10.11.2019

Haziran ayında sabah yağmuru


 Selam, Nasılsınız?
 Az önce burada iki sayfalık yazıyı silip yeniden yazmak istedim, aslında bunu yapmamdaki en büyük neden yazının başlığı olduğu sanırım, gezinirken bulduğum bir fondaki müzik tetikledi beni. Neyse çok fazla kafa karışıklığı yaratmak istemiyorum şimdilik. Eroinden imal edilmiş bir çarşafım vardı benim eskiden geceleri ona sarılır uyurdum daha sonra yani zaman geçtikçe büyüdüğümü gördüm, aslında bana kalsa ben hiç büyümek istemiyordum ama elimden hiçbir şey gelmeyince mecbur dedim. İki kahve, iki sandalye, dağınık yatak sol koluma yaptırmak istediğim dövmelerden bir tanesi sadece, ikincisi diğer yazılarımda sürekli dile getirdiğim yazıdır. Eylül ve Ekim toparlandı gitti ama etkisinden hiçbir bok anlamadığım şekilde çekip gitti bende anlamadım daha doğrusu anlam veremedim, artık beynim uyuştuğu için bazı şeylere anlam veremiyorum sürekli yazmak istiyorum ama yazamıyorum o duyguyu kaybettim sanırım en çok üzüldüğüm konulardan bir tanesi budur, bu hayatta yazmasam ölürüm dediğim tek konuydu benim için ama yazamıyorum artık aklıma milyonlarca cümle geliyor ama ben hiçbirini bir araya getiremiyorum ve bir anlam ifade etmiyor. Uzaklaşmak istiyorum hatta bazen kendimi bile terk etmek istediğim oluyor daha sonra nereye gideceksin ve ne yapacaksın diyorum bazı şeylere az kaldığımın farkında oluyorum, intihara mesela, uzun bir süredir aklımda olmayan intihar eylemlerine, sanki bir yerden beni çağırıyor gibi garip bir şey buna da anlam veremiyorum ama sonumun hiçte iyi olmadığını görüyorum artık.

 Düşünmekten artık beyin hücrelerim uyuşuyor gibi, bazen bazı şeyleri düşünmek istemiyorum akışına bırakmak en iyisidir dedikçe olmuyor akrep ile yelkovan birbirini kovaladıkça benim zamanım tükeniyor hissi uyandırıyor, ölü olan bedenim uyanıyor artık, uyuyan bütün hücrelerimi uyandırmak için elinden geleni yapıyor gibi adeta. Bir trene binip saatlerce yolu izlemek istiyorum, ama saatlerce hiç bitmesini istemediğim bir yol olsun istiyorum, sesimin kısıldığı saatlerde bağırmak istiyorum kimseler duymasın diye, gece onikiden sonra şarap içip sarhoş olmak, şiirlerde kaybolmak, bilmediğim bir sokak başında dayak yemek hissi gibi anlatamadığım yazılara dökemediğim ve dökemeyeceğim bir his gibi, hissizleşmek böyle bir şey sanırım, bunu anlıyorum artık sol elim kanasa dönüp bakmayacağım, neden kanıyor diye, çünkü benim vücudum bir ara o kadar çok kanadı ki kan kaybından öleceğim diye korktuğum zamanlarım oldu biliyorum bunu. Süper kahramanlar gibi gücüm yok, gerçi hoş süper kahraman bile değilim, yardım isteyen biri yolumdan beni çevirse oturur derdimi anlatır birlikte ağlarız sanırız o kadar kötü bir vaziyetteyim işte ama geçmeyen bir duygu sürekli bütün hücrelerime ateş eden bir duygu bu yağmurun dinmediği, karın yağmadığı, şimşeklerin üstüme çaktığı bir his. Dayanmak istedikçe önüme çıkan engelleri artık aşamıyorum olduğum yerde engele takılıp bilerek düşüyorum yaralarıma tuz basmak böyle bir şey işte daha fazla yaralanmak için yapıyorum bütün bunları.

