1.02.2025

KAYRA

 

  Merhabalar, Nasılsınız En son 20 Haziran 2021 Tarihinde buraya uğramışım gerçekten bu kez araya çok ama çok açtık. Neyse özledik ve geldik. 

Uzun bir aradan sonra buraya gelmemin nedeni biraz oturup yazmak istedim ilk defa sanırım ben her ne kadar yazmak istemesem de o içimdeki duygu asla ölmeyecek ve her zaman benimle birlikte gelecek bu yazma dürtüsü sanırım bu iyi birşey olabilir her neyse... 

Sizler nasılsınız asıl, nasıl gidiyor beklediğiniz o gemi geldi mi mesela? Beklemek duygusunu en derinlerde yaşadınız mı? 

 Ben biraz bugün uzun uzun bir yazı yazabilecek miyim onu da bilmiyorum ama dedim ya ilk defa bu kadar yazı yazmak için oturdum buraya ve elimde kalan son kalemimi ilk defa yazmak için değil de aklımdaki buraya dökmek istedim. Onca seneden sonra neler değişmedi ki hayatımda neler olmadı ki ben bile şuan bazen çok şaşırıyorum nasıl geçti diye. Geçiyormuş işte bir şekilde geçiyormuş o acılar, sancılar, kanayan kanatlarımız bir müddet sonra iyileşmeye başlıyormuş onu anladık yada artık büyüdüğümüzü gördüm evet gerçekten sanırım büyüdüğümü görmüş olabilirim de. 

 İnsan kanadıkça yaraları iyileşir ve bu kanayan yaralar bir gün kabuk bağlamaya başladığında hayatın son noktasına gelebilir. Zordu kolay zaten ne elde edilebilir ki mutlaka bir zorluk olmalı ki kanayan o yaralar çabuk iyileşsin. 

 Evet ben o dönemleri geride bıraktım arkama dönmemek üzere kapıyı kapadım üstüne belki de zincirler vurdum bilemiyorum ama dönmemek üzere ben oradan çıktım Tanrı ile aramdaki bağları kopardım ben artık büyüdüğümü gördüm. 

 Evlendim... Dünyanın belki de en zor karar verilmesi gereken eylemi yaptım çünkü hayatına artık iki kişi olarak devam etmeye karar verdim. 

 Çocuğum oldu adını Kayra koyduk. 

 Baba oldum.... 

İnsan bir erkek evlada sahip olunca, İnsan baba olunca bazı şeyleri anlamaya başlarmış ben bunu erkek evladım olunca artık anlamaya başladım... 

 Garip bir duygu, Senin spermlerinden dünyaya gelen bir kişi. 

 O uçurumun kenarına belki de çok kez geldim ama hep geri döndüm insan zorlanınca Allah da o kişiye daha fazla zorluk çekmemesi için bir erkek evlat verirmiş bunu okumuştum sanırım benim evladım bana destek olması için yanıma geldi yada beni o uçurumun kenarına artık gitmemem için geldi yanıma tarifi çok garip bir duygu Baba olmak. Çocuk olamadan, Gençliğini yaşayamadan baba olmak çok garip bir duyguymuş. Sürekli çocukla ilgili makaleler okuyor olmak ona karşı sabırlı olmak ve onu anlamak anlarken onunla büyümek. Bugün gittiğimiz oyun parkında bir kez daha anladım bunu ama  yorulduğumu da orada gördüm kan ter içinde kaldığımı. Çünkü artık yaşlandığımı fark ettim. 

 Sevgili Eşim. Özlem'im En çokta seni seviyorum... İnsanın sevgisi hiç bitmez, bitemez çünkü çok zor şeyler atlattık kocaman 3 senede ama hep birbirimize sarıldık iyisiyle kötüsüyle en çok da birbirimize sahip çıktık. Ve çok güzel bir evlat verdin bana. 

 Sevgili Oğlum, Seni sevmenin nasıl duygu olduğunu her gün yeniden öğreniyor olmak tarifi çok güzel bir eylem o minik ellerini bana sarılmalarını öpmeni daha 2 yaşına gelmeden bunları yapıyor olman dünyanın en güzel eylemidir. Doğumundan, hastalığına kadar geçen her süreçte gülmende, eğlenmende, ilk kelimelerinde yanında olmak ve şahitlik etmek çok güzel bir duygu bu duyguyu tatmak benim için çok güzeldi. 

 Yazacak kelimelerim çok var ama beynimin içinden çıkan her kelime buraya dökülene kadar kifayetsiz kalıyor anlamını yitiriyor. 

 Zordu ama herşey geçti diyebilmek zor belki daha fazla zor şeyler gelecek ama bunların üstesinden gelebilmem için daha fazla savaşmam geriyor çünkü artık hayatımda iki kişi var her şey den önemlisi o çıktığım uçurumda artık iki kanatım var ve Akkün Akkova'nın dediği gibi Kanatlarım ol benim şiiri ilk defa bu kadar benim için anlamlı olmuştur. 

 Evet o gemi benim için geldi beklememe artık gerek kalmadı beklemek zor iştir ama beklediğime sonuna kadar değdi. 

 Dedim ya büyüdüm ben artık ve Baba oldum. 

 Her yara bir gün iyileşir ama mutlaka iyileşir. 

