''Delirmek Albayım.. Kimbilir ne güzel şey. Düşünsene aklın yok bir kere.. Beni hep bu aklım mahvetti Albayım''
Ben sende tamamım, sende bütünüm, eğer hani beni terk edeceksen şimdi söyle bileyim. sonra daha büyük acı çekmektense şimdi çekeyim. Ya sen var ya sen beni hep sev, o kadar çok sev ki insanlar utansın, desinler ki bu nasıl sevgi,, böyle sevgi kaldı mı desinler. Senin sevgin zaten başka, o kadar güzel bir sevgi ki, bir his gibi, insanın böyle iliklerine işleyen bir sevgi. Dördüncü kahvemi içiyorum,.. senin ben kahve içişini özledim aslında, sırf elin yanmasın diye o bardağı iki elinle tutuşunu özledim, nice nice şeyleri özledim aslında bunları bile bilmiyorsun, daha neleri bilmiyorsun ki. Bi içime girsen, bi görsen beni, utancından yerin dibine girmek istersin o kadar çok özledim seni işte... Canım değilde, böyle içim yanıyor artık, oturup ağlamak istiyorum.. Ya ben çok şey istemiyorum aslında bakılırsa, vallah bak sadece 250 gram sevgi istiyorum, çok mu zor bu, 250 gram sevgisi olan biraz bana versin. Manavdan meyve alıyorsun gibi, canın çekmiş gibi ama üzerinde paran olmadığı için tadımlık gibi bir şey bu aslında. Evdekilerin canı çekmesin diye sadece kendine alıyorsun hepsi bu... Biriniz bana 250 gram sevgisini verebilir mi, parası neyse vereyim yada durun para değilde şiir vereyim mi? Hiç olmazsa şiir yazayım, beğenmezse söylesin, oturur yine yazarım hiç sıkılmam, hiç sıkılmadan tekrar tekrar ederim, sonuçta 250 gramlık sevgi veriyor bana. Ahh bi de bu gemi yok mu, geminin içindesin ama herkes o gemiyi terk edecek gibi sadece yalnız başına sen kalacaksın gibi korkutuyor beni. Ben kime güvenmek istediysem o gemiyi hep terk ettiler, Ne zaman bir fırtına koptu ilk o gemiye aldıklarım terk etti beni. O kadar çok üzüldüm ki artık üzülmeyi geçtiğimin farkına vardığımda iş işten geçmişti. Üzülmemeyi kimse öğretmedi bana, hep üzülmem gerektiğini öğrendim. İlkokulda yada ortaokulda, Lisede, Üniversitede kimse terk edilmek adına ders vermedi, hep matematik yada fizik konulu ders işledik, zaten ben bu dersleri hiç anlamıyorum, bir insan eğitim verecekse bunların eğitimini versin. Mesela aşk konulu bir ders niye yok hiç anlamam, yada terk etmek üzerine, kalp kırmak üzerine niye zorunlu ders koymuyorlar nerede saçma dersler var hep onları beynimize işliyorlar. Ya benim hayatımda fizik dersi kaç kere lazım olacak ki bana, sen bana öğretsene kaybetmek üzerine olan bir ders, alayım ben onu koyayım cebime ilerleyen bir günde bana lazım olacak o. Sakallarımı artık kesmiyorum, sigaraya başladım, Albayım çok sesli şeyler düşünüyorum ben, ya valla artık dayanmaya çalıştıkça hep suç benimmiş gibi davranmalarından bıktım usandım ben. Siz söyleyin o zaman, siz söyleyin bana 250 gram sevgi vermek zor mu? Yazmak, artık elim o kadar çok kana bulandı ki, yazamıyorum, günden güne kendimi öldürüyor, günden güne kendimi bir cambaz gibi ipin üzerinde denge oyunu oynuyorum. Bitmedikçe yerini dolduran başka hadiseler meydana çıkıyor. Pazarda çürük meyvelerin yada sebzelerin başka yerde tutulması gibi, sırf ucuz diye onları almaya çalışan insan gibi, sadece evine meyve aldım diye içinde milyonlarca sevgi ırmağı akan insan gibi. Dökülüyor artık yapraklarım bahar gelmiş gibiyim, soldukça soluyor, bittikçe bitiyor gibi ama her seferinde kendini başa saran bozuk plak gibiyim, hep aynı şarkıyı söylüyorum, hep aynı şeylerden söz ediyorum. Sıkılıyorum ve bu durum insanları daha çok sıkıyor, kimse kimsenin umurunda olmayışı, kimse kimseyi umursamadığı için sıkılıyorum aslında, ya bizler var ya bizler ne yapıyorsak hep kendimize yapıyoruz bunu da kimse bilmiyor sanırım. O gemi bir gün gelecek ve ben buralarda olamayacağım için çok üzülüyorum. Artık evren falan kalmadı sanırım. Bitmek evresini aştım diyebilirim. Albayım sizde mutlu olun biraz, bakın bana, ben hep beşi kırkbeş geçiyorum. Pili bitmiş bir saat gibi duvarda unutulmuş biri gibiyim. Bana artık bunlar koymuyor çünkü o kadar çok kaybettim ki en sonunda aklımı kaybettiğimin farkına vardım, yani delirdiğimi biliyorum artık. Kendimi delirttim ve bunu başardım sanki, futbol maçında son dakikada yapılan faul gibiyim, penaltı olmuş o golü atmışım gibi