15.11.2015

Şizofrenin Mektupları


 ''Delirmek Albayım.. Kimbilir ne güzel şey. Düşünsene aklın yok bir kere.. Beni hep bu aklım mahvetti Albayım''

 Ben sende tamamım, sende bütünüm, eğer hani beni terk edeceksen şimdi söyle bileyim. sonra daha büyük acı çekmektense şimdi çekeyim. Ya sen var ya sen beni hep sev, o kadar çok sev ki insanlar utansın, desinler ki bu nasıl sevgi,, böyle sevgi kaldı mı desinler. Senin sevgin zaten başka, o kadar güzel bir sevgi ki, bir his gibi, insanın böyle iliklerine işleyen bir sevgi. Dördüncü kahvemi içiyorum,.. senin ben kahve içişini özledim aslında, sırf elin yanmasın diye o bardağı iki elinle tutuşunu özledim, nice nice şeyleri özledim aslında bunları bile bilmiyorsun, daha neleri bilmiyorsun ki. Bi içime girsen, bi görsen beni, utancından yerin dibine girmek istersin o kadar çok özledim seni işte... Canım değilde, böyle içim yanıyor artık, oturup ağlamak istiyorum.. Ya ben çok şey istemiyorum aslında bakılırsa, vallah bak sadece 250 gram sevgi istiyorum, çok mu zor bu, 250 gram sevgisi olan biraz bana versin. Manavdan meyve alıyorsun gibi, canın çekmiş  gibi ama üzerinde paran olmadığı için tadımlık gibi bir şey bu aslında. Evdekilerin canı çekmesin diye sadece kendine alıyorsun hepsi bu... Biriniz bana 250 gram sevgisini verebilir mi, parası neyse vereyim yada durun para değilde şiir vereyim mi? Hiç olmazsa şiir yazayım, beğenmezse söylesin, oturur yine yazarım hiç sıkılmam, hiç sıkılmadan tekrar tekrar ederim, sonuçta 250 gramlık sevgi veriyor bana. Ahh bi de bu gemi yok mu, geminin içindesin ama herkes o gemiyi terk edecek gibi sadece yalnız başına sen kalacaksın gibi korkutuyor beni.  Ben kime güvenmek istediysem o gemiyi hep terk ettiler, Ne zaman bir fırtına koptu ilk o gemiye aldıklarım terk etti beni. O kadar çok üzüldüm ki artık üzülmeyi geçtiğimin farkına vardığımda iş işten geçmişti. Üzülmemeyi kimse öğretmedi bana, hep üzülmem gerektiğini öğrendim. İlkokulda yada ortaokulda, Lisede, Üniversitede kimse terk edilmek adına ders vermedi, hep matematik yada fizik konulu ders işledik, zaten ben bu dersleri hiç anlamıyorum, bir insan eğitim verecekse bunların eğitimini versin. Mesela aşk konulu bir ders niye yok hiç anlamam, yada terk etmek üzerine, kalp kırmak üzerine niye zorunlu ders koymuyorlar nerede saçma dersler var hep onları beynimize işliyorlar. Ya benim hayatımda fizik dersi kaç kere lazım olacak ki bana, sen bana öğretsene kaybetmek üzerine olan bir ders, alayım ben onu koyayım cebime ilerleyen bir günde bana lazım olacak o. Sakallarımı artık kesmiyorum, sigaraya başladım, Albayım çok sesli şeyler düşünüyorum ben, ya valla artık dayanmaya çalıştıkça hep suç benimmiş gibi davranmalarından bıktım usandım ben. Siz söyleyin o zaman, siz söyleyin bana 250 gram sevgi vermek zor mu? Yazmak, artık elim o kadar çok kana bulandı ki, yazamıyorum, günden güne kendimi öldürüyor, günden güne kendimi bir cambaz gibi ipin üzerinde denge oyunu oynuyorum. Bitmedikçe yerini dolduran başka hadiseler meydana çıkıyor. Pazarda çürük meyvelerin yada sebzelerin başka yerde tutulması gibi, sırf ucuz diye onları almaya çalışan insan gibi, sadece evine meyve aldım diye içinde milyonlarca sevgi ırmağı akan insan gibi. Dökülüyor artık yapraklarım bahar gelmiş gibiyim, soldukça soluyor, bittikçe bitiyor gibi ama her seferinde kendini