 Sevgilerimle.... 

Umarım yine bir gün gelirim buralara. Şimdilik Hoşçakalın... 

Oğlumun adı Kayra olduğu için başlık Kayra oldu. 

Bölüm sonu olarak.... 





20.06.2021

Şizofrenin Sonu

 

 Hayatın nerede başladığı ve nerede son bulduğu konusuyla alakalı çok kavgalarım oldu benim, Hayatı sorgulamayı çünkü ben çok küçük yaşta başlamıştım ve hayatın aslında hiç bir boka yaramayan bir çöplük evi olduğunu anladığımda oturup soluklanmak istediğimde nefesim kesilmişti, işte o zaman bir bira içmiştim, alkolü bu yüzden sevdim, dostum olduğu için değil, beni ilk dinleyen ve terk etmeyen tek kişi olduğu için, bir de Josep vardı, en sadık dostum, beynimin içinde yer edinmiş Sevgili Josep kardeşim, şimdi burada olsa son maddeyle olan savaşında beni asla yalnız bırakmazdı belki de kim bilebilir ki... Ben Josep ve Mellery dünyanın en güzel insanlarıydık ama Josep bu hayatın daha fazla iğrençliklerine dayanamadığı için erken çıkmak zorunda kaldı yada çok çabuk pes etmek istedi bilmiyoruz, Hiç sorgulamadım bunu Josep bu dünyadan alacağı asla olmadı ama Kahrolası dünyanın Josepe vereceği şey çoktu, o da bunu asla kabul etmedi,, her neyse. Josep bu dünyadan çekip gittiğinde en çok sevdiği ceketini bile almadan gitti, şimdilerde o ceket oturmuş olduğu evinde odasının kapısının arkasında öylece kimsesiz kaldı ve o ceket asla ama asla eskimedi, aradan geçen onca zaman sonra bile sahibine sadık bir hayvan gibi bekledi onu odada.. Mellery Taksim'de bir barda sevgisizlikten intihar edersem kimse beni aramaya gelmesin dostum demişti bana, ve öylede yaptı, sözünde durdu, Taksimde bir barda eroinle son dansı oldu onun. Hayat hiç kimseye asla adil davranmıyor, aksine kötü çocuk olarak gösterilen bizler karşı kaldırımda insanların bizleri görmesini bekliyoruz.. 

 Konuşmak yada yazmak artık hiç bir boka yaramıyor benim içinde... 


Bölüm Sonu.... 




17.04.2021

gidenler geri gelmiyor

 

 Merhabalar, Nasılsınız? Uzun bir zaman oldu yine, malum hastalık, onlar bunlar derken birde üstüne Babamı da kaybedince iyice boş bıraktım burayı. Sadece yazmak için gelmedim, aslında bu gece öylesine kaçıp gelmek istediğim için yada korktuğum için geldim diyebilirim, bilmiyorum belki de korktuğum için gelmişimdir bu sefer, her neyse işte. Ciddi anlamda 2021 yılı benim için hiç ama hiç iyi başlamadı darbe üstüne darbe, daha fazla, yeter dediğim ne varsa onunda acısını verdi çok şükür, Artık isyan falan değil asla isyan etmiyorum ama yukarıdaki ödül sisteminin bu kadar keder ve sancısı büyük acılar göndermesi bence işin bokunun çıkarmasına neden oluyor. Her neyse bu gece buraya gelmemdeki niyetim aslında artık bitti dememin nedenidir belki de, çünkü ciddi anlamda artık daha fazla acı çekmek istemediğimin bir isyanıdır bu bütün evrene ve ciddi anlamda benim daha fazla gücümün kalmadığını bilmesini istiyorum. Gerçekten benim daha fazla gücüm kalmadı bir adım daha atacak, bir adım daha gidecek sabrım da kalmadı, benim ciddi anlamda pilim bitti. Daha ne kadar bu acıyla, kederle, hayat mücadelesiyle devam edebilirim bilmiyorum çünkü daha fazla edecek sabrım da kalmadı, artık belli bir eylemlerden sonra, bakın acı demiyorum.... acı artık bende yara bırakıyor ve ben kendi yaralarımı kazıyorum, sırf başkaları kazımasın diye, sabır diyorum, çünkü benim daha fazla sabrım kalmadı, çünkü başka acı var mı onu da bilmiyorum... Sabrın sonu hep selamettir derler ama bu sabır nereye kadar gider bende merak ediyorum. Bilmek ve bilmenin bir sonraki eylem planları içerisinde kayboldukça kendi hayatımın nasıl bir riske dönüştüğünü ve nasıl bir hayatın içerisinde acımasızca kaldığını öğreniyor insan. İnsanoğlu çünkü nankör bir varlık olduğunu babamı kaybettiğimde bir kez daha anladım. Kardeşim, arkadaşım, canım diyen insanların en acı gününde senin yanında olmadıklarında anlıyor insan, İnsan insanın en büyük düşmanıdır sözünün ne kadar da doğru olduğunu yüzüme tokat gibi çarptıklarında öğrendim bunu bir kez daha. 

 Hayatın çıkmaz sokaklarında yürürken girdiğim o kuytu sokakta kendi ruhumu kumar masasında satarken nasıl öğrendiysem, nasıl acı bir şekilde öğrettilerse bu pis bok çukurun aslında hiçbir boka yaramadığını aslında gidebilecek bir evin olmadığını, kendi ruhunun nasıl tecavüze uğradığını ve bileklerine atılan dikişlerden öğrenemediysen yada bir evin 6. katından kendini atmak istediğinde nasıl o boşluğa bırakamadıysan işte öyle bir şey, yani bok gibi bir şey. Hayat çok zor ama gerçekten çok zor. 

 Benim söyleyeceklerim bu gece o kadar çoktu ki yazıya dökmek istesem dökemeyeceğimi biliyorum sadece gelmek istedim buraya, uzun zaman sonra ilk defa gelmek istedim hepsi bu kadar. 

 Hoşça Kalın.... 


11.10.2020

5.07.2020

THE LAST OF US PART 2


 Bu resim aslında umutsuzluğun resmi, 1 haftadır deliler gibi gece yarısı oynadığım oyunun son bölümünden aldığım bir resim. Deliler gibi ağladığım, sinir kat sayımın tavan yaptığı, yeri geldiği yerlerde umutsuzluğa kapıldığım bir oyundu benim için The Last of us part II. Evet oyunu bugün bitirdim ve oyunun sonunda ciddi anlamda çok hüzünlendim. Tam anlamıyla bir oyun değildi benim için The Last of us, bir baba kızın hikayesiydi benim için ve hep öyle kalacak. Karakterleri ve oyunun oynanış şeklini anlatmayacağım burada. Resimde ufak bir noktada yürüyen kadın ve gitarı duruyor bu sahneye ciddi ciddi oturup ağladım ben ve gerçekten çok üzüldüm.

 Buraya bu gece neden geldim diyecek olursam biraz dertleşmeye geldim sanırım, yada yalnız kaldığım için sığınıyorum buraya en çaresiz kaldığım anlarda hep burada buluyorum kendimi küçük bir odada kimsesiz kalan biriyim ben aslında ve yalnız başıma göçüp gideceğim. Bu kadar etkilenmiş olmam bu oyundan sanırım yaşadıklarımdan kaynaklı ve onların tetiklemesiyle hüzün boşluğuna bu yüzden düştüm ama iyi oldu, eski beni bulduğum için, kaybediyor sandığım için iyi oldu. Yıllar önce kaybolduğum sokaklarda kendi ruhumun yaralarını dikmeye başladığımda hayatı öğrenmiştim ben ve o günden sonra ruhumda açılmayan yaram kalmamıştı daha ne kadar yaralanırım diye düşünürken daha fazla yara almıştım. İnsan büyüdükçe hayatı öğrenirmiş ya ben aslında bu hayattan çok fazla şey istemiyordum sadece biraz sevgi hepsi o kadar.

 Evet bugün ciddi ciddi oturup oyunun sonunda hüngür hüngür ağladım karakterlere ağladım, kaybettiklerine ağladım, kendi içlerinde verdikleri savaşlara ağladım tam anlamıyla bir oyun değildi bu ama insanın ruhunu nasıl sikebiliriz dedikleri bir psikolojik savaştı. Hepimiz kendi içimizde verdiğimiz savaşlarda kaybediyoruz, kimimiz değer verdiğimiz sevdiklerimizi, kimimiz uğruna inandığımız bir eşyayı, ben hangi savaşa girmeye kalksam beni ilk bırakan ruhum oluyor sonra bedenim ve biliyorum ki ilk onlar terk ediyor beni geri gelmemek üzere.

 Benim yapabileceğim yada elimde olan pek bir şeyim kalmadı açıkçası sadece bekliyorum ve sadece beklemek istiyorum çünkü yorulduğumu çok iyi biliyorum artık.

 Ve sonsuz teşekkürü hak eden oyun The Last of us part II sayende dövme işini öne çekmeye karar verdim.

Bölüm Sonu olarak...





20.06.2020

Gemide


 Çocukluğu çalınmış insanların, hayatlarının geri kalanını hükmen mağlup olarak devam ederler.  

 Merhabalar, Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. 
Ben ikinci sarı kartla oyun dışı kalmış biri olarak hayatıma kaldığım yerden devam etmeye çalışıyorum yada oynadığım bu gösterişli oyunda rolümün hakkını çok iyi veriyorum ki senarist henüz final yazmayı uygun görmüyor sanırım. Her neyse... Zaman kavramı artık gün geçtikçe mum gibi eriyor, anlamlandıramadığım bir kısır döngünün içinde kendimi bulamıyorum, Kaybolmuş biçimde sürekli kendimi ve kendi hayatımı mahvetmeye çalışıyorum, yıkılmaz kalemi kendi ellerimle yıkıyorum, yavaş yavaş hüzün veren bir duygu bu aslında ama neyin üzüntüsü olduğunu bilmiyorum. 

 Bir gün ciddi ciddi delireceğim sanırım. Hayatım boyunca en umutsuz insan olarak hep UMUT ettim, en dibi görmüştüm, hakkım olanı almak istediğimde o kuyudan çıkarken üstüme sinen kokudan o kadar rahatsız olmuştum ki geri dönmek zorunda kalmıştım. Benim hayatım tam anlamıyla kir ve kokudan oluşuyordu, üstüme sinmiş bu kokuyla yaşamıma devam edeceğimden pişmanlık duyan kimdi bilmiyordum.

 Sizlere çocukluğumdan söz etmedim hiç, gerçi hoş nasıl bir çocukluk yaşadığımı bende pek anlayamadan hayatın orta yerine atılmıştım. Dizlerimin kanadığını ben daha beş yaşındayken öğrenmiştim, acının nasıl bir tat olduğunu, çıkmaz sokakların nasıl bir bok duvarı olduğunu daha henüz beş yaşında öğrendim. Çocukluğumu kumar masasında kaybettim ben o günden sonra hayatım hep bir kumar masasında en iyi blöf olarak kullanılmak oldu. Hayat bu değil dedim, tutunmak istedim, kötüde olsa bir şeye tutunmak istedim. Tutunduklarım da oldu elbet ama o tutunduğum kişilerde belli bir zaman kırılmayı uygun gördüler kendi içlerinde. Tutunacak eğer bir dalın yoksa aşağıya düştüğün zaman canın çok yanar. Benim canım bir kumar kartına peygamberler gibi satılınca Allah'dan mucize bekler oldum. Allah sesimi o gece duymayınca aramızdaki bütün duaları yere attım. 

 Okuduğum kitaplar, yazdığım onca şey, tanıdığım yeni insanlar ve tanımaya devam ettiğim yeni insanlar, hayatıma giren kadınlar hepsini tanıdım. İnsanları tanımak konusunda çok ustalaşmıştım, tek bir fotoğrafla bütün geçmişini öğrenebiliyordum artık bu da Tanrı tarafından bana verilen özel bir güçtü işte. Ben yıllar önce kendimi kaybettiğimde yere hızla çakılırken başımın içine giren ağrı sayesinde hayata tutundum ve yıllardır yapabildiğim tek şey o kuyunun dibinde huzurlu yaşayabilmekti. Kimseye zararım yoktu benim kendimden başka ve kendimden başka kimseyi kırmadın, Nasıl bir kalbe sahip olduğumu öldüğüm zaman bilim insanların araştırması için emanet edeceğim. 

 Hayat bize hiç iyi şeyler sunmadı, hoş bizde ondan altın tepside bir şey beklemedik sadece ikiyüz elli gram mutluluk hepsi bu kadar..... 

 Uzun zamandır içimdeki bu mutsuzluktan kurtulabilmek için buraya geldim bu gece, kendi odama girdiğimde dağınık bıraktığım yatağıma tekrar yattığımda dizlerimi karnıma kadar çekip uyumaya çalışacağım...


Bölüm Sonu.... 


30.05.2020

İki Merdiven


 Çekilen acılar bir yerlerde sıkışıp kaldı. İki sandalye ve yeni yapılmış sıcak kahveler eşliğinde başlamıştı birbirimize anlattığımız hikayelerimiz, o gece ilk defa yanımda kalmayı kabul etmişti, birlikte uyumuştuk, sabaha kadar saçlarını koklamam karşılığında tek bir öpücük hakkı vardı, onunla o gece daha ilerisini asla düşünmemiştim sadece sarılıp uyuyacaktık birbirimize, acılarımıza sarılıp birlikte ağlayacaktık son kez, Allah var sabah olmasını hiç istemedim ben, o gece kıyamet kopsun istemiştim, saatler geçmesin istedim ama benim istediğim asla olmadı, kaç kere saçlarını öptüm bilmiyordum, saçlarından öpüyorum diye sıkılmamıştı da hoşuna gidiyordu, gecenin karanlığında ışıltısı odayı o kadar güzel aydınlatıyordu ki Tanrının melekleri  üzerimize rahmet olup yağdı sanki, Kutsal bir kitapta adı geçse ezberler yüreğimin bir köşesine kazırdım onu, Ben sevilmenin nasıl bir his olduğunu onun ellerinde gördüm ve bir insanı nasıl iyileştirdikten sonra yok olmayı nasıl başarır en iyi o öğretti bana, sanki buharlaşıp çekip gitmişti. O gece anlamıştım, terk edecekti beni söylemeye cesareti yoktu daha fazla aynı yerden kırmak istemezdi bu yüzden birlikte olmayı istemişti. Sabah uyandığımda anne karnına geri dönmüş cenin pozisyonunda ağlarken buldum kendimi, Günler haftaları, Haftalar ayları kovaladı ama benim ağlamalarım asla tükenmek bilmedi, Adem Peygamber gibi gözyaşı dökmüştüm arkasından aylarca. Gelmeyeceğini biliyordum çekip gitmeyi çok iyi biliyordu kendisi. Çektiğim ilk acı değildi ama yüreğimin ilk yangınıydı İbrahim Peygambere atılan ateş gibi yanıyordu yüreğim ve geçeceğini asla inanmıyordum. Böylelikle başlamıştım uyuşturucu etkisi yapan maddeleri kullanmayı, kullandığım hiç bir madde onu unutmama yardımcı olmayınca tadabileceğim bütün alkolleri tattım bende, Unutmak için o kadar çok savaş verdim ki hiç biri bir boka yaramadı, Üzülmemem gerektiğini öğrendim ama üzüntü denilen madde yakama o kadar sık yapışmıştı ki bırakmak bilmiyordu, Aylar artık mevsimleri, mevsimler yılları kovaladı, o gece kokladığım saçı başka hiç bir kadının saçlarını koklamamak üzere sanki yemin etmiştim ve o günden sonra hiç bir kadının saçlarına elimi sürmedim. Kendime ve ona ihanet etmedim ben. Sadece aşık olmuştum.

 Sevgili Mellery benim hayatıma pimi çekilmiş bir bomba bırakarak sıcak yatağını terk edeli çok uzun yıllar oldu. Bugün onun ölüm yıl dönümü.

 Zaman asla geriye akmaz sırf bu yüzden bugün onunla gezdiğimiz sokaklarda bir kez daha gezdim, Elma şekerini çok seviyor diye bir sokak başında hıçkıra hıçkıra ağlayarak yedim, Yaralarımı diken o insan öyle bir yara açmıştı ki kapanmamak üzere çekip gitmeyi uygun görmüştü, Birlikte kurduğumuz o hayallerin hepsi eksik kaldı şimdilerde, yarım kalmadı eksik kaldı sadece. O gece beni öyle güzel öpmüştü ki ondan sonra bir daha hiç bir kadını dudaklarından öpmedim ben.

 Hayat karşımıza nasıl yada ne şekilde insanlar çıkarır bilemiyoruz ama hayatın bana atmış olduğu tokatlar yüzünden artık daha fazla yaşama hevesim kalmadığını biliyorum. İki merdiven daha çıkabilirsem nefesim kesiliyor benim. Yalnız kalmaktan korkuyorum, acılarıma bakıp bakıp iyileşmesini bekliyorum beklerken başka bir yerden yeni yaralar alıyorum bu zamana kadar nasıl geldiğimi ve gelebildiğimi aklım dahi almıyor artık. Gidebileceğim ne kadar yol kaldığını artık kestiremiyorum, boğulup duruyorum nefesim kesiliyor artık.

 İnsanın ilacını yine başka bir insan bulursa iyileştirir... Yaralarımız var olacak ama senin en güzel yaran sol bacağında duran yaran... Senin en büyük yaran beş yaşında hayata tutunmayı başarmış olman...

 Son sözlerin bunlardı Sevgili Mellery... Huzur içinde uyu lütfen, senden sonra aldığım yaraları yanına geldiğim gün oturup birlikte ağlayarak anlatacağıma söz veriyorum...

 

o gece dinlenilen son müzik.


26.05.2020

Çürümüş Bir Asa


 Küçükken aynalarla çok konuşurdum ben, dertlerimi anlatırdım daha sonra aynayı kandırır ilk maçta nakavt ederdim onu, bunu bana babam öğretmişti, kendisi kumar masasında beni kullanınca hiç üzülmemiştim, o gün bir boka yaradığımı görmüştüm, yıllar sonra kazanıyorduk ikimizde, yıllar sonra ikimizde baba oğul olabilmiştik... bilmediğim tek konu ruhumun o gece beni bırakıp gitmesiydi kırılmıştı ama en çokta kalbim kırılmıştı, bilmiyordum iki kişiyi aynı anda kırmadan nasıl gideceğimi sırf bu yüzden dizlerimin üstüne her düştüğümde üzülmemeyi öğrendim yada öğrenmiş rolünü çok iyi oynuyordum, canım o kadar çok yanmıştı ki artık belli bir noktadan sonra koşmayı bırakmıştım. Koşmak bana göre değildi bu tamamen aptalların bir oyunuydu ve ben koşamayacak kadar hep güçsüz kaldım, her konuda geride kalmanın nasıl bir his, nasıl bir eksiklik olduğunu aynadaki kişiye anlattıktan sonra paramparça ettim kendisini ve bunu yaptığımda beş yaşındaydım.


 Boynuma geçirdiğim iple intihara kalkıştım ben ve bunu yapacak kadar akıl sağlığım yerindeydi, ölümü arzulayacak kadar istekli biriydim ben. Korkmuyordum ölümden çünkü defalarca denemiş ve her denemede başarısızlıkla çıkmış biri olarak ölemiyor bir sonraki acıya devam ediyordum, ustalıkla oynuyordum, rolümün hakkını belki de fazlasıyla veriyordum bilemiyordum bunu, bana ödül verdiklerinde kürsüye çıktığımda söyleyeceğim iki çift lafım olacak, bana bu ödülün verilmesi konusunda o insanlarında hak payı olduğunu düşünüyorum, beni bu duruma getirenler kadar, beni bu duruma itenlerden intikamımı alacağım, o kürsüye ilk çıktığımda intihar edeceğim ve bu yüzden ikinci kez ödül verilecek belkide, kim bilebilir denenmemiş bir yolla intihara kalkışacağım...

  Kuyunun dibinde olmanın nasıl bir his olduğunu çok iyi biliyorum, üstüne sinmiş bir koku vardır ve bu kokudan nefret eden insanlar asla yaklaşmak istemez sana vebalı gibi bakarlar sana, gözlerine baktığında anlarsın bunu, o gözler o kadar çok şey anlatır ki bir tek sen anlarsın bunu, o kuyunun nasıl bir yer olduğunu ve çıkmak istedikçe daha da dibe batar en dibi boylarsın çıkamazsın o koku üzerine öyle bir sinmiştir ki asla çıkaramazsın, kendini ne kadar yıkarsan yıka asla bırakmaz o koku seni ve anlarsın artık bir noktadan sonra o kokuyla yaşamak zorunda olduğunu, gitmek istedikçe, çekip terk etmek istedikçe gidemezsin. Beş yaşında o kuyudan çıkmayı başardığımda kazandığım ilk zafer değildi benim hikayem, kaybetmeye o gün başladığımı anlamış olsaydım asla çıkmazdım, kuyunun dibinde bekler dua ederdim Tanrıya...

 Kumar masasında kazanmanın nasıl bir his olduğunu çok küçükken tatmıştım ben, bir şişe gazoza kumar masasından kalkarken insanın nasıl devleştiğini ve kendinin kral gibi hissetmenin nasıl bir duygu olduğunu çok iyi biliyorum, kimselerin  bilmediği tek konu o kumar masasından kalkan her insan mutlaka bir eşyasını kaybeder, kimisi parasını kaybeder, kimisi çok değer verdiği eşyasını, ben o gece ruhumu kaybettiğimde kan kustum etrafa. İnsanın ruhundan yaralanması kadar başka acı veren bir eylem yoktur, İsa olmuşsun  çarmıha germişler gibidir ruhunun yaralanması ve sürekli kanaması.

 Bitmek bilmeyen acılarımız var, kimimiz eşimizden, kimimiz dostumuzdan, sevdiğimizden aldığımız acılarımız ve yaralarımız var. Bizi biz yapan acılarımız aslında.


 

16.05.2020

Derininde Acı Var


 Merhabalar, Nasılsınız?
Aklımda bi tahterevalli varda o yüzden gelmiş bulundum buraya yine,
ciddi anlamda çok sık geldim buraya son iki senedir bu kadar uzun zaman geçirmedim sanırım malum hastalık süreçleri vesaire derken sık sık gelir oldum buralara. 

 Öncelikle sanırım Yurt dışı işi tam anlamıyla çöp oldu, yine uzun bir süre daha buralardayım. Bir şeyi çok istersen olmaz derler ya ciddi ciddi artık buna inanıyorum, inanmaya başladım. Her şeyden önce yeni bir hayata başlama fırsatı, tam ayağıma o top gelmişti ki, doksan dakikalık maçta penaltı olur o golü atarsan şampiyon olursun derler ya, işte o iş öyle olmadı... doksan dakika boyunca köpek gibi koştum, götümden akan terleri bir tek ben bilirim ama gel gelelim ki hakemin yapmış olduğu şerefsizlik yüzünden maçı kaybettim, ne son saniyelerde penaltı kazanıp gole çevirdim, ne de karşı rakip maçı sattı, ciddi ciddi çok güzel maç oldu ama kaybettim. Kaybetmeye alışkın biri olduğum için çok koymadı bana açıkçası, sonuçta bazı şeyleri çok iyi tecrübe edinmiştim, sağlık olsun dedim sonraki maçlara bıraktım, bıraktım bırakmasına ama işte insanoğlu üzülüyor. Her neyse...

 Gelelim diğer konuya İkinci kitap işi de olmuyor zaten pek fazla gönüllü değildim açıkçası çıkması konusunda sonuçta insan kendini çok iyi tanıyor, çıkması konusunda çok zorlamadım çıkarsa çıkar dedim, açıkçası umurumda değildi yani. Kendimi tanıyorum çünkü biliyorum ben yazar, şair falan değilim benim asla öyle bir niyetim olmadı kaldı ki kendime yazar diyebilmem için sanırım kırk fırın ekmek yemem lazım. Kendimi asla yazar olarak görmedim ben, olamazdım da, sadece öylesine yazıyordum hepsi o kadar. Ben yazarlardan Oğuz Atay'ı ne kadar çok seviyorsam, Şairlerden Nazım Hikmet ve daha nicelerini sevdim, onlara bağlandım benim sadece bir hayalim vardı onu gerçekleştirdim, bu dünyaya bırakacağım bir anım oldu hepsi o kadar. Bu yüzden kendimi Kanat Güner'e çok yakın görüyorum sonum onun gibi olacak endişesi, raydan çıktıktan sonra kendimi kaybedeceğimi çok iyi biliyorum, dedim ya insan kendini çok iyi tanır, İnsan kendini tanımakla yükümlüdür. Masal Kahramanları kitabı artık bitti, Yayınevi'yle olan sözleşmemiz 3 ay sonra bitiyor ondan sonra tamamen unutulacak. Kitaptan hiç gelirim olmadı, zaten para kazanmak için yazmadım, dedim ya yazar değilim diye ben. Kitabın gelirleri kimsesiz çocuklar vakfına, bir diğer kısmı ise Doğuda zor şartlar altında okuyan ayakkabısı dahi olmayan ve bu işte öncülük eden güzel insana verdim. O güzel çocuklara ayakkabı vb ihtiyaçlarını alsın diye. Bunu yazıyorum çünkü bu kitabı alanlarında bilmeye hakkı vardır diye düşünüyorum. Evet yaptığın iyiliği diğer el görmemelidir, aslında bunu da pek yazma fikrim yoktu ama son olduğu için gönül rahatlığıyla yazabilirim diye düşünüyorum yada bu işten para kazanıyorsun gibisinden söz söylemek isteyen olursa diye yazma gereği duyuyorum, çünkü Masal Kahramanları artık bitti. Birilerinin görünmez kahramanı olabilmek çok güzeldi ve ben bu duyguyu bu kitapta yaşayabildim. Bu arada baskı olmayacak mı yada nereden temin edebiliriz falan zor, varsa bile çok zorlaman lazım, yani piyasada kalan son kitapları alabilmek biraz zahmetli, zamanında bende son kalan kitapları alabilmek için uğraştığımdan biliyorum. Tekrar bir baskı falan olmayacak, çünkü Yayınevi'yle olan sözleşmem 3 ay sonra bitiyor ve bu yüzden yeni baskı yapmayacaklar.

 Gelelim ikinci kitabın sonuna, Evet aklımda ikinci kitap fikri vardı ama dedim ya ben yazar falan değilim diye, birilerinin zorlamasıyla ikinci kitap işini biraz omzuma yük bindirdim ama pek ümidim yoktu açıkçası, o yüzden ikinci kitap çıkmadan bitti. Yani kısacası ikinci kitap olmayacak. Her güzel şeyin bir sonu mutlaka olur bunu ben kendi hayatımdan biliyorum çünkü, Saymakla bitiremeyeceğim Anılarımı, Acılarımı, Dertlerimi, Sancılarımı, Ağlamalarımı, Uykusuz kaldığım günleri, Aldatılmayı, Terk edilmeyi, Yalnızlığı tecrübe edindim, sadece tecrübe edindim, çok iyi dediğim zaman yine birine inanıp yine kırılacağımı bildiğim için tecrübe edindim diyerek geçiriyorum.

 Evet şimdilik bu kadar sanırım, uzun bir süre gelmem artık, Söz bu hastalık bitsin kendime çok iyi prim vereceğim Şişhaneye gidip Galata Kulesini selamladıktan sonra Kadıköy sahilde üç Bomonti bir Şarap ısmarlayacağım kendime ve yalnızlığa.

Bitti ama Bitmedi.


Bu da bölüm sonu olsun.....








7.05.2020

Rüyalar


 Halimizden yanan anlar, Acının ilacını bulan lütfen paylaşsın nankörlük etmesin bütün ilaçları tüketmesin bu konuda herkesi göreve davet etmek istiyorum, acı paylaştıkça güzel falan değildir senin çektiğin aynı acıyı bir başkası çekeli çok uzun zaman olmuştur o yüzden çektiğin ilk acıyla ölmezsin sadece nefesin kesilir. Yalanlara inanmak diye anayasaya bir madde eklenmesini istiyorum, çünkü ben kötüde olsa inanmak istiyorum artık. Bir masala inanmak istiyorum en çok içinde kırık kalplerin olduğu bir masal, kırık kalp iyidir insanın yarasını her zaman hatırlatır, Bazı şeyleri unutmamak geriye dönüp baktığında kırık kalbin ne kadar da değerli olduğunu anlarsın. Camın önünde bulunan üç farklı çiçeği soldurmadan büyüttüm, her birine ayrı sevgimi verip günlük su ihtiyaçlarını aksatmadan karşıladım ben, onlarda bana teşekkür olarak yapraklarını açtılar, teşekkürlerini yapraklarını göstere göstere açan bir başka daha canlı yoktur dünyada sanırım. İnsanoğlu ise teşekkürünü seni en zor anında sırtından bıçakladığında gösterir yada daha fazla yaralar, aynı yerden yaralamak için, yarana yara bandıyla gelen insanda bir süre sonra aynı yerden kanatır derine işleyecek yaraları ezberlettiğin için yapar bunu, acının üstüne acı koyarsan baş başa kalırsın aynı 1 gibi o da hep 2'yi beklediği için yaralanmıştır bugüne kadar, beklediği için değil ondan önceki sayı da onu yaraladığı için sırasını salmak istemiştir. Sayılar, harfler yada eşyalar hep bir öncekinin hayal ürünüdür, o hayali ürünlerden kurtulamadığın süre boyunca sürekli derini kazımak sorunda kalırsın yani kurtulamazsın.

 Nefes almak bu kadar zor olmamalı diye düşünüyorum, bu konu hakkında da anayasanın ikinci maddesinin, üçüncü fıkrası, d. bendine göre yeni madde eklenip toptan anayasa maddesinin değiştirilmesi konusunda teklif vermek istiyorum sayın bakanlara. Lütfen beni dinleyin sözlerime kulak verin, kulaklarınızı kapatmayın artık.

 Hayatı parçalanmış, paramparça olmuş üstüne bulaşmış bu kadar çamurdan korkmayan her insanın hep bir umudu vardır. Kötüde olsa insanın umutlarını öldüren bir şeytan vardır.

 Kalbimde bir fay hattı var orada ne depremler oluyor bende bilmiyorum, çok kez yıkıldı ama her seferinde toparlanıp yeniden sıfırdan başladı. Sarılmak dünyanın en iyi ilacı derler bende her gece kendime sarılıp fay hatlarını onarmayı kabul ettim, büyük bir deprem ve yıkım beklenen bu fay hattı bir gün yıkılacak o zamana kadar kuyunun dibinde dua edeceğim.




29.04.2020

Son Yazı


 Merhabalar, Nasılsınız? Malum olaylardan dolayı yine uzaklaşmış olduğum odama geri döndüm bu gece, çok kalmayacağım öyle bi bakıp çıkarım diye geldim hem biraz böyle böyle özlediğimin farkına varmış olurum hemde biraz bi şeyler yazar sonra giderim diye geldim, Niyetim aslında çok güzel şeyler söylemek değildi bu gece ama bir kaç gündür sürekli sayfaya girmem konusunda beynim zorluyordu nedendir bilinmez ama her neyse çok sıkmaya gerek yok.

 Nasıl oldu bilmiyorum ama uzun süredir yazı yazmıyorum yada yazmak istemiyorum nedenini bilmediğim için bu soruyu kendime sormak istemiyorum uzun süredir kendime sorular sormayı kestim beynim artık çok daha garip çalışmaya başladı müzik dahi dinlemiyorum neredeyse, Kendimi adeta seksen yaşında gibi ölümü bekliyor gibiyim yada Azrail'in kapımı çalması için öylece pencere kenarına oturmuş bir yabancı gibiyim, Kendime o kadar çok yabancılaştım ki aynalarla artık konuşmayı bıraktım, kendimle konuşmayı bıraktım, dinginlik hali diye düşünüyordum önceleri ama daha sonra bu bir dinginlik olmadığını aslında bir vazgeçme potansiyeline yöneldiğini anladım. sanırım yavaş yavaş vazgeçiyorum. hayallerimden, ideallerimden, kendimden vazgeçiyor gibiyim. koptum ama bazı şeyler o kopmayı engelliyor gibi kendimle savaşın içerisindeydim uzun bir süre, yıllarca sürmüştü hatta, kimse kazanamadı sadece ağır yaralar aldık ve kimsenin yenilmediği bir savaşta çok kayıplar verdim. İnsan kazanamayacağı savaşa girmemeleri ama aklıma hep gelen o soru belki kazanırım umudu. İnsanı asıl yaşatan mevzu bence bu UMUT o kadar boktan bir şey ki kazanamayacağın bir şeye umut etmek ve beklemek insanı asıl yoran ve yıpratan tek hadise sanırım budur.

 Rüyalar görmüyorum artık yada kesik kesik anlamsız ve anlamı olmayan rüyalar görüyorum, uyandığım zaman kendi rüyamı tarif edemiyorum. Eskiden aklımı kaybetmeyi çok isterdim kendi adımı dahi unutup çekip gitmeyi o kadar çok isterdim ki büyüdükçe ve olgunlaştıkça bu duyguyu da kaybettim, kaybede kaybede geldiğim bu yolda kendi ruhumu inceltmiş olmak ve onu yıpratmak sanırım en büyük hatayı burada yaptım diye düşünüyorum bir insan kendi ruhunu neden yorar neden onu da kandırır ki dediğim zamanlarım oluyor artık. Bitirmeyi ve bitmeyi çok arzuladım ama bitmedi işte bitmek öyle kolay kolay kazanan bir iş değilmiş bunu en umutsuz ve en bitik olduğum zamanlarda nefes alabildiğim zamanlar aklıma gelseydi belki de o zaman çok daha farklı olabilirdi hayatım. Sanırım korktuğum için yaptım bütün bunları, korkmasaydım biraz daha çapa gösterseydim düzelirdi ama işte o zaman istediğim ben olmazdım yada olamazdım. Eskileri bırakamadım paçama yapıştırılmış yada sırtıma yüklenmiş bir kambur edasıyla ateşlerde yürütülmeye mecbur bırakıldığım için buralara geldim. Bilmiyordum

 Bir yolculukta ayakta gidiyorum devrildim, işte o zaman kalbim kırıldı, dinlediğim şarkılar, okuduğum kitaplar, gezdiğim sokaklardan hep bir şeyler öğrenmek istedim ve çok şey öğrendim ''kaçamadığımı'' kaçmak istedikçe kısır döngü gibi başa saracağını en iyi ben öğrendim, kendime ve kendi hayatıma bir şeyler katmayı, şehir şehir gezmeyi, kimselerle konuşmamayı arzuladım, sessiz bir koyda kendi nefesimi dinleyerek gece yakmış olduğum ateşin başında karanlığın içinde yok olmayı, bunlar yapılamayacak eylemler değil tabi ki yapılabilir ama benim bunları yapacak isteğimin olmaması asıl mesele buradan kaynaklanıyor, işte asıl beni yıpratan hadise sanırım bu.

 Buraya gelmeyeli uzun zaman olmuştu dedim de gerçekten burayı çok özledim, kendimle konuşmayı, son bir kaç aydır doğru düzgün elime kitap dahi almadım öylece raflarda birbirimizle bakışıyoruz. Özledim demek yetmiyor bazen, özlemek çok ağır aslında.

 Neyse konuyu toparlamak falan isterdim ama burada kalsın şimdilik, belki yakın zamanda yine gelirim.

Bölüm Sonu olarak çok sevdiğim ve bıkmadan dinlediğim müziği de buraya bırakıyorum.


Ve son...

''İbrahim gönlümü put sanıp kıran kim''









KAYRA

    Merhabalar, Nasılsınız En son 20 Haziran 2021 Tarihinde buraya uğramışım gerçekten bu kez araya çok ama çok açtık. Neyse özledik ve geld...