30.09.2016

zaman ve kahve




  Bir çift zardım çuhaya atıldım bunu yapan kirli ellerdi aslında, her şey sonu kötü giden bir filmden ibaret bizler sadece o filmin figüranı rolünde oynuyoruz ve her figüran gibi ya ölüyoruz yada kameranın arkasında birilerine el sallıyoruz sırf bizleri görmeleri adına bunu belki de milyon kere tekrarladığımız da oluyor elbette ama asla pes etmiyoruz çünkü yalanda olsa umut denilen illetin beşini bırakamıyoruz peste edemiyoruz ettiğimiz an birşeylerin kötü gideceğini biliyoruz. Eylül ayı bitti artık benim için ve hayatımda ilk kez bir eylül ayında yenilgiye uğramadım ama daha dur bunun ekimi var genelde eylül ayında bir bokluk çıkmazsa ekime atar olaylarını daha sancılı ve daha ağrılı geçsin diye öyle yapar. Sevmiyorum eylül ve ekimi sevemiyorum, benden o kadar çok şey götürdüler ki, hayatım boyunca asla da sevmeyi düşünmüyorum ve hayatımın sonuna kadar da böyle gidecek. Duruldum, yoruldum, bittim ve tükendim… bir romanın kahramanı yada bir filmin başrol oyuncusu olabilmek için çok uğraştım ve başarısız oldum bunu zamanında intihar eylemlerimi gerçekleştirdiğim günlerde aklıma gelmişti ve asla da aklımdan çıkaramadım. Beynimle defalarca dalga geçtim, zekamı nerede bokluk var hep onlara yordum ve yoruldum. Hayallerimin peşinden koştum, önce ayaklarımı kestiler sonra ellerimi geriye kalan organlarımı lime lime edip köpeklerin önüne attılar çünkü bunların hepsine kendi gözlerimle şahit olmuştum, kilisede papazın yanında gözlerimi oyduğumda geriye benden kalan bir şey olsun istemedim, vücudumda ne kadar ağırlık yapan organ varsa hepsini askeri hastanesine bağışladım, dayanamadığım günlerim oldu, sayısız günlerim, acının en dibini yaşadığım günler yani, acının diğer evresi denilen olay oluyor ya işte o zamanlarda uyuşturucuya başladım kanıma yakışan ne kadar madde varsa hepsini tattım alkolü asla bırakmadım sigaramı kimselerle paylaşmadım sadece yalnız kaldığım zamanlarda kendime bir demlik çay demleyip onu içtim içine su yerine votka koymayı tercih ettim, yalnızdım ve yapayalnızdım. Tozlu raftan bir plak alıp onu dinlemeye karar verdiğim gün hayatın gelmişine geçmişine küfürler ettim. Karanlık odada ışıklarımı yakamadığım günlerim olmuştu sırf karanlıkla aramdaki korkuyu yenebilmek için ve yenildim karanlık beni içine aldı ve öldüm ve dirildim. Defalarca ölmüştüm aslında ben tekrardan başlamak adına daha ne kadar savaşmam gerektiğini bilemedim cahildim dünyanın rengine kanmıştım bunu bana söyleyen Neşet Ertaşın kendisiydi o günden sonra hayatla aramda bir bağ kalmadı. Hayallerim vardı benim sonu mutlu biten, masallardaki gibi hayallerim ama azıcık acıklı masallardı onlar, her masal gibi bir prensese aşık oluyordum o beni görmüyordu, zaten haklıydı da masallarda ki prenses bile prense aşık oluyordu bütün masalların ana karakteri buydu, ben sadece o masalın figüranıydım tek bölümlük tek sayfanın tek bir cümlesinde adım geçiyordu sonra kimsenin aklına gelmiyordum. Yazıyla aramda güçlü bir bağ kurduğumda o masalların hepsini yakmaya karar verdim sonuçta benim yandığımı görmüşlerdi birazda sıra sizde diye onların masallarını yakmaya karar verdim başarısız oldum ve başarısızlık konusunda çizgimi asla aşamadım. Kötü biri olmak için çok uğraştım ve çok ileriye gittim. Yüksekte yerim yoktu ama yüksekte olan insanları da aşağıya çekebilecek gücüm vardı henüz ölmemiştim, daha doğrusu henüz öldürememişlerdi beni nefes alıyordum ve bu durum benim zoruma gidiyordu hepsi o kadar. Evet eylül ayı bitti artık sizlere dediğim gibi ilk kez bir eylül ayını yendim. Yenmek aslında güzel bir duygu ama korkularım var hala eylül ayında eğer bir şey olmazsa mutlaka ekimde bunun iki katı kötü bir şey olur ve sancısı eylül ayı gibi de olmaz daha etkili olur mesela geçen sene eylül ayının sonunda kız kardeşim ortaya çıkmıştı kendi kanımdan biri yıllarca beni aradığını söylemişti inanmamıştım daha doğrusu onu istememiştim çünkü benim hayatıma kıyısından köşesinden yakalayan insanların başına beladan başka bir şey getirmiyordum ben, yıllarca beni aradığını söylediğinde bile ona karşı en ufak bir şey hissedememiştim kardeşlik duygusunun nasıl olduğunu o kadar iyi bilmeme rağmen bunu öz olmayan aynı kanı paylaşmadan tanıdığım dostlarımdan biliyordum çünkü onlarda kardeşlerimdi ve onlarda kırmak ve parçalamaktan asla kendilerini üstün görmediler ve her defasında ilk yarayı onlardan almıştım, demiştim çünkü sizlere benim yaralarım sahicidir diye. ‘Eylül toparlandı gitti işte ekim falan da gider bu gidişle’ sonrası kaldığım yerden devam edeceğim. Kaldığım yerden devam edebilmek adına elimdeki bütün kozları son kez oynamak zorundayım. Hayallerimden vazgeçmiş değilim seneye bu zamanlar Antalya da dükkan açma fikri, kitap işi ve son. Senaryosu bitmiş ve final yapmış bir dizi gibi, sonrası çok büyük mutluluk, vakitsizliğimde oldu elbet her vaktimin sonunda bir çıkmaz sokakta kaldığım gecelerde aklıma geliyordu bunlar, bazı geceler gözyaşlarımın tuzu yanaklarımı eritecek sandığım gecelerimin olduğu günlerde aklıma geldiği gibi ve her gözyaşımda bir hayalim yok oluyordu aynı masallardaki hikayeler gibi ve her masalın hikayesini kendi ellerimde jiletle doğruyordum. Sol kolumdaki jilet izi bunun ispatıdır, inanmazsanız son maddeye söyleyin. Çocukluğumu beş yaşında yakmıştım ve o günden sonra büyümeye karar verdiğimde hayatla aramdaki bağı kesemediğim o gün hayat benimle arasındaki bağı kesmişti yanlış yaptığımı biliyordum ama düzeltemiyordum ve düzensizlik konusunda benden iyi olan kimse yoktu bu dünyada. Kendimi galata kulesinde gördüğüm günlerim olmuştu ve yüzbinlerce kez gittiğim zamanlarım fazlasıyla oldu, hayatımda bir kere çıktım ve o gün oradan kendimi hızla aşağıya attım aşık olduğum bir kızla evleneceğim ümidiyle çıktığım gün aslında oradan kendi cansız bedenimi attığımı bilmiyordum yada o kızın beni oradan aşağıya attığını henüz hesaplamamıştım hesaplayamadığım o kadar çok şey olmuştu ki takip edemeden oradan hızlıca atılmıştım ölmemiştim sadece kalan son parçalarımı yerden hızlıca topluyordum üzerlerine basılmasın diye günah olduğunu bildiğim için. Çok şey istemiyordum bu hayattan hayat bana çok şey sunmadığı günlerde bile sadece iki yüz elli gram sevgi dileniyorum ama herkes sevgiye açken bir tek benim sevgi dilenmem tam anlamıyla manyaklıktı ve manyaklık konusunda kendimi hep diğer insanlardan üstün gördüm bunu da başarmıştım, başaracak başka kozum kalmamıştı artık Eminönü Kadıköy iskelesine gidip son kez cebimden bir sigara çıkartıp denize karşı yakmıştım inanıyordum artık inancım vardı ve buraları terk edecektim elimde sadece terk edilme eylemleri kalmışken sonunda ben kendimi terk ederek bu filmi inanılmaz şekilde sonlandıracaktım. Televizyon başındaki o insanların ağızları açık kalacak nefeslerini tutup filmi sonuna kadar izleyeceklerdi sonunda herkes ayağa kalkıp beni alkışlayacak günleri de hayal ediyordum. Yirmi altınca yaşıma sadece birkaç ay kaldı yaşayıp görebileceğim son günlerim ve gördüğüm onlarca şeylerden sonra sonlara doğru yaklaşmam. Tükenmek adına, tüketilmek adına, kırılmanın artık evresini geçme adına, parçalanmak adına, terk edilmek adına ne kadar ad varsa hepsine razıyım bundan sonra gelecek her acı acımın üstünde yeri var çekecek ve yaşayacak başka acım kalmadı çünkü. Filmin sonunda o kahraman ölmüyor aksine tecavüze uğruyor bu da kayıtlara geçsin.

Bölüm sonu…











4.09.2016

sonlara doğru



 Umutlarımı kaybetmiştim, hayal kırıklıklarımı, hepsi üst üste geliyor ve ben çukurun içinde çırpındıkça daha çok batıyordum. Antalya’yı ne kadar çok sevdiğimi hep söylemişimdir bunu bir kez daha söylemek zorundayım çünkü haksızlık etmek istemiyorum. Evet nefesim kesiliyordu ve ben ölüyordum tutunacak bir dal arıyordum kıyısından da olsa yakalamak istiyordum hepsi o kadar. Yazmak istedim çünkü yazdığım zaman bunları okuyan insanlarında o çıkmaz sokakta kalan insanlarında bir umutları olmasını istedim garip geliyor sizlere şuan her şey farkındayım sürekli ölümden, intihardan söz eden bir insan umut falan ne alaka diyor olabilirsiniz haklısınız. Düştüğüm bu çukurdan hızla kalkma kararı almamdaki en büyük etki kim oldu neden oldu belki günü geldiğinde onları açıklarım ama şimdilik bende kalsın. Artık bir hayalim var ve o hayalin peşinden koşmak zorundayım önüme ne kadar zorluklar çıkarsa çıksın ve ne kadar engeller aşılmaz olursa olsun hepsini aşmak ve başarmak istiyorum çünkü bu hayattan ne istediğimi artık biliyorum çünkü yaşamak zorundayım bitmedi henüz çünkü. Evet bu uğurda daha çok yorulacağımı, kalbimin kırılacağını, pes etme gibi şeylerle kalacağımı biliyorum hepsine göğüs germem gerektiğini de biliyorum artık başarmak zorundayım elimde başka hiçbir bok kalmadı çünkü. Neden böyle büyük karar aldım diyecek olursanız bilmiyorum sanırım aklım başıma yeni geliyordur belki yada yaşadığımı anladım, İstanbul beni o kadar çok yordu ki her gelişimde daha diplerde yaşamak, beni öldürme kararları aldı, bunları yazarak değil anlatmaya kalksam onu bile beceremem sanırım. Hayallerimin peşinden koşuyorum artık her şeyi zamanı geldiğinde sizlere anlatacağım dolu dolu öyle tek bir yerden değil belki bu kitap olur belki başka bir şey ama mutlaka bu yaşanmışlığın bir sonucu olarak o umutlu sona yaklaştığımda sizlerde vay be ne final yaptı ama diyeceksiniz, tekrardan diyorum, bu ölüm yada intihar olmayacak bu tam anlamıyla mucize olacak. Bilmiyorum aranızda izleyenleriniz oldu mu Mahsun Kırmızıgül'ün ''Mucize'' filmini izlediniz mi bilmiyorum,. aynı durum şuan benim içinde geçerli sakat bir adamın güzel bir kızla evliliği ve köydeki herkesin dalga geçmesi filmin sonunda o köye yıllar sonra gelişi ve köy halkına özellikle annesini yada babasına verdiği cevap benim çok hoşuma gider mesela ‘’Ben karıma aşık oldum’’ benim umudum da bu artık, aşk değil bu, zaten onu yakalama konusunda tam bir beceriksiz bir adamım benim için gelen mucize çok daha başka olacak. Seneye bu zamanlar iki bin on yediyi eğer görürsek o zaman sizlere çok daha güzel anlatacağım bunları tabi arada yine yazmaya devam edeceğim burada yaşadığım sıkıntıları nasıl dibin içinde olduğumu ne kadar yorulduğumu ama son, o son var ya işte asıl final o olacak benim için sevdiğim bir söz vardır ‘’bir mucize olsun’’ çok severim bunu ben, çünkü gerçekten bir mucizeye ihtiyacım vardı artık o da oldu diyebilirim. Bundan sonraki her şey için adımlarımı daha sert ve daha kararlı atmak zorundayım kendimden biliyorum eğer o ipi yeniden bırakırsam bir daha asla yakalayamam ve kaybettiğim zaman kendi çölümde kaybolurum. Bunlara ve daha nice kötülerine tahammülüm yok başarmak adına daha ne kadar savaş vermem gerekiyorsa daha ne kadar kalbimin kırılması gerekiyorsa hepsini göze alıyorum diyorum ya sizlere elimde başka hiçbir bok kalmadı diye. Antalya’yı neden bu kadar çok seviyorsun diyorlar bana, eğer evlenirsem ve bir kızım olursa adını Antalya koymayı bile düşündüğüm oluyor ciddi ciddi böyle aptalca şeyleri düşünüyorum. Evlilik konusu tabi benim için tam bir muamma konusu olsa da düşünmüyorum dersem yalan söylemiş olurum o yüzden kıyıda köşede düşüncelerimin arasında var yok değil her neyse evliği değil de şuan yakalamış olduğum mucizenin peşinden koşmak zorundayım artık. Şimdilik yazacaklarım bu kadar ama sizlere o mucizenin ne olduğunu çok uzak olmasa da yakın bir zamanda anlatacağım. Hadi eyvallah… 




bölüm sonu....







KAYRA

    Merhabalar, Nasılsınız En son 20 Haziran 2021 Tarihinde buraya uğramışım gerçekten bu kez araya çok ama çok açtık. Neyse özledik ve geld...