27.05.2015


    Burası benim evim, hayatımı anlatabildiğim tek yer, kendimle dalga geçtiğim, beğenmeyip senaryomu tekrardan yazdığım kutsal mekanım diyebilirim. Bir müzik ne kadar yakışıyorsa sözlere bende öyle yakıştırarak öyle iğneden ip sokarcasına öyle yazıyorum buraya bazen ne kadar da saçma dediğim ne varsa, bazen yanlışlarımı görmek acısından diyebilirim. İnsan yalnız kalmasın yalnız kaldığı zaman yanında kimse olmadığı zaman kafayı neredeyse sıyırıyor diyebiliriz yani bizim dilimizde deliriyor. Eğer bundan dört yıl önce doktorun acil yatış yapmalısın sözünü dinleyip hastaneye kapatsaydım kendimi belkide kim olduğumu ve nerelerde hata yaptığımı asla ama asla öğrenemezdim. Kendi açımdan iyi oldu, yazıyorum çünkü elimde yazmaktan başka hiç bir bokun gelmediğini sadece yazarak bazı şeyleri öğrendiğimi anlıyorum, Yazmak bana göre bu dünyada en iyi etkisi olan bir ilaç türü. Haftalardır yurtdışı ile ilgili bazı şeyler araştırıp duruyorum yani başka bir ülkenin vatandaşı olabilmek adına gerekli prosedürlerle ilgili vesaire şeyleri diyebiliriz. Aklımda öncelikle İsveç ve Norveç var. Sadece var yani eğer bana seçilme hakkı verilseydi ne kendi vatandaşlığımı ne kendi dinimi nede yaşadığım bu hayatı isterdim kesinlikle istemez hatta dünya denilen bir gezegene dahi gelmek istemezdim ama olmadı ne seçme hakkı verildi nede soru soruldu. Kendimden sıkıldığımı binlerce kez söylemişimdir sanırım yada milyonlarca kez tekrarlayıp durmuşumdur. Düzelmeyen o kadar çok fazla şey var ki bunu düzeltmek ne benim işime gelir nede gücüm yeter. Ülkenin yönetim biçimi, yaşanılan din sistemi, yaşadığım hayat. ve daha bir sürü şeyler...

   Dedim ya burası benim evim istediğim gibi kullandığım hatta içine ne kadar gereksiz bilgi varsa attığım tek yerim çünkü burada bir tek ben mutlu oluyorum, bir tek burası dinliyor beni hayatımın köşesine atılan bir bomba patlamaya ne kadar hazırsa bende o kadar hazırım diyorum. Kitap işi yavaş yavaş kendi yüzünü göstermeye başladı haziran sonuna kadar kalacağını pek sanmıyorum ama çok yakın zamanda Orkun Abi'nin eline ulaşıp onun elinde harmanlanabilir öyle umuyorum beğenip beğenmemek onun elinde sonuçta kendisi gerçek anlamda çok iyi bir yazar. İyiliğinden başka bir huyu daha var bana güvenmesi 2013 yılında falan vermişti bana konuyu yaklaşık olarak iki sene oldu başka biri olsa yazmazsan yazma gibi ağır küfürler edebilirdi. Etmedi ama sağ olsun güvendiğini her seferinde gösterdi. Bir insanın güveni kadar bu hayatta başka hiç iyi bir şey yoktur. Bunu anladım anlamış oldum yani, Neyse kitap konusu hazirana kadar biter teslim ederim bende belkide o zaman ilk göz ağrım o olur. Ben her kaybedişte yeniden başlamayı öğrendim yıkılan bir logo gibi hayatım vardı, devrilen bir domino taşları gibiydim bir uçtan başlayıp diğer uca ulaşana kadar tüm vücudum iflas ediyordu. Yaşantım boyunca şiirleri ve şairleri çok sevdim, Yurtdışı işi falan diyordum araştırıyorum da imkanım olsa ciddi anlamda giderim yani bir dakika değil bir saniye bile durmam bu şehirde bu ülkede sadece yılda bir kere Antalyayı ziyaret ederim o kadar çünkü antalya benim için ilk şehrim ve memleketim diyebilirim. Bir yarışma gibi hayatım var iki kişiyle yarışan bir yarışma karşı takımdakiler benden güçlü ve bir o kadar da zekiler ben sadece o yarışmada en dibi gören hayatın artık bitti denilen son çıkmaz caddesiyim yani bir o kadar büyük bir yerde yarışmaya mahkum bırakılmış yarışmacı. Geçecek diyerek kendimi kandırmam aslında geçmeyen ve sürekli kanayan bi kalbe sahibim o kadar çok fazla kanıyor ki kalbim yara bandı yada pansuman hiç bir şeyin fayda etmediğini görüyorum. Kanayan bir ruh artık bedeninden ayrılmak ister,, benim vücudumun her yerinde santim santim yara izi ve kırılmış bir madde var. Kalbim çok kırık maalesef...