başa saran bozuk plak gibiyim, hep aynı şarkıyı söylüyorum, hep aynı şeylerden söz ediyorum. Sıkılıyorum ve bu durum insanları daha çok sıkıyor, kimse kimsenin umurunda olmayışı, kimse kimseyi umursamadığı için sıkılıyorum aslında, ya bizler var ya bizler ne yapıyorsak hep kendimize yapıyoruz bunu da kimse bilmiyor sanırım. O gemi bir gün gelecek ve ben buralarda olamayacağım için çok üzülüyorum. Artık evren falan kalmadı sanırım. Bitmek evresini aştım diyebilirim. Albayım sizde mutlu olun biraz, bakın bana, ben hep beşi kırkbeş geçiyorum. Pili bitmiş bir saat gibi duvarda unutulmuş biri gibiyim. Bana artık bunlar koymuyor çünkü o kadar çok kaybettim ki en sonunda aklımı kaybettiğimin farkına vardım, yani delirdiğimi biliyorum artık. Kendimi delirttim ve bunu başardım sanki, futbol maçında son dakikada yapılan faul gibiyim, penaltı olmuş o golü atmışım gibi artık takımıma, arkadaşlarıma, kulübe gönül vermiş insanlara çok büyük hediye vermiş gibiyim artık. Bitti artık bitmesi gerektiği için bitti. Mutsuz değilim albayım ben, iliklerime işlenmiş bir şey bu, zaten benimle kim olsa onlarda mutsuz değiller, onlarında iliklerine işlenmiş bir şey. Kırıklık bu, kalp kırıklığı ama öyle bildiğini cinsten değil, şöyle düşünün elinizde kavanoz var ve siz onu açmak istiyorsunuz ama açılmıyor sürekli deniyorsunuz, sürekli ama, artık yorulduğunuzun farkına varıyorsunuz, sinirleriniz alt üst oluyor, o kavanozu kırıyorsunuz paramparça oluyor kavanozun içindeki reçel yada her neyse kırılan kavanozun parçalarıyla birlikte sırf canınız çekti diye sırf tadımlık yemek istediniz diye yemek istediğiniz reçel artık yenmez oluyor, benim de öyle işte dayanmaya çalıştıkça biraz daha var dedikçe açılmayan o kavanozun kapağı gibiyim en sonunda birisinin eline geçmiş ve yere fırlatılmış kişi, işte o benim, yerde paramparça olmuş halimle sizleri selamlıyorum, savaşta ülke kazanmış bir romalı gibi o kadar aciz ve o kadar bitkin düşmüş. Ben istesem buraya daha neler neler yazarım ama sizler okumaktan sıkılır hatta yeter ulan senin çektiğin acı mı, sen benimkileri duysan gider kendini öldürür dersiniz, haklısınız aslında, zaten bir insan bir insanın hayatını yaşamadan asla ama asla o insanın yaşadıklarını anlayamaz, sadece anlamış gibi görünür hepsi bu. Peki, siz, hiç öldüğünüz halde yaşamaya kaç kere devem ettiniz, ben üç kere öldüm ve her seferinde mecbur şekilde yaşamaya devam ettim. Her seferinde ama. Bu sayfayı açmaktı en büyük arzum da bunlardan biri oldu işte, konuşabildiğim tek insan bu oldu, gerçi bu sayfadan da sakladığım bir kaç şeyim var onuda burada anlatacak yada anlatmak isteyecek gücüm yok, belki bir gün son yazıyı yazarsam son kez paylaşımda bulunursam son cümlemde ondan da bahsederim kim bilir. Bu sevgi yada sevdiğim anlamına gelen şey değil.. Karanlıktan korkan bir insanın hayatı olur o yazı. Kendimi darülacezeye kapatıp orada yaşlı insanlarla, yaşlı teyzelerle, tonton dedelerde birlikte vakit geçirmek istiyorum artık, dün gece aklıma geldi bu, gerçekten kendimi oraya kapatıp ayda bir öğrencilerin geldiği yerde yaşasam, bana çiçek getirip, kitap okusalar onlar, ne kadar güzel olurdu benim için... Mutlu olurdum aslında, gerçekten mutlu olurdum, gerçi çok uzun zaman yaşamak zorundaymışım onun için ama benim niyetim o kadar yaşamak değil. Az zamanım kaldı biliyorum artık bunu...

 Albayım bana masal anlatır mısınız lütfen... Ahh be evladım ben sana nasıl bir masal anlatayım ki ( Albayın gözleri dolar ağlamaya başlar ) Peki albayım siz durun ben size anlatayım o zaman. Bundan yıllar yıllar önce bir kadın varmış, çok güzelmiş o kadar güzelmiş ki çiçekler bunu gördüğü zaman utancından solar, bir daha asla yapraklarını açmazmış. Bir gün bu çok güzel kadın çiçeğin birine yaklaşıp, ''ya lütfen solmadan önce sana bir şey diyeceğim demiş'' zavallı çiçek ne yapsın bu kadar güzel bir kadın karşısında söz dinlemiş tabi, buyurun sizi dinliyorum.. Neden beni görünce soluyorsunuz ben size ne yaptım ki demiş. Çiçek kadına bakmış sende bu güzellik varken bizim açmamış hiç doğru değil o kadar güzelsin ki bizi kimse koklamaya gelmiyor bizde üzüldüğümüz için soluyoruz demiş. Bu sözler üzerine canı acıyan kadın evine gitmiş yıllar yılı evinden hiç ama hiç çıkmamış. Komşuları, onu tanıyan bütün insanlar kapısında gece gündüz beklemeye başlamışlar. Aradan o kadar çok zaman geçmiş ki kapısının önü gün geçtikçe daha çok kalabalık oluyor içlerinden biri çıkıp ya bizler buradayız içeriye girip neden bakmıyoruz ya başına bir şey geldiyse diyerek içeri girmişler, evin her yerini arayan o insanlar kadını bulamamışlar. Albayım siz beni dinliyorsunuz ama ben size masal anlatamayacak kadar, size masal yaratamayacak kadar yorgunum, üzgünüm ama benim masallarımın hepsi o gemide yandı albayım, boşuna beni dinlemeyin lütfen. Affedin beni.

 Bitmedi henüz albayım devam ediyor... Yeni başlıyor her şey, bundan sonra göreceğim daha çok olayım var...


Bölüm sonu.....

Ne güzel söylüyor Ahmet Kaya;

''Acı çektim günlerce
Acı çektim susarak'' 