 Gitmek istiyorum da şu yetmiş beş metrekarelik evden başka nereye giderim diyorum, yani gidemiyorum açıkçası, kapana sıkılmış vahşi bir hayvan gibi sürekli kendime saldırıyorum kaçmak istiyorum nefes aldığımı hissetmek istiyorum ama yapamıyorum korkularım o kadar çok ağır basıyor ki bu durum karşısında engel olamıyorum kendimi bir uçurumun kenarında buluyorum, düştüm düşeceğim ama düşemiyorum yere çakılsam aklım başıma gelecek belki o zaman mutlu olacağım ama mutluluğu kaybedeli o kadar çok uzun zaman oldu ki gülemiyorum bile gülmenin ne anlam ifade ettiğini bile bilmiyorum. Sırtıma uzanmak istiyorum bazı geceler sarıp yaralarımı temizlemek istiyorum, temizleyip merhem olmak istiyorum ama başaramıyorum sırtımın yaralarını temizleyemiyorum, birilerine gösterdiğimde temizlemek istediklerine buna izin verdiğimde daha çok kanıyor, kanadıkça kanıyorum bende, kendime kanmak istedikçe başkalarına kanıyorum...

 Hayat gerçekten çok acımasız ve hiçbir acının başkasının acısına tahammül edemediği bir coğrafyada sürdürüyoruz yaşantılarımızı, umutlarımızı, sevinçlerimizi nefes alabilmek için bazı geceler ikinci bir benliğimizle konuşuyoruz dertlerimizi anlatıyor yardım istiyoruz ama kimsenin yardım etme ve yardımlaşmadan anlamadığı için kendimize yetinmeye çalışıyoruz, çalıştıkça çabaladıkça en başa dönüyoruz. Zor olanın hayatımıza zora sokmak olduğu değil anlam veremediğimiz zorluklar karşısında gücümüzün kalmamış olması.


 Buraya daha çok şey yazmak isterdim ama şimdilik bu kadar.


Fonda dinlediğim müzik bölüm sonu olsun......








19.08.2019

Merhaba


 Bence bugüne kadar yazdığım en güzel başlık olabilir bu ''Merhaba'' anlamı gerçekten çok güzel değil mi? Tanımadığın biriyle tanışmak istiyorsun ilk söyleyeceğin kelimedir sanırım, çok sevdiğin biri gelmiştir yanına ilk bunu söylersin anlamı gerçekten çok güzel ve bir o kadar eylemleri de öyle. Nasılsınız? Umarım her şey yolundadır. Bu arada Eylül geliyor, yaklaşıyor, yani yavaş yavaş, her neyse onu bu eylül ayında oturup biraz dertlenip konuşuruz zaten şuana kadar iki kişi öğrendi hayatımda belki bir gün oturur uzun uzun yazarım Eylül etkisini bu kez. Özledim biraz burayı, çok özledim yalan yok, en iyi dert ortağım oldu burası benim ve en iyi arka bahçem... neler yazdım, neler sildim bir tek ikimiz biliriz, burada kimselere söylemediğim, kimselere de satmadı beni sağ olsun ama çok derdimi çekti, içtiğim zamanlarda bile yüzüne kustuğum oldu yine de bana mısın demedi hep sustu oturdu dinledi beni, Bir insan bir insanı dinlemez ama bir boş duvar insanı çok güzel dinlermiş burada öğrendim ben, Yalan yok çok gözyaşı döktük birlikte, çok bedeller ödedim; ki hala da ödüyoruz ama eskisi gibi acı vermiyor artık, acı bende kezzap etkisi yaratıyor artık sadece vücudumdan derim kalkıyor hepsi o kadar zamanla iyileşiyor, zamanla her şey geçiyor. Buda geçer dediğim ne varsa zaten hepsi geçti.

