağladım kendimle intihar ettim, intiharı kendime yakıştırdım ölmek istedim güzel bir ölüm olsun istedim kendim adıma ama olmadı eroin komasına girdim hastanede yattım haftalarca, gözümü açtığımda yaşıyordum kalbimin kırılacağını hiç tahmin edemedim her şeyi düşünmüştüm ama kalp kırıklığını hiç düşünmedim düzelir dedim bir gün düzelir aradan yıl geçti ama düzelmedi ruhumu bir eve bıraktım iki yüzlü biri olduğumu gösterdim ama kimse görmedi, Yine bir ekim günü yine terk edildim kalbim kırıldı, yine başka bir ekim günü bu kez üvey annemin işkencesinden kurtulmak için yaşadığım evi ben terk ettim yaşadığım odayı her şeyimi ben terk ettim, bir başka ekim ayı üvey annemin kumar masasında bırakmış olduğu yüksek ücret ve o ücreti ödeyemediği için bir başka adamla birlikte olması acı verici şeyler bunlar kalp kırılmasına neden olan işler o gece onları gördüğüm için ertesi sabah vücuduma söndürmüş olduğu 33 sigara izmariti ve bir şişenin kafamda patlamasına neden olan olay, Yine bir ekim ayı araba kazası geçirmiş olmam, başka bir gün çok sevdiğim bir insanın ölümü, yine başka bir gün yine ölüm ekim ayı benim için kalp kırıklığından inşa edilmiş bir gökdelen söz konusu.. Yine bir eylül akşamı sevdiğim bir kadın tarafından yine terk edilişim devam ediyor işte kalp kırıklığım

 Geldik kasım ayına bu ay benim için hüzün, biraz olsun kalp kırıklığı ile geçiyor ilk söyleyeceğim olay babamı kaybetmiş olmam başka bir şey yazamayacağım çünkü yok onunla ne bir anım var nede başka bir şeyim kasım ayından diğer iki aya göre çok fazla nefret ediyorum daha doğrusu hiç sevmiyorum insan neden babasını kaybeder ki? Ben tanrı olsam çocukların babasını almazdım aslında, Bir başka kasım günü üç kere intihar etmek için uğraşmam aslında azraile sürekli çalım atıyorum ben peygamber falan mıyım yoksa neyim bende bilmiyorum ki? Yine bir başka kasım günü galata kulesine gitmem cebimde para olmadığı için intihar edememiş olmam o gün kendime saatlerce küfür edişim, ilk kez eroin ve kokain gibi maddelere kasım ayında başlamış olmam. Bir başka kasım günü olmadı

 Bu yazılanların hepsi bu üç ay içerisinde geçti eski zaman içerisinde yani tarihlerini günlerini tam olarak hatırlayamadığım için yazmadım onları dedim ya benim dünyam, benim gezegenim kalp kırıklığından inşa edilmiş bir yer sizler beni boşverin sizler diyorum çocuklar nasılsınız iyi misiniz. Kimseyi suçsuz yere yargılamayın insanların değerleri ile oyun oynamayın yada boş verin ya kime nasihat çekiyorum amk kazık kadar adamlarsınız gidin hayatınızı yaşayın işte benim anlatacaklarım bu kadar dahası varda üşeniyorum yazmaya.

 iyi geceler josephine,,,



KAYRA

    Merhabalar, Nasılsınız En son 20 Haziran 2021 Tarihinde buraya uğramışım gerçekten bu kez araya çok ama çok açtık. Neyse özledik ve geld...