28.09.2012

Aşk



Sahte yada gerçek ile kısır döngü halinde olan akrep ile yelkovan gibi, sürekli birbirlerinin peşinden koşan, iki birer sidik kokulu bir şey oluyor kendisi. 
M.Ö yada M.S hiç bir filozofun dahi tanımlayamadığı bir ibretlik duygu, bence aşk, üç harf, bir duygu, bir özlem, kağıda yazılan boş bir sevgi sözcüğü, yada sevgi olmayan kısa metrajlı bir film misali… 
Evet bazen anlam veremiyoruz, bazen de sol tarafımızı acıtıyor, Bazen de o kadar çok yakıyor ki, Bir annenin çocuk doğurması gibi, bir çocuğun evsiz kalması gibi, ölmesi gibi, yeniden ruh ile bedene sahip olamaması gibi bir şey her şey aslında..
Aşk aslında oyun kartları gibi, kumar masasında kaybetmek gibi, önce bedenini sonra ruhunu kaybetmek, Yada tanrıyı kandırıp cennetten kovulan ilk melek ile yapacağın bir antlaşma.
Ortalama saniyeler içinde yazabiliyoruz boş kağıtlara sonra o beyaz kağıtlar siyah oluyor en kirli halinden siyahlaşıyor   

16.09.2012

sadece bir kaç kelime



Çok özledim demek ile başlamak istiyorum bu salakça sözlere evet ne kadar salakça olabilirse o kadar aptalca ve delice olacak, Belki de bu saçma şeyleri okurken bile gülümseme olacak yüzünde dudaklarında en çokta dudaklarında olmasını istediğim bir şey bu öpemediğim  dudaklarda olmasını istediğim bir şey 
Sevgili gibi bir şey imkansızı istemek gibi bir şey bu imkansızı istiyordum eskiden tanrıdan kahrolası tanrıdan bunu istiyordum her seferinde beni yalnız bırakmaması için bunu istiyordum ama olmadı işte olmuyor hani bazen diyoruz ya hayat bize kıçıyla gülüyor belki bize hayat kıçı ile gülmüyor olabilir baksanıza kıçı ile gülse belkide bir umut doğar doğmayan bir umudu beklemek neyin nesi o zaman neden peki olmayaçak duaya amin ile diyorum her seferinde 
Bundan sonra kendimden bahsetmeliyim sana, sana olmayan bir duyguyu bahsetmeliyim ki anla beni gerçi sende öyle bir duygu olduğunu biliyorum seninde beni sevdiğini biliyorum ama inatçılığın işte senin bu inatçılığın bizi bu bu duruma getirdi böyle olmamasın belkide tek suçlusu sen olabilirsin ama tabi böyle bir şey mümkün değil benimde suçlarım var senin kadar bende suçluyum çok’ta pişmanım gerçekten çok ama çok pişmanım 
Sürekli saatte bakıyorum bekliyorum seni belki olur hani yeniden birlikte oluruz gibi düşüncelere sahip oluyorum ama sonra anlıyorum ki boş bir hayal miş bu uçup gidiyor mişler kalıyor geriye hepsi o kadar 
İnsanın elleri yaz aylarında üşümez aslında yaz aylarında terler sıcaklardan dolayı derler benim ellerim ne sıcak gördü ne kış gördü benim ellerim sonbahar’da görmedi İlkbaharda görmedi benim ellerim seni kaybettik’den sonra hiç bir şey görmedi çünkü ellerim boş kalmıştı öksüz bir çocuk gibi boş kalmıştı yetim gibi hani, annesinden dayak yediği halde yine anne diyebilen tek kişi çocuktur aslında bende keşke çocuk kalabilseydim beni her seferinde sen dövseydin’de senin adını söyleseydim 
Biraz ağlasam hani şurada bana kızar mısın sevgilim yada üzülür müsün ben ağlıyorum diye şurada kimse duymadan Ben aslında her geçe ağlıyorum bunu tanrı ile ben biliyorum çünkü annem derdi bana bizi tanrıdan başka gören olmazmış bir gece o kadar çok ağladım ki tanrı bana yüzünü gösterdi çok beyazdı o kadar çok beyazdı ki yüzünü hiç bir şeye benzetemedim oturdu beni dinledi ben söylemeden bazı şeylerin cevabını verdi çünkü o her şeyi biliyordu saden bu yüzden tanrı olmuş ya her şeyi bildiği için 
Ve sonra oda gitti beni bıraktı oda gitti ben aslında seni tanrıdan çok sevdim biliyor musun 
Evet bunu da ilk kez duydun dimi benden her şeyi aslında ilk kez duydun sana olan hayatımı yaşantımı yüzümü her şeyimi ilk kez duydun imkansızlığı ilk kez duydun sen ağlarken bile yanında olamamak bile ilk kezdi benim için çünkü göz yaşlarını silememek bana öyle bir koydu ki bunu yedi cihan duysa kıyamet kopardı belki içimde kopan büyük fırtınaları sen dindir’din bazı geceler bazı gecelerde ölümsüzlük şarabı içtiğim oldu en çok’da ne biliyor musun mesajlarını beklemek sesini duymak sesinle uyanmak yeniden uykuya dalmak uykudan uyanmak her şeyi vede hayatımı değiştirmem senle ilkim oldu ben ilkleri bilmezdim önceleri sonra öğrendim ben her şeyi diyorum’ya sende öğrendim 
Hadi biraz daha yazayım belki olur’da için sızlar ağlamayı bırakırsın sana bir yazı göndermiştim ve bir tane t-shirt göndermiştim 13 sayfalık bir yazı üç gün sonra eline ulaşmıştı ben çok heyecanlıydım ilk kez böyle bir şey yapmıştım çünkü beğenecekmisin onu bile bilmiyordum 
Eline ulaştığı günü ilk başlarda çok gülmüştük çünkü içine parfüm boşaltmıştım ben sende bana demiştin ölüyorum diye gerçekten çok gülmüştük sırf benimle konuşmak için bile lavaboya giderdin annanler görmesin diye sırf benimle konuşmak için ben her şeyi çok iyi hatırlıyorum seninde hatırladığını adım gibi biliyorum 
Hayat dediğim o şey bizi çok farklı yerlere sürükledi sen evlendin ben ise her gece yaz tuttum mezarımda bir gece çok bıkmıştım ölmek istiyordum elimde ki ilaçları aldım mezarımın başına oturdum ve hepsini içtim bundan sonra ruhum gibi bedenimde ölmüştü artık ve yavaş yavaş oyunum sonuna yaklaştım her şey gibi bir final oldu hayatımda benim finalim biraz kötü bitti seyirciler üzüldü ağlayanlar oldu belkide çünkü onlarda böyle sevgi görmemişti tüm ülke ağladı tüm dünya ağladı benim için sen o kahrolası hapları içmeseydim belkide seninle olurdum yeniden başlardık ama sen başka bir hayata geçiş yapmıştım bile artık oyun bitti mezarımın başına gelen bir gazeteci bir paragraf yazdı 
35 yıllık gazetecilik hayatımda böyle bir sevgi görmedim diye bir parça bir şey yazmıştı ve sonuna devam etmişti 
İ.A adlı kişi içtiği haplarla kendi mezarında ölümüne meydan okudu tanrı ile dalga geçer gibi cehenneme kendisini attı 
ve sonu şöyle bitiyordu gazetecinin Keşke hayat bu kadar boktan olmasaydı 
Evet sevgilim bir final gibi her şey bitti 
sonsuza tek her şey bitti 
ben artık mezarımda 
sen ise toprak üstünde 
arada  bir mezarıma gel olur mu su falan dök susuz kalmayayım bir kaç tane çiçek getir güzel koksun toprağım, toprağımı öp beni öper gibi sakın ağlama ama ben seni izleyeceğim çünkü sürekli seni takip edeceğim 
seni seviyorum