 Neyse ben buraya çok uzun şey yazmaya gelmedim ciddi ciddi bazı kararlar aldım ve onları buraya yazmaya geldim öncelikle İstanbul'dan ayrılıyorum aşık olduğum şehre Antalya'ya yerleşiyorum kalan ömrüm demeyelim de bundan sonraki yaşantımda artık İstanbul olmayacak o yüzden şimdilik İstanbul'a karşı sabır çekiyorum ve biran önce işlerimi yoluna koyup Antalya'ya gitme konusunda dört gözle o zamanın gelmesini bekliyorum. Antalya'da kısa bir süre kaldıktan sonra Yurtdışına gitme imkanım olabilir tamamıyla bu ülkeden ayrılma gibi bir olanağım yani ve geri gelmemek şartıyla. Ayrılıyorum çünkü yaşım 27 oldu artık ve benim gibi insanlar bence daha fazla oksijen tüketmemeli. Ölümden söz etmiyorum ve ölümü düşünmüyorum sadece bu şehirden ayrılmak istiyorum hepsi o kadar. Şimdilik yazacaklarım bu kadar kısa, ne kadar kısaysa artık o kadar. Kendinize çok iyi bakın


Gecenin sonuna yakışan çok güzel bir müzik bırakıyorum....




( Can Güngör - Yalnız Ölmek - Akustikhane ) 

19.05.2019

Kapının zili ya çalmazsa



Merhabalar,
Nasılsınız?
Umarım çok iyisinizdir?
Resme birazdan geleceğim ama öncelikle uzun zaman oldu yine arayı yeniden açtık, birkaç tane yazı yazmıştım ama daha sonra sildim yeniden yazdım, yeniden yazmaya karar verdim, yeniden sildim. En sonuncusu ise işte şimdi yazıyorum umarım bunu silmem, her neyse. Arayı bu kadar açmış olmam öncelikle kendi işlerimden dolayı oldu bazı gerekli evrakları toplamaya çalışıyordum her neyse. Evet arkadaşlar ayrılıyorum ben, Ayrılıyorum derken ölüm falan değil onu bıraktım uzun bir süre düşünmeyeceğim. Ayrılıyorum yani Türkiyeyi terk ediyorum, yaşadığım bunca acıları geride bırakarak terk etme kararı aldım. Neyse konunun en başına dönecek olursam bundan 2 ay önce falan iş yerinde yaşadığım bazı olaylar aklımı başıma almam gerektiğini öğretti bana. İyilik kavramı yapılmaması gereken bir eylenmiş onu öğrendim. ''Affet ama sana yapılanı asla unutma'' İyilik, yardımseverlik bunların hepsi yaşadığımız bu yeryüzünde yapılmaması gereken bir olay olmuş onu gördüm ve çok acı bir şekilde tattım.. Terk etme kararını ondan sonra aldım, Ne yapıyorum ben dedim kendi kendime, Ben bu ülkede ne yapıyorum. Kim tutuyor ki beni, Kimse ee o zaman neden bu kadar saçma salak olaylara katlanıyorum, üç kuruş paraya insanların ağız kokusunu çekiyorum dedim. Hak verdim, oturdum sabaha kadar bunu düşündüm, önümde çok az bir zaman kalmışken kendim için yaşamak varken neden başkaları için çaba harcıyorum ki. Ayrılma kararı aldım. Önce gerekli evrakları çıkartıp, sonra pasaport vesaire artık ne varsa halledip gitme kararı aldım. Evet ben artık yaşadığım bu ülkeden ayrılıyorum Japonya'ya gidiyorum nedendir bilinmez ama Japonya bana akıllıca geliyor, eğer yaşayamaz ayak uyduramadığımı görürsem Güney Kore'ye gitmeyi düşünüyorum o yüzden önümdeki engelleri bir bir kaldırmayı düşünüyorum. Öncelikle İngilizce eğitimimi alıp dilimi geliştirip biraz para biriktirip 1 sene gibi kısa bir sürede bu ülkeden ayrılmayı düşünüyorum. 1 sene olmasının nedeni öncelikle sigortamın gün sayısı olması benim için bu çok önemli daha sonra şimdi çalıştığım yerden belli bir seneyi dolduracağım için çıkış paramı alabileceğim yani elime epey bir para geçecek o yüzden gittiğim ülkede biraz olsun kendimi idare edebilirim diye düşünüyorum. Bunları tamamladıktan sonra artık geriye dönüp bakmama gerek kalmayacak çünkü geriye dönüp baktığımda acıdan başka bir şeyin olmadığını görüyorum.

 Yolum çok kısa tek problemim bilet fiyatı beni biraz zorluyor bir şekilde ona da para biriktirmem lazım ekstra olarak o yüzden ek işlerde çalışıp 1 sene gibi kısa bir sürede elime yeterince para geçmesini sağlayacağım. 1 sene kısa diyorum, çünkü zaman gerçekten su gibi akıp geçiyor. Her neyse ara ara buraya girip konuyla alakalı yine yazarım. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar. Kendinize çok iyi bakın.


Bölüm Sonu....



30.03.2019

Sayısız İntihar Eylemleri 2


 Merhabalar,
Yan taraftaki resim çok şeyin özetini anlatıyor aslında. Bundan bir kaç yıl önce intihar eylemimin ilk parçası olan bir ip. Bir ip bir insanın hayatını nasıl değiştirir dedikleri olayın en mükemmel ayrıntısı aslında çok güzel özetleyen resim bu. Evet bundan bir kaç yıl önce kendimi boğmaya çalıştığım bir ip yapmıştım videoları izliyor ve o videolardan en kolay ve acı çekmeden nasıl intihar ederim diye araştırıyordum. Önce hap kullanmak istedim, arkasına eroin aklıma yattı yüksek tozda, sonra silah, doğalgazı açıp zehirli gazla intihar etmeyi bile düşündüğüm oldu hepsini bir bir uygulamayı düşündüm acısız ve ağrısız. Sonra oturup aynada saatlerce kendime baktım elimde bir iple öylece kendime bakıyordum. Vücudumdaki acılara baktım, hepsini santim santim inceledim her vücudumun belli bir bölgesinde acı vardı, acı saplanmıştı ve ben o acılarla bu yaşıma gelmiştim. Düşündüm, düşünmek istedim biraz, kendime hak vermek istedim ve haklı çıkmak istedim. Oturduğum kumar masasında ilk defa kazanmak istedim ama başaramadım. Başarısızlıkla geçmiş onca yıldan sonra ilk defa çok büyük şeyler kaybettiğimi gördüm. Bazı geceler yataktan irkilerek kalkarım ben, bunun nedeni küçük yaşta korktuğum için ve o psikolojik travmayı atlatamamış olmam, karanlıktan korktuğum için evde tek başıma kalıyorsam eğer ışıkları açar öyle uyurum bunun gibi belli şeyler işte ve bu anlattıklarımın hepsi de gerçektir. Her neyse işte. Aynayla bir ara konuştuğumu sandım sanki bana bir şeyler anlatıyor gibiydi ama ben duymak istemiyordum artık, kulaklarımla o kadar çok şey duymuştum ki bunun bir insana ne kadar ağır yaralar verdiğini yıllar geçtikçe anlamıştım. Yıllar geçiyordu ama içimdeki acı ve öfke asla geçmiyordu. Geçmiyordu işte, acılarım katlanarak dalga dalga büyüyordu daha ne yapabilirim ki dedim daha ne kadar dayanabilirim ki dedim kendi kendime, dayanamadım tabi belli bir şeyden sonra dayanamadığımı görmüştüm de sırf bu yüzden unutmayı seçtim kendi adımı dahi unutmak istediğim oldu, unutamadım.