   Acı dünyanın aslında sadece bir müzikten oluştuğunu notalarının yanlış enstrümanda çalındığını öğrendim ben, çok fazla şeyi görmezden geldim. Çünkü gördüğün şeyin aslında sen olmadığını sadece başka kişilerin hayatlarının önemli olduğunu öğrendim bu ülkede, o yüzden bende başka bir ülke seçiyorum, o yüzden bu şehirden bu lanet yerden ayrılmak istiyorum biliyorum geçmişim asla beşimi bırakmayacak sürekli benimle yüzleşen bir maske gibi etrafımda olacak ama benim elimde artık başka kozun kalmadığını artık başka bir adım atamayacağımı adım gibi biliyorum çünkü önüm artık çamur tek bir adım beni içine çeken bataklık hepsi o kadar. Kalbim kırık yüz parçaya belkide milyon parçaya ayrılmış bir kalbim var. Ben gerçek anlamda yorulduğumu biliyorum yada büyüyorum ve her yaşımın başka eylemleri doğurduğunu onlarında başka kırıklıklar sunduğunu anlıyorum. İyi ne kadar iyiyse o kadar iyi olmaya çalışıyorum yani üzerime çamur bulaşmaması adına uğraşıyorum....

   Bu sefer uzun bir şeyler yazdım, dedim ya yazınca biraz olsun nefes alıyorum, bir bıçak ne kadar keskinse bende o kadar yolumu değiştiriyorum.

   Benden şimdilik bu kadar daha başka ne yazacağımı yada hangi cümle ile başlayıp sonunu hangi çıkmaz sokağa götüreceğimi bilmediğim için şimdilik bu kadar......


gecenin sonu........



20.05.2015

kağıttan bir gemi


  Kağıttan yapılan bir gemi dalgalı bir denizde ne kadar dayanabilirse bende o kadar dayanmaya çalışıyorum ve çabalıyorum. Kırılan biten ümitlerim, hayallerim her şeyim bir gemide aslında. Yıllardır kağıttan bir gemi yapabilmek için uğraşırdım bir türlü yapamazdım ama nedense olmazdı, bir boka benzemezdi anlayacağınız. Derin bir kuyu ne kadar derinse daha derine çekiliyorum artık, ayaklarımdan biri tutmuş çıkmamak adına her şeyi yapıyorlar, benim gökyüzüm yok aslında, olmayan bir gökyüzünde kendime bir gökyüzü yaratmak ne kadar komik bir cümleyse bende o cümlenin akılda kalınmayacak bir noktasıyım yada virgülü yada soru işareti her neyse işte o yada bu.... Bir insanın hayallerinin yıkılması kadar korkunç bir şey yoktur aslında olmasını istediğin bir şeyin olmaması. İstediğin bir üniversite, bir iş, bir araba, bir dükkan, bir tatil, benimde bir hayalim vardı ufak bir hayal bir şişenin sadece ama sadece bir bardaklık su almasını yetecek kadar bir hayal ama olmadı yıllardır olmadığı gibi hiç bir şey olmadı.... Aslında istediğin bir şeyi çok fazla istemeyecekmişsin rahmetli dedem öyle derdi bana yani olmazmış ben bu güne kadar ne istediysem olmadı onuda anlamış oldum. Yaklaşık 10 gün falan oldu lanet olasıca yirmilik dişi çektirdim kurtuldum o yüzden tam on gündür kahve ve çay içmedim buda benim için büyük bir rekor aslında bakılırsa kocaman bir on gündür kahveden yoksun kaldım diyebilirim. Bu diş çektirme işine falan niye girdin şimdi durup dururken diyorsanız yaşadığım o 10 günlük zaman diliminde hayatımın aslında daha da çukura saplandığını anlamış oldum ve sürekli kuyudan çıkabilmek adına ellerimi paramparça ettiğimin farkına vardım. Kanıyorum artık vücudumun her yeri kanıyor iflas etmiş bir beyine sahibim her şeyin sonuna gelmiş biriyim. Geçmiyor işte geçer dediğim ne varsa geçmiyor ve sürekli güveniyorum her seferinde yok olacağımı bile bile güvenmeyi seçiyorum. Bir insanın umutları bittiyse eğer yaşayacak ve nefes alacak tek bir hayali dahi kalmadıysa o insan artık gelmeyecek bir geminin ardından sürekli bakar. Diyor ya ''O gemi bir gün gelecek'' gelmeyecek aslında, o gemi hiç bir zaman gelmeyecek içinde bulunan hayallerimi, umutlarımı alıp gitti sadece limanda oyalanmam adına gelecek dediler.....

  Zaman aslında hiç bir şeyi düzeltmez sadece akrep ile yelkovan arasında geçip giden saniyeler vardır. Birbirleriyle defalarca denk gelirler aslında ama saniyeler sonra tekrardan ayrılırlar. Ayrılığı o kadar çok yaşadım ve o kadar çok tattım ki artık üzülmemeyi öğrendim ama hep bir burukluk oldu içimde hep bir yoksunluk ve ......

  Bir insanın güneşini ve gökyüzünü alın o insan delirir. Ben de delirdim ve delirttim diyebilirim hastaneye yatsam iyileşebilirim ama orada olan doktoraları kandırıp oradan çıkacağımı adım gibi biliyorum.. Benim bu hayatta tek bir pencerem var gökyüzünü hafifte olsa gören bir pencere alt katta oturanlar bilir gökyüzünü kapatırlar diğer binalar yada üst kattaki binanın balkonu gelir hemen sizin pencerenizin üstüne gökyüzünü görmemek adına müteahhit bile size düşman olur diyebiliriz. Benim bir pencerem var çok fazla olmasa da gökyüzünü görüyor işte ben dedim ya ben öyle en ufak bir şeye mutlu olan bir adamım bir merhabaya yada bakkaldan alınan 25 kuruşluk çikolataya dahi mutlu olan bir adamım yani. Demiş ya şair ''insan yarası yarasına denk geleni sever ancak''. Benim yaralarıma denk gelip de beni sevecek biri olmadı olursa o kişiye tanrı gözüyle bakarım......


bölüm sonu olarak....

çok sevdiğim bir parçadır....





6.05.2015

son dönemeçler


  Çıkmaz sokağın sonlarına gelmek böyle bir şeymiş demek ki? Sıfırdan önce yada sonra gelen bir sayı gibi, aslında sıfırın hiç bir anlam ifade etmediğini, anlamsız bir sayı gibi düşünürüz aslında sıfır bir başlangıç değil sondur. Uzun zaman oldu burayla bir bağlantı kuralı sürekli başa sarıp sarıp durdum sürekli yazdım yazmak aslında çok zevkli bir iş sadece yazarak ömrümün geçeceğini bilsem hiç sıkılmadan her gün oturur yazarım ama olmuyor işte olmayan o kadar çok soru ve cevap var ki, bazen ben dahi bazı soruları boş bırakıyorum yazılı bir sınavda yüz yerine hep doksan almayı bekliyorum, oldum olası yükseklerde gözüm olmadığı için; ki öğrencilik hayatımda da böyleydi sadece geçer not alayım yetiyordu bana sadece geçer bir not. Olmuyordu tabi sürekli, ya yapmıyordum yada bazı şeyleri beynime sokmuyordum hep en arka sıralara otururdum yada cam kenarına, sürekli dışarıyı seyrederdim öğretmenleri dinlediğim nadir olurdu yada okuldan kaçar bir yerlerde otururdum. Sevemedim bir türlü okulu bu yüzden ama okumayı hep sevdim bir şeyler öğrenmek adına yada bir şeyleri kafamın içine sokmak adına diyin siz bunu.... Artık nasıl bir ruh haline sahip olduysam sürekli benden kurtulma isteği olan bir şey var içimde çıkıp gitmek terk etmek beni, bu güne kadar bir tek ruhum terk etmedi bir tek o yalnız bırakmadı sanırım... Düşünüyorum da gerçekten çok acımasız bir gezegende nefes almaya çalışıyoruz... burası benim dert ortağım gibi anlatamadığım her ne varsa sanki biriyle konuşuyor gibiyim yazarken biraz olsun iyi oluyor. Yazdıklarımı çoğu zaman okuyorum da sürekli sıkıntılarımı yazıyormuşum fark ettim hatta biliyorum da ama şöyle gerçek bir şey var.. ben mutlu olduğum şeyleri yazamam, yazamıyorum yani mutluyum şu gün benim için çok güzel bir gündü diyerek bir şeyleri yazamıyorum olmuyor işte, yazamamamın nedeni belkide o büyünün bozulacağına inandığım içindir yada korktuğum içindir, hep şunu sorguluyorum bir tek şeyi ''bir insan mutlu olmaktan neden korkar'' ve ne olursa olsun cevabını kendime veremiyorum... İki, üç gündür canım çok sıkkındı baya baya eski günlere  çağrılıyor gibiydim sürekli bir adım ileriye adım atsam hemen ardından geriye doğru çeken biri vardı sanki beni ve her seferinde yere o kadar çok düştüm ki kalktığımda kendi yaralarımı hep kendim temizledim hep ama yaralarımı hiçbir zaman başkasına temizletmedim, görmelerini istemedim ve sürekli kendimle baş başa kaldım... salı günü iş yerinde çalıştığım bir abi'nin evinin işini yapmaya gittim cihangirde sağ tarafı boğazı gören sol tarafı sultanahmet camini gördüğün bir yerdi çok güzel evdi yani, benim olsa sabahtan akşama kadar o balkonda oturur çay içerim, mangalda kahve, mangal geceleri, rakı hep öyle bir evim olsun istedim birde dükkan hayalimdeki dükkan yani olmadı tabi ben bu hayatta güvenecek bir liman aradıysam o limanı bana önce kusursuz bir yer olduğunu söyleyerek kalmam konusunda ikna ettiler ardından o limanda bulunan gemilerle birlikte beni de yaktılar yani hiç acımadılar bana ömrüm boyunca bir tek gün olsun acımadılar hep güvenecek bir dal aradım güvendiğim oldu sonra o dal parçası ağırlık yapıyorum diye beni en aşağıya atmakla cezalandırdı ve sürekli kırıldım sürekli ama....

  Ne istediğimi bilmiyorum açıkçası, çok doldum artık saatli bir bomba gibiyim patladım patlayacağım her an, işler hani bir kere kötüye gitmeye başladığı zaman bu böyle devam eder ya öyle işte hep bir çıkmaz sokak hep bir aksilik, kendimden de çok sıkıldım ama bırakamıyorum terk edemiyorum sonuçta ruhum yıllarca beni terk etmedi bende yarı yolda onu bırakıp terk etmek istemiyorum gerçek olan bir şey var nefes alamıyorum artık boğuluyorum nefessiz bir şekilde, eksik bir biçimde hayatıma devam ediyorum o kadar eksiğim ki kalan parçalarımı toparlamak ve ardından bir araya gelerek birleştirmek beni dahada zora sokuyor ve ben artık bir köşe başında sıkışıp kaldım.... Yazdığım her yazının sonuna tek nokta koymaktansa bir kaç nokta koymak daha iyi, bitmediğini ifade ediyor, bitmediğini aksine devam ettiğini ifade eden bir şey bu,

  Yazmak istiyordum biraz olsun yazıp kendimle konuşmak istiyordum elimden gelen tek şey yazmak,,, dedim ya burası benim evim, kutsal mekanım kendimle konuşup dertlerimi anlattığım en iyi dostum demiş ya Özge Dirik '' ve gömdüler beni, öldürdükleri gibi özenle'' Daha ne kadar ölümü kendime kravat yapıp boynuma takacağım ve daha ne kadar dayanacağım hiç bilmiyorum ama gerçek olan bir şey var artık nefesim günden güne kesildiği.....



bölüm sonu olarak bir müzik yada bir şey koymak isterdim buraya ama yok tek bir müzik dahi yok işte....



KAYRA

    Merhabalar, Nasılsınız En son 20 Haziran 2021 Tarihinde buraya uğramışım gerçekten bu kez araya çok ama çok açtık. Neyse özledik ve geld...