6.09.2012

kimi sevsem senin yüzün


Senin yüzün görmediğim bir yüz tenine dokunmadığım vücudunun sıcaklığını hissetmediğim, hissedemediğim bir kadın, bir kız 
Senin yüzün görmediğim bir yüz sadece sesi ile hayata bağlana bildiğim bir ses başka, hiç sadece kocaman bir hiç evet doğru bu senden bahsediyorum sevgilim senden hatırlıyor musun daha dün gibi birbirimize sözler veriyorduk hani evlenme hayalimiz vardı hani çocuklarımız daha olmayan çocuklarımıza ad bile bulmuştuk şimdi çocuklarımız adsız kaldı 
Sevgilim ellerim acıyor sol tarafımda acıyor biliyorum seninde acıyor belki benden çok senin kalbin acıyordur ama benimde acıyor ben seni kandırmış olabilirim ama yalan söylemedim ki sana hiç hemde hiç yalan söylemedim seni seviyorum derken bile içimden benliğimden geldiğince söyledim bunu evet doğru söylüyorum sana
sanırım gecen sene bu aylarda ilk kez o zaman duymuştum senin sesini ilk kez o zaman hayalimde sevdim seni ilk kez o zaman nefes alıyordum bazen nefesimi kesiyorlardı olsun diyordum ama sen varsın senin için nefes alabiliyorum diyordum sana bir söz vermiştim ben seni bırakmamak konusunda ama dürüst biri değilim sanırım ben sözümde duramadım şimdi dicekler olur erkek sözünü tutar ben tutamadım ben bunu yapamadım evet 
evet sevgilim sadece dört harf kocaman bir evet dedim ayrıldığımız zaman bunu söyledim sen gittin ben izin verdim evet dedim 
aylardır ne yaptığımı merak ediyorsun sanırım çok çok alkol alıyorum sigara içiyorum daha bilmediğim maddeler kullanıyorum hepsi senin suçun değil benim suçum 
Doktor geçenlerde ömür verdi bana kendini tanrı sana pis herif 2 yıldan az bir zamanın kaldı dedi bana 
şimdi ömrümün 1 yılı gitti ve ben bunu kimseye söylemedim geride bir yılım kaldı hastalık beni bitiriyor ben göz yumuyorum 

S'onsuz bir şeydi yaşlanmak


Müzik ile başlıyoruz her şeye kulağımıza gelen hoş müzikle başlıyorum bir fon müziği ile sanki arada bir sesi gidiyor ama olsun radyo yayınından kaynaklanıyor sanırım çekmiyor yanına gidiyorum radyoya vuruyorum düzelir umudu ile ellerimle bana ait olmayan ellerle  vuruyorum sert, acımasız, kattarca vuruyorum. Bazen ellerim uyuşuyor canım acıyor hissediyorum canımın yandığını o zaman durup durup kendime bakıyorum ağlıyorum. Sadece masumca dövdüğüm için evet masum bir radyoyu dövdüğüm için ağlıyorum o kadar güzel sesler çıkardığı için beni hayata tutundurmak için dövüyorum acımıyorum çünkü kendime acımadığım gibi ona’da acımıyorum işte, 
Biraz sonra ağlamaklı oluyorum çok ağlıyorum her gece olduğu gibi sonra oturduğum yerden kalkıyorum bir gaflet ayağa kalkıyorum banyoya atıyorum kendimi içtiğim şarabı kusuyorum lavaboya kusuyorum kan akıyor oluk oluk kan akıyor hiç tahmin bile etmediğim kanlar akıyor benim kanım değil diyorum aynadan bana bakan kişiye 
Evet aynadaki kişi ben değilim diyorum ben böyle bir insan değilim diyorum o insan ben olamam ben kimseyi incitmemek için yemin etmiştim tanrı ile yaptığım ufak bir antlaşma sadece hepsi bu 
Ama tanrı’da bazen insafsız oluyor bana karşı önce sonra size karşı acımasız oluyor günahsız olmak istiyorum diyorum ona kabul etmiyor sonra 
sonra ne mi yine oturma odasına gidiyorum şarap içiyorum radyoda çalan fon müziği eşliğinde

Dedde

Kaybetmek. Üç hece, dokuz harf. Basit yazılıyor. Ortalama üç saniyede bu eylemi çizebiliyor insan kağıda. Kağıda bu harf topluluğunu çizmek ile bu eylemin rasyonel bir şekilde gerçekleşmesinin ruhlara, bedenlere ve kalplere attığı çizik çok farklı. 

İyi etkisi olan bir kaybediş olmaz, mutlaka üzüntü olur sonunda. Bir insanı kaybetmek, bir eşyayı kaybetmek, para kaybetmek, şans getirdiğine inandığımız herhangi bir şeyi kaybetmek, aklını kaybetmek ve en sonunda insanın kendini kaybetmesi. en ağır yarayı son madde veriyor sanırım. parayı kaybettiğinde tekrar kazanabiliyorsun, insan da öyle. bir insanı kaybettiğinde yerini dolduracak insanlar mutlaka bulunuyor. eşyaya da fazlaca üzülüyorsun belki ama unutuyorsun sonra. ama insanın kendini kaybetmesi, asla unutulmayacak bir mevzu. her an kendini hatırlatan bir hadise. 

Bugüne kadar insanları kaybettim, paramı kaybettim, uğuruna inandığım eşyalarımı kaybettim, dönem dönem bilincimi kaybettiğim de oldu yani delirdiğim... Sonra bir gün uyandım, aynada suratıma baktım. dehşete düştüm çünkü yoktum orada. tasarladığım şeyler başıma gelmişti. kendimi kaybetmiştim. ondan sonra saatte iki yüz kilometre hız yapan bir arabaya eşit hızda kaybetmeye devam ettim. üzülmemeyi öğrendim kaybedişlerde. o kadar çok alıştım ki buna, kaybetmediğim günlerde huzursuz olmaya başladım.

bu kanalizasyon çukurundan kurtaracak birini bekledim durdum. geldikleri de oldu. el uzattıkları. tam çıkacakken çukurdan, bu pis kokuya ne kadar da alıştığımı düşündüm. benim evrenim huzursuzluktan, gözyaşından, kalp kırığından inşa edilmişti. huzur, mutluluk vs. bunlar reklamlarda gördüğüm ürünler gibiydi. insanlara satabilmek için göz boyayan cinsten. aldığında o ürünün bir boka yaramadığını görüyorsun. anlıyorsun. neyse.

o insanlar, hani bana çukurdayken elini uzatan insanlar, işte onların hayal kırıklıkları da oluyordu benim yüzümden. bir gün üzerime bulaşan ve insanlara da bulaştırdığım bu boktan çok sıkıldım. eroinden imal edilmiş uçan halıya binip siktir olup gittim buralardan. harikalar diyarına. gazetelerde adımı yazdılar, fotoğrafımın üstünde siyah bir çizgi koymuştu editör. bu yüzden kalbim kırıldı. oturup cesedimin başında ağladım. ve yirmi beş yıldır yas tutuyorum.

Batuhan Dedde

KAYRA

    Merhabalar, Nasılsınız En son 20 Haziran 2021 Tarihinde buraya uğramışım gerçekten bu kez araya çok ama çok açtık. Neyse özledik ve geld...