 Madde kullanmayı bıraktığımda hayat çok daha farklı davranmaya başlamıştı bana... insanları görmüştüm., ahh o insanlar, ahh o insanların nankörlükleri yok mu beni benden aldı. Tanrı topraktan yarattığı insanların en büyük hayal kırıklığı olmuştu, Tanrı o kadar hayal kırıklığına uğramıştı ki yasak olan meyveyi bile yememeleri için söylemesine rağmen yasak elmayı yiyen insanoğlunun ne kadar da nankör olduğunu işte o zaman anlamıştı, ki cennetten kovmayı uygun görmüştü ama iş işten çoktan geçmişti, yeryüzüne göndermekle çok büyük hatalar yapmıştı bunun da en büyük bedelini tanrı ödemek zorunda kalmıştı kendi yarattığı yeryüzünün içine sıçan insanlar yeniden tanrıyı hayal kırıklığına uğratmışlardı. Nankördü insanoğlu, iyiliği bilmiyordu, saygıyı ve sevgiyi bilmiyordu, kardeşliği bilmiyordu, yardımlaşmayı bilmiyordu bilmediği için hatalar yapmıyordu bunları bilerek bile bile yapıyordu insanoğlu. Kıyamet koparsa tanrının artık daha fazla uğraşmak istememesinden dolayı kopacaktır. Sırf bu yüzden bazı insanlar tanrıyı hayal kırıklığına uğratmamak için erkenden gitmeyi seçiyordu yada daha fazla dayanmak istemiyordu insanlara.

 Bende dayanacak güç falan kalmadı, daha fazla çekeceğim acı ve yara kalmadı, çok yoruldum, çok fazla. Bedenimdeki yaralara tekrardan bakıyorum da bu dünyada çekilecek ne kadar acı varsa çekmişim bedenimde ki sigara izleri, bedenimdeki eroin izleri, bedenimdeki ağır yaralar bunun en büyük kanıtı olabilir. Kendimi kumar masasında kaybettim kazanamadım kazanmak için çok uğraştım ama olmadı. Bazı şeyler olmuyorsa zorlamanın bir amacı olmamalı bence, bende öyle yapmak istiyorum başımı alıp yunan adalarına kaçmak oradan brezilya'ya kaçmak istiyorum nedendir bilinmez ama bir sokak başında kalbimin hemen iki santim aşağısına alacağım bir bıçak darbesiyle kan kaybından ölmek gibi bir durum söz konusu.

 Kendi hayatınızı ancak ve ancak siz yaşayabilirsiniz o yüzden kimsenin ne söylediğine pek güvenmeyin ve inanmayın onlara, sadece siz olduğunuz için hayatınızı yaşayın bisiklete binip özgürce sürün.

 Şimdilik kendinize iyi bakın, Hadi Eyvallah...


Bölüm sonu olsun....



10.03.2019

yeni yolculuklar



 Arayı yine çok açtık, çok uzun zaman oldu, yoktum. Ayrı kaldık biraz. Özleyelim dedik birbirimizi. Sonra özlemim ağır basınca buraya koştum geldim.
Evet
Nasılsınız?
İyi misiniz?
 Çok uzun zaman oldu kabul ediyorum. Neler neler oldu biraz kısa özet geçerek anlatayım sizlere. 

