27.07.2015

ada


   ''Ada'' için



  Her şey 33. peronda başlamıştı. Kaybetmeye yüz tutmuş halimdi, kırılmış bir köşeye atılmıştım. Sadece bekliyordum. Her şey 33. peronda başlamıştı, evet sürekli çıkmaz sokaklarda kaybolmam kendi ruhumun artık beni terk etmesi gibi bir eylem söz konusuydu bu, Yalnızdım ve kırılmıştım. Hüzünlerim orada kalmıştı yaşayamadığım bütün güzel anılarım o peronda bırakılmıştı. Bu sefer işler öyle olmadı bu sefer 34. peronda bekledim bir sayı fazlaydı ve bu kez bir gol daha yemiştim 33 sayısı beni terk etmiş yerine 34 gelmişti. Sıkılmıştım artık biran önce istanbul'u terk etmek istiyordum artık, Ve bir karar alarak antalya yerine bursa'ya gitme kararı almıştım ve şunu öğrendim istanbul harici her neresi olursa orada yaşayacağım konusu oldu evet sadece antalya değildi beni mutlu eden başka şehirde'de mutlu olabiliyordum başka bir şehirde'de nefes alabiliyordum istanbul harici. Yorulmuştum artık daha fazla acı çekmek yerine böyle bir karar almayı seçmiştim. Tanımadığım bir insan böyle fikri atmıştı ortaya kendisini henüz çok tanıma fırsatı bulamadığım bir insan tarafından beynimin sol köşesine bırakılan bir bomba sayesinde gitme kararı almıştım. Artık nefes alamadığımı biliyordum eylül yaklaşıyordu çünkü yeni bir kaybetme evrenime girmiş bulunacaktım. Eylül ayını ömrüm boyunca hiç sevmedim çünkü kendisi kene gibi yapışmış ve ölümcül etkileri olan bir tür böcek gibiydi hastanelik eden ve tedavisi olmayan bir tür hastalık gibiydi. Yinede her şeye rağmen sanırım üç saat gibi bir vakit geçirmiştik. Kimselere anlatamadığım bir çok şeyimi anlatmama dilimin çözülmesine yardımcı oldu sağ olsun beni dinledi kimselere anlatamadığım daha çok şeyim vardı karanlık tarafta kalmış bir kaç anım dışımda bir çok olayımı anlatmıştım rahatlamıştım artık yüküm azalmıştı. Sıkıntılarımı, dertlerimi kimselere anlatamayan bir insan olduğumu anlamıştım. Geçmişti artık ama daha henüz hiçbir şey bitmemişti sadece geçtiğine dair inandırılmıştım. Karanlık tarafımı kimselere anlatamayacağımı çok iyi biliyorum, karalıktan korktuğum gibi sırf bu yüzden benimle ölüme geleceğini çok iyi biliyorum. O gün onu beklerken bir mektup yazmak istedim ama lanet olasıca kalemin mürekkebi akmıştı yıllarca yanımda taşıdığım kalemde beni yarı yolda bırakmış ve elime bulaşmıştı. Yazamadım olmadı... Kalem orada kaldı, mektup içimde, sözleri dilimde

  Evet eylül yaklaşıyor ve ben korkuyorum gerçek anlamda korkuyorum sanki bu kez çok daha kötü şeyler olacak gibi bir sonraki evrim daha sancılı olacak gibi, korkuyorum çünkü yeniden kaybetmeye başlayacağım, korkuyorum çünkü artık delireceğimi biliyorum, korkuyorum çünkü yalnızım, korkuyorum çünkü o kadar çok devamını getiren şeyler geliyor ki dilimin ucuna daha fazla söyleyemiyor daha fazla konuşamıyorum. Sadece korktuğumu biliyorum. Kalbim o kadar çok ağrıyor ki sanki yazacağım ve yazmaya başlayacağım yazılarda kendimi keseceğim gibi şeyler aklıma geliyor. Kumar masasında terk edilmiş ve kredi kartı borçları yüzünden eve haciz gelmiş eşyalar yerine beni vermeyi tercih edilmiş gibiyim. Sonsuz bir karanlık burası aslında sonu olmayan bir karanlık mutsuzluğun evrimi, mutlu olmayan....

