Merhabalar, İyi değilim o yüzden geldim buraya, oturup dertleşmek istediğim için, içimdeki bütün küfürleri haykırmak istediğim için geldim buraya, hayat zaten boktan ya, çekilmez bir yanı var ya ama yinede çekiyoruz işte. Son şans, son oyun, son keder, son acılar. Nedendir bilinmez ama bir insan hayatına kaç acı sığdırabilir ki? Ben belli bir yaştan sonra bıraktım bunu, yoruldum çünkü o kadar çok yoruldum ki bıktım diyebilirim sizlere. Oturup şuan ağlıyor olmam, babasını kaybeden genç bir kız, on yedisinde uyuşturucuyla tanıştıktan sonra ceketini dahi almayı uygun görmeyip yeryüzünü terk eden bir insan kimin umurunda ki? Kimsenin. Okuduğum bir kitapta ''Gözyaşı dökmek acıyı azaltırmış'' Allah aşkına döktüğüm bu gözyaşlarını bir baraja bağlamış olsaydınız şuan bir ilin su ihtiyacını karşılamış olurdunuz. Gerçi onda bile bu su içilmez, hem bu su bile değil, göz yaşı akıyor diye isyan edenler çıkardı. Sıkıldım artık. Kendimden sıkıldım. Hayatımdan sıkıldım. Eylül zarar vermeden geçip gitti bu sene ama daha dur bunun Ekimi var öyle hemen sevinme der gibiydi. Yoruldum, en çokta kendimden yoruldum, Allah kahretsin. Bugün çok garip bir şey oldu. ''Arkadaşımın nişanı için evden çıkıp otobüse bindim belli bir yerden sonra metrobüse binip yoluma devam edecektim, Otobüse bindiğimde yine her zamanki gibi malum İstanbul'un yoğunluğu otobüsün arkalarına geçmeye çalıştım güç bela en arkada onu gördüm kulaklığını takmış, öyle yüzündeki tebessümünü eksik etmeden biriyle mesajlaşıyordu, gerçi beni görmedi, ona karşı olan öfkem yoktu içimde, en ufak bir şey kalmamıştı garip hissettim o an kendimi'' Unutmuştum ama yüzünü hala hatırlıyordum. İstanbul da yaşamayı oldum olası sevmedim, İstanbul'u oldum olası sevmedim, kendimi de sevemedim ya bakmayın işte. Gerçekten sıkıldım, özellikle hayatımdan çok sıkıldım. Sanki üzerime yapışmış milyonlarca hayat var ve hepsi beni boğuyor gibi yada doktoruma gidip ilaçlarımı yeniden almak zorundayım, bilmiyorum.
Çekip kurtarmak istiyorum kendimi, elimden tutup, Dur bak senin yaşayacağın daha çok acıların var, bitmedi henüz devam ediyor hayatın demek istiyorum, bu gördüklerin var ya hiçbir şey asıl bundan sonra başlayacak, Kederlerin, kalp kırıklıkların. Asıl bundan sonra başlayacak acıların demek istiyorum ama diyemiyorum işte, kendimi daha fazla ''kan dı ra mı yo rum'' artık, bitti çünkü, tamamıyla tükendim bende daha fazla bu oyunda gücüm falan kalmadı benim. Bazen, lan oğlum sen neler atlattın bu ufak tefek şeyler mi seni yıkacak, dur biraz daha, dayan dedikçe olmuyor artık. Bir insan ömrüne ne kadar acı ve keder biriktirirse ben faiziyle biriktirdim, kalmadı artık dayanacak gücüm ve sabrım.
İnsanoğlu gerçekten çiğ süt emmiştir dedikleri olayı bugün bir kez daha yaşadım, her seferinde nasıl oluyor da kendimi kandırmak zorunda bırakıyorum bilmiyorum, ''İnsanlara güvenme'', elde değil işte, birine güveniyorsun, birine yaralarını gösteriyorsun, birine acılarını paylaşıyorsun, birine sığınıyorsun ve her seferinde seni oradan kanatsınlar diye, her seferinde ilk oradan kırsınlar diye, her seferinde duymayacağın sözleri söylesinler diye kanıyorsun insanlara. Kanmak yada kandırılmak bu başka bir şey değil. Yada karşılıksız bir beklenti içine giriyorsun o da olmuyor işte. Hep birilerine güvendim, hep birilerine acılarımı gösterdim, hep birilerine bak bu benim kalbim yaralıdır eğer seveceksen öyle sev dedim, Olmadı amına koyim.
Nasıl mıyım? Tam anlamıyla rezalet gibiyim şuan. Oturup bir büyük Tutunamayanlar romanını bitirir, üstüne yedi şişe şiir kitabı okurum. Ekim çok sert geçecek benim için... fırtınalı, ağır yaralarla dolu sonunda ölmedim yinede bir kaç damla gözyaşım kaldı onuda akıtayım belki o zaman diyebileceğim. Ölmek zor bir meslek, bakmayın aslında denediğimden biliyorum, öyle kolay kolay ölemiyorsun bi kere, Zor olan aslında yaşamakta işte nefes alabiliyoruz diye kandırıyoruz kendimizi.
Çok uzun zaman oldu, Antalya'ya gitmeyeli biraz maddi açıdan şu ay kendimi toparlarım dedim olmadı, bu ay kendimi toparlarım dedim olmadı, gidemedim. Aklımdaki ve hayalimdeki dükkan işi vardı. Henüz hayallerimi yakmadım ve hayallerimde o dükkanı işlettiğimi bazen rüyalarımda görüyorum. Evet çok özledim Antalyayı ciddi ciddi gitsem nefes alacağımı biliyorum ama gidemiyorum işte. Kitap işi Ekimin ikinci haftası çıkıyor. Eylül gibi dedim ama yetişmedi Ekim ayının ikinci haftası çıkıyormuş öyle dedi yayınevi sahipleri, içime sinen bir şey oldu. Belki olursa Antalya sahilde elimdeki son şarap şişesiyle kitabımı okurum denize karşı, rüzgara karşı, gökyüzüne karşı, kendime karşı. Yaşamaya her ne kadar isteğim kalmamış olsa da. Bazen kendimi Kanat Güner'in yerine koyuyorum sonum onunla aynı olacak ve biz bu dünyadan ayrılırken mutlu bir şekilde öldüğümüz yazılacak diye çok fazla düşündüğüm oluyor tabi çok çabuk geçiyor bu durum. Oturup burada çok şey yazmak istiyorum bazı geceler, bazı geceler aklıma o kadar çok şey geliyor ki dökemiyorum işte yazıya olmuyor bi türlü, beceremiyorum. Şanssızlık konusunda o kadar başarılı bir adamım ki, düşünün ki gökten para yağıyor ve önünüze düşüyor bana para değilde kaya yağar o da gelir önüme düşmek yerine kafama düşer.
Asaf Halet Çelebi'nin şiirinde dediği gibi
''İbrahim
gönlümü put sanıp da kıran kim''
Gönlümü kıran insanların Allah Belasını versin son sözüm sanırım bu.
Bölüm Sonu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder