''Hatırlat da Haziran sonlarında çocukluğumuzu yakalım'' artık bitti. Sanırım sigaranın zararları ne kadar çoksa o kadar bitti diyebilirim. Son yani, başka bir sonun başlangıcı gibi bir durum, karışık bir şey yazıyorum sanırım. Birikmiş acıların üzerine bir bidon benzin döküp yakıyorum. ''Acılarda acılaşıyor gittikçe sanki, bir azarlanmayla ölümünü düşünen çocuklar gibi'' biliyorum aslında çok şeyin farkında oluğumu ama insan yere düştüğü zaman onu kaldıracak kimsesi olmadığı zaman işte o zaman tüm vücudu, organları, ruhu bir daha asla ama asla toparlanmıyor. Bitti sanırım yada kendimi kandırmaca oyunumun kaçıncı bölümündeyim henüz onu dahi bilmiyorum.. Bitmek ile bitmenin nasıl bir eylem içinde olduğunu, başka soruların başka cevaplar doğurduğu hastane köşelerinde çocuğunu terk eden insanları gibi olduğunu aslında söylenen bütün cümlelerin, kurulan bütün güzel şiirlerin her birinin bir anlam ifade ettiğini kim bilebilir ki? Ben kendimi yaktım mesela sonra tanımadığım insanlar üzerime beton attılar kurumam için kuruyup gitmem için, elimde bulunan ne kadar yara ve yaralanmış iz varsa hepsini kesmem konusunda dalga geçtiler. Ben sigaranın son umuduyum yani aslında yavaş yavaş ölümü bekleyen biriyim. Tam yirmi beş yıl oldu. Annemin rahminden kaçtığım gün birbirimizi bir daha asla ama asla görmemek adına terk edişimizin yir mi be ş yılı, ve tam yirmi beş yıl oldu babam ile kumar masasında birbirimize blöf olarak tanrıyı kandırmaca oyununu oynayışımızın yi r mi be ş yılı. Zaman aslında hiç bir şeyi düzeltmez daha da boka batmanı sağlar. Ve daha çok acı çekmen için uğraşır durur ve sürekli aynı şeyleri tekrarlarsın...
Haziran ayının sonuna geldim.Yani duruldum, acılar rafa kalktı, bazı dönemler şimdilik rafta bekleyen bir eşya gibi sadece o ürünü alabilmek adına bir kaç düğmeye yani bir kaç söze ve bir kaç kırıklığa bakan bir taraf diyorum, çok naif bir insanım aslında ben, çok çabuk kalbi kırılan ve bir merhabaya bile mutlu olan bir adamım ben... Sadece kalbim kırık, düzelmeyecek nasıl kendimden eminsen kalbimin de düzelmeyeceğinden eminim kırık bir kalple yaşamayı öğreneceğim ve zaman sonra kırılan o kalbimi başka insanlar kıracak ve daha çok kırılacağım zaman ilerledikçe kalbim daha çok kırılmaya devam edecek ne zaman ben bu duruma alışacağım belki o zaman bazı şeylerin farkına varırım... Geçmiyor işte önüme çıkan engelleri artık aşamıyorum ve başka engel çıktığı zaman tekrardan yere düşüp yine ağzımın burnumun dağılmasını izliyorum, sinemada kendimi izliyorum artık doksan beş dakikalık bir filmde sürekli yere düşüşümü izliyorum. ve sürekli aynı şeylere maruz kalıyorum...
Yazacak çok şeyim var aslında, söylemek istediğim, konuşmak istediğim, biri beni dinlemeye kalksa hani diyorum ya çocukluğumdan başlayıp tüm hayatımı anlatmak isterim sıkılmadan ve sıkmadan birlikte çay içeriz belki galata kulesinin önünde yada birlikte bir şeyler yaparız ne bileyim öyle işte. Diyorum ya burası benim evim kendimi bir tek burada güvende hissediyorum dışarıya çıksam sanki biri tarafından yolum kesilecek gibi, Benim sol bacağımda iki tane bıçak izi var yaralanmış, kanamış bir iz ve acısını unutamadığım bir iz... En ağır yarayı her zaman bir ''iz'' verir yara izi ve söz izi. Aslında baktığın zaman ikisininde geçmeyen sürekli kanamasına neden olan bir izdir bunlar.
Kendimi kandırmaya devam ediyorum hiç sıkılmadan aynı şeyleri tekrarlayıp tekrarlayıp söylüyorum çünkü yüzümü kendimi kandırdıktan sonra o masada bıraktım. Bir daha geri dönmemek adına elimde artık hiç bir koz kalmadı bitti diyorum yani gerçekten bitti evrimini gerçekleştirmiş bulunmaktayım. Çünkü gerçekten bittim buna inanıyorum artık...
Bölüm sonu olarak bir müzik yok, artık yok çünkü, bitti...
bitti......