  Daha fazla ne kadar kırılabilirim diye kendimi sorduğum sorular oluyor. Çünkü işler kötüye gitmeye başlıyor. Cevabını alamadığım sorularla baş başa kalıyorum, Bitmeyen bir sancı ile bitmemek üzere kutsal kitaplara yazılmış bir ayet gibiyim anlamını yıllar önce birileri tarafından değiştirilmiş bir ayet gibiyim.

  Zaman çizgisi dedikleri yerde yaşamaya devam ettikçe daha fazla bilgi sahibi olmaya başladım daha fazla öğrendim kendimi geliştirdim. Her konuda daha fazla çok şeyi öğrenmek için kendimle yarışır oldum. Bitmek bilmeyen bir öfke vardı çünkü içimde kusmak istiyordum vücudumdan çıkan mikropları tükürmek istiyordum. Olmamıştı tabi her bir hücreme yapışmış bir hastalık söz konusuydu doktorların daha fazla umut etmediği bir hastalıktı kendi umutsuzluğum'da Yolunu kaybetmiş bir seyyah olarak devam ediyordum. Ben Mecnun değildim zaten Leyla'mı bulamayacak kadar çok çöl görmüştüm ve o çöllerde çok susuz kalmıştım kimselerin su vermediği o çölde ölüme çok tanık oldum, Yusuf olmuştum, kuyulara atılmış biriydim çünkü. İnsanlar tarafından çıkartılıp çıkartılıp kuyulara atıldım ben..

   Ve hep dediğim gibi ''mutsuz olan bir adamla kimse mutsuz olmak istemez''...

ve her şey için tekrardan sana teşekkür ederim. Sevgili ada beni dinlediğim için.....


bölüm sonu...




19.07.2015

tek virgül


   Benim adım Acı saf ve kirlenmiş, kirletilmiş bir acı. Müziğe küsmüş biriyim, beş yaşında ruhumu iblise sattıktan sonra dilimi bakkaldan aldığım bir jiletle kestim. Kimseyle konuşmak istemiyordum tam elli iki gün kimseyle konuşmadım. Sustum, susmanın adaletini öğrendim, üniversiteye başlayıp susmak hakkında bir tez yayınladım. Konu o kadar derin ve anlam verici bir hal almıştı ki tanımadığım insanlarda susmayı tercih ettiler, bir gece yarısı kendimi kesmeye karar verdim. Beynimin içinde bulunan maddeler o kadar çok ağır vermeye başlamışlardı ki beynimi Galata Kulesinden atmaya karar verdim ama görevliler izin vermeyince sahile inip bir paket sigara içtim hayata küfür ettim...

  Benim adım Kanamak, vücudum o kadar çok kanamaya yüz tutmuştu ki ne kadar da ikiyüzlü biri olduğum aklıma geldi. Bir şey yapmalıydım bir şey yapmalı vücudumdan kurtulmalıydım. Yapabileceğim tek şey organlarımı satmak oldu. Tanıdığım ve tanımadığım insanlar bir bir organlarımı sökmeye başladılar her biri kendi alanında uzman doktor gibiydiler ve her biri kusursuz bir şekilde bir organımı aldı. Kanıyordum artık biran önce tedavi edilmeliydim. Sonra tanımadığım daha sonra tanımaya fırsatım olduğu bir insan tarafından iyileşmeye başladım. Eksik olan tek şey kanamaya devam ediyordum.

   Benim adım kırılmak, o kadar çok kırıldım ki kalbimin olmadığını hissetmeye başladığım günler oldu. Seviyordum ama her sevginin ağırlığı o kadar çok yük bindiriyordu ki daha fazla sevemeyeceğim günler aklıma geldi. Kırılmış biriydim bir köşe başında terk edilmiştim. kimsesizdim en ağır madde sanırım ölmeye beş dakika kala bir şeyler yapmak istemen gibi ben bir şey yapmak istemiyordum artık biran önce tanrı tarafından kırmızı kartla oyun dışı kalmak sahayı terk etmek istiyordum o kadar çok terk edilmiştim ki başka kırılmaların acılarını da yaşıyordum. Benim gibi insanlar yoktu çünkü onların hayat hikayeleri farklıydı her insanın hayat hikayesi farklı bir rol içindeydi. Benim rolüm konuk oyuncu gibiydi sadece arkalarda görülmem yetiyordu. Kaçmak istedim sonra ve bir kez daha ölmek istedim. Ölümü o kadar çok yakıştırmıştım ki bunu babam öldü lafını sol koluma dövme yaptırdıktan sonra öğrendim. Zamanla her şeyi öğrenmeye başladım. Terk edilmeyi, kimsesiz kalmayı, yalnız yaşamayı alışmıştım ama tek bir şey hariç yalnız kalmaya alışamamıştım yalnız kalmak bana göre değildi. Korkuyordum ve sadece korkuyordum...

   Benim adım parçalanmak, dağılmış biriydim artık. Her caddede bir organım vardı ve her köşe başında düşürdüğüm kitaplarım, şiirlerim vardı. Düşmüştüm o kadar hızlı düşmüştüm ki kimse yerden kaldırmadı. Bir insan bir kere yere düştüğü zaman kimse ona bir daha asla elini uzatmaz. Çünkü yere düşen insana bir tekme vurmak adetten olarak görürler. Paramparça olmuştum artık daha fazla parçalanmaya gerek yoktu yanıma yaklaşan o insanlarda düştüğüm yerden bir şeylerimi çalmaya başlamışlardı. Önce cebimde bulunan paramı aldılar, sonra hayatımı, Para önemli değildi kazanabilirdim tekrardan ama hayatımı almaları beni çok üzmüştü ve kalbim bir kez daha kırılmıştı.

   Benim adım beklemek, hep bekleyerek geçirdim ömrümü hep birilerini bekledim. Kimse gelmedi ama hiç kimse gelmedi. Limanda bazende tren istasyonunda bekledim birilerini ama en çok otogarlarda beklemeyi seçtim. Her bekleyiş bir umuttur dedim ama her bekleyişin sonunda kimsenin gelmemesi hüzünlenmeme neden oluyordu. Canım yanmıştı bu kez fonda çalan müzik sanki ruh halimi anlatıyor gibiydi. Ömrümün yarısı hep birilerini bekleyerek geçirdim kimsenin gelmemesi beni o kadar çok üzmeye başlamıştı ki bir daha kendime söz verip beklememeyi öğrendim. Sonra bir kıza aşık oldum geleceğini söylediği gün beklemeye karar verdim gelmeyeceğini öğrendiğim gün, Uyuşturucu kullanmama neden oldu. Ağır bir yara almalıydım artık kandırılmış biriydim artık, zaten en ağır yarayı beni kandırarak yapmıştı uyuşturucu sadece beni teselli etmesi amaçlı ortaya atılmış bir durumdu.. Ve tek yapabildiğim şey kırıldım....

   Benim adım delirmek, en sonunda delirdim. Artık son kozum vardı elimde ya kalacaktım yada delirmeye yüz tutacaktım. Delirmeye karar vermiştim bende çünkü elimde başka bir şeyim kalmamıştı. Önce sevdiğim insanlar terk etmeye başladılar beni ardından başka insanlar, zaman bir su gibi ilerledikçe kırılmaya devam ettim hiç durmadan sürekli kırıldım ve kalbimin kırılmasına daha fazla dayanamıyordum. Canım o kadar çok yanmıştı ki sırf bu yüzden kimseyi kırmamayı seçtim acısını en iyi ben biliyordum çünkü kırılmanın nasıl bir şey olduğunu milyar kere öğrenince başka insanların kırılmasını sırf bu yüzden istemedim ve her seferinde kırılmaya ben devam ettim. Delirdim artık morfin bir şeyime yaramıyor ne kadar çok kullanırsam kullanayım daha çok kanıma karışan bir madde olarak görüyordum.

  Benim adım yok, aslında olmayan bir adla yaşamaya devam ediyorum. Hep bir gemiyi bekliyorum gelmeyeceğini bildiğim bir gemi beni alıp götürmeyeceğini bildiğim bir gemi. Kırılmaya her gün daha fazla devam ediyorum. Daha çok acı çekiyor daha çok parçalanıyorum. Benim kalbim kırık sadece tedavisi olmayan bir rahatsızlığım var. Ben daha fazla önümü göremiyorum ve bu sisli dumanda daha fazla ilerleyemiyorum her günüm daha acılı geçiyor ve daha sancılı. Dedim ya benim sadece kalbim kırık....





bölüm sonu......