artık takımıma, arkadaşlarıma, kulübe gönül vermiş insanlara çok büyük hediye vermiş gibiyim artık. Bitti artık bitmesi gerektiği için bitti. Mutsuz değilim albayım ben, iliklerime işlenmiş bir şey bu, zaten benimle kim olsa onlarda mutsuz değiller, onlarında iliklerine işlenmiş bir şey. Kırıklık bu, kalp kırıklığı ama öyle bildiğini cinsten değil, şöyle düşünün elinizde kavanoz var ve siz onu açmak istiyorsunuz ama açılmıyor sürekli deniyorsunuz, sürekli ama, artık yorulduğunuzun farkına varıyorsunuz, sinirleriniz alt üst oluyor, o kavanozu kırıyorsunuz paramparça oluyor kavanozun içindeki reçel yada her neyse kırılan kavanozun parçalarıyla birlikte sırf canınız çekti diye sırf tadımlık yemek istediniz diye yemek istediğiniz reçel artık yenmez oluyor, benim de öyle işte dayanmaya çalıştıkça biraz daha var dedikçe açılmayan o kavanozun kapağı gibiyim en sonunda birisinin eline geçmiş ve yere fırlatılmış kişi, işte o benim, yerde paramparça olmuş halimle sizleri selamlıyorum, savaşta ülke kazanmış bir romalı gibi o kadar aciz ve o kadar bitkin düşmüş. Ben istesem buraya daha neler neler yazarım ama sizler okumaktan sıkılır hatta yeter ulan senin çektiğin acı mı, sen benimkileri duysan gider kendini öldürür dersiniz, haklısınız aslında, zaten bir insan bir insanın hayatını yaşamadan asla ama asla o insanın yaşadıklarını anlayamaz, sadece anlamış gibi görünür hepsi bu. Peki, siz, hiç öldüğünüz halde yaşamaya kaç kere devem ettiniz, ben üç kere öldüm ve her seferinde mecbur şekilde yaşamaya devam ettim. Her seferinde ama. Bu sayfayı açmaktı en büyük arzum da bunlardan biri oldu işte, konuşabildiğim tek insan bu oldu, gerçi bu sayfadan da sakladığım bir kaç şeyim var onuda burada anlatacak yada anlatmak isteyecek gücüm yok, belki bir gün son yazıyı yazarsam son kez paylaşımda bulunursam son cümlemde ondan da bahsederim kim bilir. Bu sevgi yada sevdiğim anlamına gelen şey değil.. Karanlıktan korkan bir insanın hayatı olur o yazı. Kendimi darülacezeye kapatıp orada yaşlı insanlarla, yaşlı teyzelerle, tonton dedelerde birlikte vakit geçirmek istiyorum artık, dün gece aklıma geldi bu, gerçekten kendimi oraya kapatıp ayda bir öğrencilerin geldiği yerde yaşasam, bana çiçek getirip, kitap okusalar onlar, ne kadar güzel olurdu benim için... Mutlu olurdum aslında, gerçekten mutlu olurdum, gerçi çok uzun zaman yaşamak zorundaymışım onun için ama benim niyetim o kadar yaşamak değil. Az zamanım kaldı biliyorum artık bunu...
Albayım bana masal anlatır mısınız lütfen... Ahh be evladım ben sana nasıl bir masal anlatayım ki ( Albayın gözleri dolar ağlamaya başlar ) Peki albayım siz durun ben size anlatayım o zaman. Bundan yıllar yıllar önce bir kadın varmış, çok güzelmiş o kadar güzelmiş ki çiçekler bunu gördüğü zaman utancından solar, bir daha asla yapraklarını açmazmış. Bir gün bu çok güzel kadın çiçeğin birine yaklaşıp, ''ya lütfen solmadan önce sana bir şey diyeceğim demiş'' zavallı çiçek ne yapsın bu kadar güzel bir kadın karşısında söz dinlemiş tabi, buyurun sizi dinliyorum.. Neden beni görünce soluyorsunuz ben size ne yaptım ki demiş. Çiçek kadına bakmış sende bu güzellik varken bizim açmamış hiç doğru değil o kadar güzelsin ki bizi kimse koklamaya gelmiyor bizde üzüldüğümüz için soluyoruz demiş. Bu sözler üzerine canı acıyan kadın evine gitmiş yıllar yılı evinden hiç ama hiç çıkmamış. Komşuları, onu tanıyan bütün insanlar kapısında gece gündüz beklemeye başlamışlar. Aradan o kadar çok zaman geçmiş ki kapısının önü gün geçtikçe daha çok kalabalık oluyor içlerinden biri çıkıp ya bizler buradayız içeriye girip neden bakmıyoruz ya başına bir şey geldiyse diyerek içeri girmişler, evin her yerini arayan o insanlar kadını bulamamışlar. Albayım siz beni dinliyorsunuz ama ben size masal anlatamayacak kadar, size masal yaratamayacak kadar yorgunum, üzgünüm ama benim masallarımın hepsi o gemide yandı albayım, boşuna beni dinlemeyin lütfen. Affedin beni.
Bitmedi henüz albayım devam ediyor... Yeni başlıyor her şey, bundan sonra göreceğim daha çok olayım var...
Bölüm sonu.....
Ne güzel söylüyor Ahmet Kaya;
''Acı çektim günlerce
Acı çektim susarak''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder