Selam, Nasılsınız?
Az önce burada iki sayfalık yazıyı silip yeniden yazmak istedim, aslında bunu yapmamdaki en büyük neden yazının başlığı olduğu sanırım, gezinirken bulduğum bir fondaki müzik tetikledi beni. Neyse çok fazla kafa karışıklığı yaratmak istemiyorum şimdilik. Eroinden imal edilmiş bir çarşafım vardı benim eskiden geceleri ona sarılır uyurdum daha sonra yani zaman geçtikçe büyüdüğümü gördüm, aslında bana kalsa ben hiç büyümek istemiyordum ama elimden hiçbir şey gelmeyince mecbur dedim. İki kahve, iki sandalye, dağınık yatak sol koluma yaptırmak istediğim dövmelerden bir tanesi sadece, ikincisi diğer yazılarımda sürekli dile getirdiğim yazıdır. Eylül ve Ekim toparlandı gitti ama etkisinden hiçbir bok anlamadığım şekilde çekip gitti bende anlamadım daha doğrusu anlam veremedim, artık beynim uyuştuğu için bazı şeylere anlam veremiyorum sürekli yazmak istiyorum ama yazamıyorum o duyguyu kaybettim sanırım en çok üzüldüğüm konulardan bir tanesi budur, bu hayatta yazmasam ölürüm dediğim tek konuydu benim için ama yazamıyorum artık aklıma milyonlarca cümle geliyor ama ben hiçbirini bir araya getiremiyorum ve bir anlam ifade etmiyor. Uzaklaşmak istiyorum hatta bazen kendimi bile terk etmek istediğim oluyor daha sonra nereye gideceksin ve ne yapacaksın diyorum bazı şeylere az kaldığımın farkında oluyorum, intihara mesela, uzun bir süredir aklımda olmayan intihar eylemlerine, sanki bir yerden beni çağırıyor gibi garip bir şey buna da anlam veremiyorum ama sonumun hiçte iyi olmadığını görüyorum artık.
Düşünmekten artık beyin hücrelerim uyuşuyor gibi, bazen bazı şeyleri düşünmek istemiyorum akışına bırakmak en iyisidir dedikçe olmuyor akrep ile yelkovan birbirini kovaladıkça benim zamanım tükeniyor hissi uyandırıyor, ölü olan bedenim uyanıyor artık, uyuyan bütün hücrelerimi uyandırmak için elinden geleni yapıyor gibi adeta. Bir trene binip saatlerce yolu izlemek istiyorum, ama saatlerce hiç bitmesini istemediğim bir yol olsun istiyorum, sesimin kısıldığı saatlerde bağırmak istiyorum kimseler duymasın diye, gece onikiden sonra şarap içip sarhoş olmak, şiirlerde kaybolmak, bilmediğim bir sokak başında dayak yemek hissi gibi anlatamadığım yazılara dökemediğim ve dökemeyeceğim bir his gibi, hissizleşmek böyle bir şey sanırım, bunu anlıyorum artık sol elim kanasa dönüp bakmayacağım, neden kanıyor diye, çünkü benim vücudum bir ara o kadar çok kanadı ki kan kaybından öleceğim diye korktuğum zamanlarım oldu biliyorum bunu. Süper kahramanlar gibi gücüm yok, gerçi hoş süper kahraman bile değilim, yardım isteyen biri yolumdan beni çevirse oturur derdimi anlatır birlikte ağlarız sanırız o kadar kötü bir vaziyetteyim işte ama geçmeyen bir duygu sürekli bütün hücrelerime ateş eden bir duygu bu yağmurun dinmediği, karın yağmadığı, şimşeklerin üstüme çaktığı bir his. Dayanmak istedikçe önüme çıkan engelleri artık aşamıyorum olduğum yerde engele takılıp bilerek düşüyorum yaralarıma tuz basmak böyle bir şey işte daha fazla yaralanmak için yapıyorum bütün bunları.
Gitmek istiyorum da şu yetmiş beş metrekarelik evden başka nereye giderim diyorum, yani gidemiyorum açıkçası, kapana sıkılmış vahşi bir hayvan gibi sürekli kendime saldırıyorum kaçmak istiyorum nefes aldığımı hissetmek istiyorum ama yapamıyorum korkularım o kadar çok ağır basıyor ki bu durum karşısında engel olamıyorum kendimi bir uçurumun kenarında buluyorum, düştüm düşeceğim ama düşemiyorum yere çakılsam aklım başıma gelecek belki o zaman mutlu olacağım ama mutluluğu kaybedeli o kadar çok uzun zaman oldu ki gülemiyorum bile gülmenin ne anlam ifade ettiğini bile bilmiyorum. Sırtıma uzanmak istiyorum bazı geceler sarıp yaralarımı temizlemek istiyorum, temizleyip merhem olmak istiyorum ama başaramıyorum sırtımın yaralarını temizleyemiyorum, birilerine gösterdiğimde temizlemek istediklerine buna izin verdiğimde daha çok kanıyor, kanadıkça kanıyorum bende, kendime kanmak istedikçe başkalarına kanıyorum...
Hayat gerçekten çok acımasız ve hiçbir acının başkasının acısına tahammül edemediği bir coğrafyada sürdürüyoruz yaşantılarımızı, umutlarımızı, sevinçlerimizi nefes alabilmek için bazı geceler ikinci bir benliğimizle konuşuyoruz dertlerimizi anlatıyor yardım istiyoruz ama kimsenin yardım etme ve yardımlaşmadan anlamadığı için kendimize yetinmeye çalışıyoruz, çalıştıkça çabaladıkça en başa dönüyoruz. Zor olanın hayatımıza zora sokmak olduğu değil anlam veremediğimiz zorluklar karşısında gücümüzün kalmamış olması.
Buraya daha çok şey yazmak isterdim ama şimdilik bu kadar.
Fonda dinlediğim müzik bölüm sonu olsun......