6.11.2015

Genelkurmay Başkanlığına























 Albayım sen hiç çocuk oldun mu? Yada büyüdün mü? Yada bisiklet sürmeyi öğreten bir baban oldu mu aman düşer gözüyle kaçındı mı. Albayım susmayın lütfen, bu gece beni dinleyeceksiniz yok öyle masadan kalkmak, söylesenize bana siz kaç kere öldünüz acaba, kaç kere romanlarda adınız geçti, benim mesela Oğuz Ağabeyim vardı. Bu bildiğiniz Oğuz Atay var işte o benim ağabeyim olur kendisi. Çok severim kendisini sağ olsun ne zaman başım sıkışsa ilk o gelir tutar çeker kurtarır beladan, söylesenize sizi beladan kurtaran bir türk romanı oldu mu hiç? Benim oldu işte ne zaman başım belada olsa kurtaran oldu. Kabuğum kanıyor albayım, kabuğum, artık yara izine dahi fırsat vermiyorlar, kabuk bağlasa belki derim o zaman, ama artık kabuk bağlatmadan tekrardan kanatıyorlar beni. Siz hiç kumdan ev yaptınız mı Albayım, ben yaptım sonra o kumdan ev deniz suyu yıktı, yılmadım ama ben, yine yaptım yine yıktı, deniz suyu iyice küçük kız çocuğu gibi huysuzlanmaya başlayınca bu sefer sular benim üzerime gelmeye başladı, aslında suç benim değildi bana kimse demedi ki denizin kenarına kumdan ev yapma yoksa o deniz suyu evini yıkar diye deselerdi yapmazdım bende söz dinlerdim belki. Ya Albayım allah rızası için susmayın konuşun biraz söyleyin bu çocuğun çektiği acı yeter bırakın diyin belki sizi dinlerler hem siz ne biçim albaysınız neden sözünüz geçmiyor bu mahkemede neden benim bir avukatım yok ki? Tamam suçlu olan benim allah benim belamı versin ama ne yapayım ki bana da kimse çıkış yolunu göstermeyince bende en iyi bildiğim yolu kullanmak zorunda kaldım. Nereden bilebilirdim ki düşeceğimi bilseydim eğer asla ama asla yaklaşmazdım, zaten düşerken kimse tutmadı beni albayım en çok ona üzüldüm biliyor musunuz. Albayım beş yaşındaydım daha ne yapabilirdim ki o yaşta. Karşımda oturmuş ağlıyorsunuz ağlamayın lütfen zaten benim acım bana yetiyor masada silah var isterseniz içine bir mermi koyup birlikte hayal dünyasına dalabiliriz. Albayım siz hiç öldünüz mü acaba? Ben mi, ben öldüm mü? Dalga geçiyorsunuz sanırım albayım ya ben hiç yaşamadım ki öleyim bir ölüden farkım yoktu ki benim bu güne kadar yaşamışım ölmüşüm kime ne allah aşkına, kime ne yani. Size bir şey anlatayım bundan yıllar yıllar önce bir kıza aşık olmuştum böyle nasıl desem aynı şiir gibiydi, birazda şairlik vardı üzerinde, çiçek olsam utancımdan solardım bir insan bu kadar mı güzel kokar arkadaş bıraksalar sabahtan akşama kadar kokusunu içime çekeyim, o kadar güzel kokuyordu işte ben buna bi kere seni seviyorum dedim, bi kere, bi kerecik ya allah inandırsın kalbim yerinden çıkıyor sandım o kadar heyecanlanmıştım yani. Sonra bi kere de öptüm tabi, ya aslında olay şöyle oldu seni bi kere öpebilir miyim dedim o da olmaz dedi neyse bir gün öyle böyle değil çok fena içtim, içtim derken alkol değil yanlış anlaşılmasın lütfen albayım çay içtim yani sonra bunun evinin kapısının önüne gittim seslendim dışarıya çıktı kapının önünde oturduk kapının önü dediğime bakma bahçeleri vardı orada oturduk işte tabi çayı çok kaçırmıştım ne var ne yok anlattım buna böyle o kadar güzel dinledi ki beni albayım zaten ondan sonra beni kimse dinlemedi biraz da buna üzülüyorum aslında neyse buna baktım gözleri gözlerimin içine giriyor bu benim dudaklarımı bir öptü allah inandırsın sizi tam iki ay boyunca hastanede yattım dudaklarım yanmıştı o derece yani.. Neyse Albayım şimdilik bunları yazdım ama yarın yada öbür gün gelip devam ederiz konuşmaya..

 Albayım ben geldim. Bitmedi daha anlatacaklarım, daha yeni başlıyorum anlatmaya. Tutunacak bir dalımız kalmadı, tutunamıyoruz. Biliyorum sizinde kalbiniz kırık ama benim kadar kırık olduğunu sanmıyorum. Ya albayım ben tutunacak bir dal aradım çok mu şey aradım acaba söylesenize. Ben sadece biraz sevgi aradım her köşe başında bir parça sevgi dilendim. Geçer... bu da geçer... Albayım ''Bu da geçer'' diye diye ömrümü yediniz be! Ya benim ömrüm geçti.. Bunlar geçmedi. Geçmiyor artık. Ben oturup şiir yazmak istiyorum çok bir şey istemiyorum ki, Biraz Ahmet Erhan, biraz Ece Ayhan, biraz Turgut Uyar, biraz Edip Cansever biraz da Cemal Süreya olmak istiyorum çok mu şey istiyorum bunu yüksek yerlere söyleyip bu isteğimi kabul edin albayım. Bi kadın vardı hayatımda saçının her teline ayrı ayrı aşık oldum, her telini ayrı ayrı sevdim, kokladım, sabahları ilk işim saçını koklamak oluyordu çok güzel burnu vardı birde, böyle koparıp cebimde taşımak istiyordum o kadar güzel burnu vardı işte. Albayım neden çok kırdılar bizi? Hiç konuşmuyorsunuz hep sustunuz hep ben konuştum durdum bir şeyler söyleseniz en azından neyin yanlış neyin doğru olduğunu anlarım belki artık büyüdüm çünkü, o ufak çocuk değilim. Mesela bana çocukluğunuzu anlatabilirsiniz. Yada siz durun ben anlatayım size çocukluğumu siz dinleyin. Benim çocukluğum, masallarda ki gibi bir çocukluk geçirdim böyle devler falan yoktu, sadece terk edilmeler, kırılmalar, dayak yemeler vardı. Terk edilmeyi öğrendiğim gün büyümeye karar verdim. Hemen büyümek zorunda kaldım yani çok süt içip çok çabuk büyüme değildi bu, hayatı daha çok öğrenip daha çabuk büyüme tarzında bir büyümeydi. ben hayatı öğrendim sonra büyümeye karar verdim. Ve her yaşım beni biraz daha yordu. Bu kadar kırılacak ne var dediklerinde hayatımın sadece yüzde eksi yedisini anlattım sonra onlarda bana hak verdiler. Albayım Hakim Amcaya söyleyin ben öleyim en iyisi ya, çünkü artık öleceğim diye korkuyorum, çünkü başka çıkış yolumun olmadığını biliyorum. Ya size diyorum albayım beni o kadar çok kırdılar ki artık ölmeye bile gücüm kalmayacak diye korkuyorum. Neyse bunları boş verin şimdi sevdiğim kadından söz ediyordum size değil mi albayım, evet evet ondan geçen gün bir şiir yazdım bırakın izin verin okuyayım..
''Sana dünyanın en güzel şiirini yazıyorum.
Seni seviyorum''
Çok güzel değil mi albayım? Sanırım saatlerimi aldı bunu yazmak yada yıllarımı tam olarak bilmiyorum ama çok fazla zamanım akıp gitmişti sırf böyle güzel bir şiir yazmak için, aslında şiirden daha güzel kendisi, bana hangisini tercih edersiniz diye soracak olursanız onu seçerim zaten kendisi şiir gibi baştan aşağıya okurum hiç sıkılmadan, hem bir insan şiirden sıkılmamalı çok ayıp şey bu. Çok duygulandınız sanırım albayım biliyorum vurmayan yeriniz kalmadı duyguların. Ne yapalım bu kadın beni şair yaptı, biraz da sarhoş, onu ne zaman görsem sarhoş oldum. Ben onu her gün daha çok sevdim aslında, sonra o günleri kıskanmaya başlayınca kendimi kesmek zorunda kaldım sırf benden daha çok seviyorum diye allah inandırsın sizi albayım yalanım varsa ne olayım.