12.07.2015

soru işareti


   Çayı kulplu büyük bardakta içerim, üç şekerli, sırf bitmesin diye, çok fazla soru biriktirdim yine. Komik gelecek biliyorum ama çok özledim.. Kimi yada kimleri diye yazmak istemiyorum ama özledim işte. İki gündür duygusallığım üstümde dokunsa biri oturup ağlayacağım o derece yani, neyse bunları belki daha sonra açıklarım ama şimdilik bazı şeyleri yazmak istiyorum aslında bakılırsa hiç bir şey yazmak istemiyorum ama pazartesi günü buraya benim için çok özel bir yazı ekleyeceğim o da burada dursun diye sonuçta o yazınında büyük bir önemi olduğunu biliyorum pazartesi günü buraya yazmayı planlıyorum bir şeyler olmazsa artık. Öncelikle kitap işi yani roman kalktı yani olmadı uzun bir süreliğine ertelendi diyebilirim, senaryo işi şuan belli değil, hayalimdeki iş gerçi onu yazmamıştım ama dükkan falan bakıyordum onu açmak için uğraşıyordum ama gerçeği söylemek gerekirse o da olmayacak nedeni kira ve gerçek anlamda çok yüksek bir para gerekli benim ömrü hayatımda o kadar parayı bir araya getirip hayalimdeki dükkanı açmam ise ömrüm yetmez yani anlayacağınız yine hayallerim bir sonraki bahara kaldı, diğer bir işle olmayacak bir bahara kaldı diyebilirim. Olmuyor işte ben ne hayal edersem edeyim ne tür bir dünya kurarsam kurayım olmuyor götümde patlıyor yani. Çok özledim, dedim ya gerçekten çok özledim olmayan hayallerimi özledim mesela, olmayacak hayallerimi, yaralarımın iyileşmesini özledim mesela, yeniden nefes almayı özledim, gülmeyi özledim, hayatım boyunca mutlu olamadığım için mutlu olmayı özledim. Yorgunluğumu her seferinde dile getirdim artık daha fazla yürüyemeyeceğimi söyleyip durdum, doğru olan bu, kendime o kadar çok doğru biriktirdim ki bir köşe başına koyup terk etmek istiyorum artık. Terk edilmenin nasıl bir adalet olduğunu yaşatmak istiyorum. Altı yaşındaydım sürekli araçların arkasına takılırdım o zamanlarda oturduğum evin ilerisinde tır araçları gelirdi bende sürekli onların arkasına takılırdım bilmiyorum ama çok hoşuma giderdi bir gün yine aynı şeyi yapmıştım ama tır şoförü o kadar çok hızlanmıştı ki bırakmak zorunda kalmıştım tırın kasasını ve sol bacağımın derisi tamamen kalkmış ve soyulmuştu o taşlık yola kanımı bırakmıştım ilk kez hayatımda kanım akmıştı ve ilk kez hayatımda canımın yandığını hissetmiştim o kadar çok canım yanmıştı ki camiye gidip bacağıma su tutmuştum bende tam bir hafta boyunca acısını çekmiştim. Ve ondan sonra kanamaya devam ettim sürekli ama kanadım hiç durmadan, kanımın bittiği günlerde kan takviyesi yapıp tekrardan kanamaya devam ettim.

  Yazmak benim için dünyamda en iyi etkisi olan bir şey ve en iyi şekilde kendimi ifade edebildiğim bir durum söz konusu. İsa gibiyim artık çarmıha gerilecek bir vaziyetteyken tanrı tarafından göğe alınmış ve insanları seyretmem için yıllarca bir bulutun üzerine konulmuş şekilde bekliyorum. Yani aslında çarmıha gerilmiş ve tanrı tarafından göğe alınarak yalnız bırakılmış bir şekilde bekliyorum her iki şekilde de hüznüm ve acılarımı dile getiriyorum, ve her iki şekilde de kalbimin kırıklığını söylüyorum... Kırılmış biriyim ben sezon finalini yapmış bir dizi gibiyim, bir sonraki sezon için hazırlıklarımı sürdürürken reytinglerin düşmesi sonucu kanaldan kaldırılan biriyim ben. Çöpe atıldım aslında ama sürekli kendimi kandırmam sonucu hep bir umut dilenip durdum bir köşe başında, bir caddede, bazende bir cami avlusunda ve sürekli geri çevrildim ve her seferinde kırılmaya devam ettim. Kalp kırıklığının nasıl bir duygu ve his olduğunu o kadar iyi çözdüm ki artık insanlarla değil tanrı ile yarışır oldum ve iblisin aslında kötü biri olmadığını çok iyi anlıyorum, kötü olan iblis değildi ve hiç bir zaman olmadı...

  Bir insan daha neler yazabilir diye düşünüyorum bazen sonra aslında ne kadar çaresiz olduğum aklıma geliyor o kadar çok çaresiz biriyim ki ümitlerimin kalmadığını anlıyorum bir bir umutlarımı yaktıklarını görüyorum. Kendi gözlerimle şahit tutuluyorum.

  Şizofren Hastanın Mektupları adı altında yazılar yazıyordum eskiden aslında o şizofren kişinin hayatını anlatıyordum bir bakıma ama kimse anlamadı onu, her insanın kalbi kırık evet biliyorum bunu yeryüzünden kalbi kırılmamış hiç kimse yoktur mutlaka ama mutlaka biri ve birileri tarafından kalbi kırılmıştır bir yada birden fazla. Ben her zaman dedim benim hayatım yıkık ve çökük, bir binanın en altında yaşıyorum, sadece nefes alabiliyorum hepsi o kadar bildiğim o kadar çok şey var ki bir gün o binam tamamen çökecek ve nefesimin kesileceğini bildiğim gibi. İntihar eylemleri tasarlamak istemiyorum artık çünkü tasarladığım ne kadar intihar varsa hiçbiri tutmadı modası geçmiş bir ürün gibi stokta kaldı yani bir köşeye atılışını seyrettim. Saattin kaç olduğu hiç umurumda değil, gündüzün gece olduğu gibi. Gece olunca işte en çokta gece olunca hüzünlenirim ben...

  Sanırım o gemi gelmeyecek aslında gelecek demişti ama gelmeyecek yalan söyledi üzülmeyeyim diye belkide ufak bir yalan söyledi keşke söylemeseydi keşke doğruyu söyleseydi gelmeyeceğim deseydi belkide o zaman beklemezdim hiç bir zaman.

  Hep dedim burası benim evim oldu diye, çünkü bir tek burada doğrular var, bir tek burası bana yalan söylemiyor beni kandırmıyor. O kadar çok kandım ki artık kanacak kimsemin olmadığını anlıyorum. Ben hep yazmak istedim ve hep kaçmak istedim ve sürekli bir köşe başında tuzağa düşürüldüm gölgemin ölümünü izledim. Elimde yüreğimde bulunan ne kadar güzel sözler varsa hepsi yere düştü kanadım, kanım aktı, sonra sol ve sağ gözümden böyle yağmur gibi bir şeyler düştü hiç çözemedim matematiğe nasıl anlam veremiyorsam öyle çözemedim hep bir havuzu doldurma telaşı içinde açık bırakıldı gözlerim ve ne sağ gözüm doldurabildi A havuzunu, ne sol gözüm doldurabildi B havuzunu sadece taştı o kadar ve havuz problemleri hiç çözülemedi... Bir kadına yeniden aşık olmayı çok isterdim mesela beni sevmesini, saçlarımla oynamasını, birlikte gülmeyi, hiç bilmediğimiz bir konu hakkında ağlamayı, birlikte kitap okumayı, kavga ettiğimiz günlerin ertesi günü birbirimize mektup yazmayı hatalarımızı kendi el yazımızla kağıda dökmeyi birden fazla özür dilemeyi, birlikte deniz kenarında çay içmeyi,  ama hiç bir kadın yoktur ki yaralı bir adamı istesin. Zaten kalbi kırık adamları kimse özlemez ve aramaz.



bölüm sonu.....


KAYRA

    Merhabalar, Nasılsınız En son 20 Haziran 2021 Tarihinde buraya uğramışım gerçekten bu kez araya çok ama çok açtık. Neyse özledik ve geld...