 Öncelikle aşık oldum yine, garip geldi önce ama kalbimin o kadar kırılganlığına rağmen yine de birini sevebilmesi ilginç açıkçası o kadar kırılmışsın, darmaduman etmişler seni yinede aşık olmaktan asla vazgeçmiyorsun dedim.. kalbime söz geçiremedim.. Hala yinede birilerini sevebilmesi çok garibime gitti ne yalan söyleyeyim. Eskisi gibi değilim mutlu değilim ama mutsuz da değilim. ortasındayım hayatın tam ortasında. Yaşım 27 oldu, yıllardır korktuğum gerçeğimle bundan birkaç ay önce kurtuldum. birilerine hayatımı anlatarak çocukluğumu terk ettim. Çocukluğumu o gece o barda terk ettim ellerini bırakıp o korkunç mahzende bırakarak terk ettim, terk etmek zorunda kaldım, geçmişim beni zaten fazlasıyla yormuştu artık terk etmek zorunda hissettiğim için yaptım bunu. Arkama bile bakmadan çekip gittim. Yaralıydım, o kadar çok yaralıydım ki sokakta gören vahşi bir kurt parçalamak istemez yoluna devam ederdi yaralarımdan dolayı. İlk defa birine hayatımı anlatmak garip geldi, çocukluğumu anlatmak, o karanlık geceyi anlatmak garip geldi, sanki omuzlarımda tonlarca yük vardı ve ben onları omuzlarımdan atmış gibiydim artık. O gece o barda yıllar sonra geçmişteki bir yüzle karşılaşmak dokunmuştu yüreğime, acı patlamasına neden olmuştu, sonra o yüz bir flu gibi yok olmuştu ama geçmişimi aklıma kazınmasına neden olması acı patlamasının zirvesine çıkarmıştı. Anlatılacak çok acı var aslında ama anlatılmayacak kadar da çok yara var. Bitmişti artık o gece, çocukluğumu ilk defa terk edişim beni rahatlatmıştı, kafamı biraz toparlamam zaman aldı hala da toparlamış değilim sonra o çıktı geldi karşıma oturdu anlattı biraz, biraz biraz konuştu, hayattan konuştu, yaşadığımız dünyadan konuştu '' her insan kendi hayatını kendisi çizer '' Evet bundan çok daha kötü şeyler olabilirdi. Hayatın en dibini görmüştüm ya peki daha dip varsa? Diye düşündüm. Belki yaşadığım en dip değildi, Daha dip varsa oraya inebilir oradaki geçmişimle kavgalar edebilirdim ama yorgundum daha fazlası acıdan başka bir şey olmazdı. Kendimi biraz dinledim, hak verdim. Yaşım 27 olmuştu artık. Bir barda son maddeyle uğurlanmak mı? Yoksa hayatımı kendi ellerimle çizmek mi?

 Çok fazla insan biriktirdim ama iyisiyle ama kötüsüyle. Her insandan çok fazla şey öğrendim. Hayat zaten başlı başına o kadar boktandı ki? Bu kadar çukurun içinde üzerime çamur bulaştırmadan buralara kadar gelmiş olmam acaba neden diye çok düşündüm bazen. Üzerimde garip bir his var artık. Garip diyorum çünkü bundan sonra daha umutlu bakmayı öğreneceğim hayatı. Hafta sonu adalara gidip özgürce bisiklet sürmek gibi, Sahil kenarında pamuk şeker yemek gibi, Lunaparka gidip özgürce çarpışan arabalara binmek gibi, içimdeki çocuğu öldürmektense onu yaşatabilmek için mutlu ve umutlu olacağım. İnsanlar zaten kötü ve ben o insanlar gibi kötü olmamak için daha fazla savacağım elimdeki son kozları oynamaktansa bırakıp kendi silahlarıyla beni vursunlar daha fazla ne kadar düşebilirim ki bu dipsiz çukura. Yıllar önce düştüğüm o çukurdan yıllar sonra nasıl kalktıysam yeniden kalkarım. Samuel Beckett bir sözünde dediği gibi   ''Hep denedin, hep yenildin. Olsun gene dene, gene yenil. Daha iyi yenil'' Daha güzel yenilmek için ve içimde daha sağlam binalar yapabilmek için.

 Aşık oldum dedim ya, Evet gerçekten aşık oldum. Kadıköy sokaklarında aşık oldum. Gariptir ki aşık olmayı unutmamışım kalbimin biraz umutlu olması, Kitap evine gidip onun için sevdiğin iki şairin kitabını aldım hediye edebilmek için bunları bu gece saat tam 22:45'de yazıyorum, hediyesini yarın verebilmek için. Barışmak çok zordur ama kendimle barışmaktan başka seçeneğim yoktu çünkü. Kendimle aramda artık bir barış antlaşması var ve her iki tarafta umutsuzluğu bırakıp kendi hayatını yaşamak zorunda olduğu tam altı maddelik bir antlaşma imzaladım bozulmaması adına da son maddeyi değiştirme teklifinde dahi bulunulmaması adına bir madde daha koydum.

 Evet bitmedi henüz yeni başlıyoruz çünkü bundan sonra.



Bölüm sonu....



KAYRA

    Merhabalar, Nasılsınız En son 20 Haziran 2021 Tarihinde buraya uğramışım gerçekten bu kez araya çok ama çok açtık. Neyse özledik ve geld...