 Afrika'da aç kaldım, singapur'da plak satın aldım. Evime geldiğim gün kırık kalbimi bir şiire emanet ettim. Kanadım, kanıyordum artık, oluk oluk kan akıtıyordum. Sıkılmıştım çünkü. Çok özledim. Ben de özledim Albayım. Sevdiklerimi, kendimi, hayatımı o kadar çok özledim ki sanki yıllardır hiç görüşmüyoruz gibi burnumda tütüyorlar aslında kendim, yani ben burnumda tütüyorum. Son kez dedim belki son olur ümidiyle çok hayal kurdum sonra onlarında birer hayal ürünü olduğunu anladım. Geçmiyor albayım bu acılarım artık geçmiyor, tükendikçe daha çok tükeniyorum. Dibe battıkça daha çok dibe batıyorum artık dua ediyorum daha fazla bundan sonra işlerin daha kötüye gitmemesi için dua ediyorum... Bir umut belki, bir umut... Albayım benden şimdilik bu kadar en yakın zamanda tekrardan görüşelim...

 Ne yazabilirim diye çok düşündüm. Beynimin içinde başka biri vardı sanki ve bana o kadar güzel oyun oynuyordu ki ben bile inanmıştım. İzleyenleri ters köşe yapmıştı mutlu son ile bitecek bir filmin mutsuz son ile biten kahramanıydım ben. İnancımı, hayallerimi, kalp kırıklıklarımı emanet dolabına bırakarak hızla oradan uzaklaştım kimse görmesin diye ve bir daha kimse o dolabı açmasın diye üstüne not bıraktım. ''Bu dolabın içinde yaşamayan bir hayat var'' aslında şöylede yazabilirdim acil durumda kırınız diye ama kim ne yapsın ki kırık bir kalbi yada hayalleri çökmüş birini. Kimse istemez, zaten kalbi kırık olan kişileri hiç kimse istemiyordu.

 Albayım tükeniyorum artık lütfen yardım edin bana. Çıkış yolunu gösterin en azından kendi çabalarımla kurtulayım.

 Ahh be evladım ben sana ne diyeyim ki.
 Bir şey demeyin albayım hiçbir şey demeyin..



bölüm sonu....






KAYRA

    Merhabalar, Nasılsınız En son 20 Haziran 2021 Tarihinde buraya uğramışım gerçekten bu kez araya çok ama çok açtık. Neyse özledik ve geld...