29.12.2013

Lunaparkta oyun oynayan tanrı


 ''Tanrı dün gece lunaparkta oyun oynadı beş yaşındaydım hayatı anlamamak için uyuşturucu kullandım tanrıyla aynı yerde birlikte oyun oynamamak için gizlendim kaçtım kendi gücümün yettiği yere kadar kendimle yarıştım kendimi bir at misali kovaladım bir köşede durup nefes almak için dinlendim tanrının elini ensemde hissettiğim gün ağladım yalnızlığıma ortak olacak birini aradım tanrı çıktı karşıma insanlar yoktu, iblisler yoktu, melekler yoktu, sevdiğim kadın yoktu, bir tek tanrım vardı baş başa kalmıştık kendisini öldürmek için çareler düzenledim bomba yapıp evinin önüne koydum kalbimi içine sıkıştırdım hiç bir şey olmadı bir çocuk gibi ağladım her daim göz yaşlarımı silmeyen insanlar için ağladım erkekler ağlamaz ağlayan erkek acizdir diye söylenen insanlar için ağladım derdini bilmeyen saklayan, kendini korumasız hisseden çocuklar için ağladım, kendim için ağladım sıkılmıştım bunalmıştım gidebileceğim bir tek mezarlık kalmıştı terk edilmekten başka bir şey verilmemişti elime en büyük eylemin terk etmek olduğunu anlayınca kalbim kırıldı iyileşmemek için çaba gösterdi kimsede iyileştirmemek için uğraştı durdu kendimi anlatmak için uğraştığım günlerde zamanın saatleri kovaladığı saniyelerde yarışıyordum üstüm başım kirliydi, ellerim parçalanmıştı yorgunluğuma yeni bir yorgunluk eklemek istedim yaşadığım bok dolu gezegende üstüme yeterince çamur bulaşmıştı alışmıştım nede olsa reklamın bir parçasıydı bunlar reklamın arka tarafında kirli tarafım yoktu temizleniyor eskisi gibi oluyordum öyle algılıyorlardı öyle algılanması için uğraşmışlardı insanlar,, hayal kırıklığım oldu her daim hayal etmekten bıktığım zamanlarda hayallerimi yaktım bende hayal edilecek hiç bir şey yoktu bu gezegende. Bir aileyi hayal ettim önceleri ama yalan dolu bir aile olmasın diye çok düşündüm olmadı yalanlarla dolu bir aileye sahip oldum kalbim kırıldı, sevebilen bir sevgili hayal ettim kendim yaratmak kokusunu içime çekmek saçlarıyla oynamak için bir sevgili hayal ettim ellerimi bırakmaması için sımsıkı tuttum ama boş bir hayalden farkı yoktu dilediğim hayal kalp kırıklığından inşaa edilmişti mutlaka zarar verecekti. Zararın neresinden dönersem döneyim kırılacaktım parçalanmıştım ailem tarafından kaç parçaya ayrıldığımı bilmediğim için sevdiğim kadın tarafından da parçalanmak istemiyordum ama olsun dedim kırılacağımı bile bile üstüne gittim savaştan kaçmadım kendi bildiğimi yaptım ve kırıldım ağır bir kırıklık aldım olsun dedim geçer dedim sabır dedim, zaman dedim elimde bir sik gibi patlayan bir fon müziği ile baş başa kaldım artık kırılmak istemiyordum sadece mutlu olmak istiyordum benim olursa eğer şiirler yazmak istiyordum mektup yazmak istiyordum Cemal Süreya gibi Zuhali'ne yazdığı mektuplar gibi hece hece yazmak istiyordum birlikte sokaklarda gezmek kaybolmak istiyordum geceleri rüyasında olmak onu öperek uyandırmak istiyordum mutluluğun resmini çizmek değildi amacım amacım mutluluğun resmini gökyüzüne kazımaktı böyleydi hayalim ama olmadı kırıldım her zaman nasıl kırılmayı gözümün önüne koyduysam bunu da yaptım ve kırdım kendimi insanları, tanrımı kırdım artık gücün bir boka yaramadığını anlayınca uyumayı seçtim fonda bilmediğim bir müzik eşliğinde uyudum....

 Zaman denilen kavramı düşündüm durdum hep nereye kadar devam edecekti bu durum nereye kadar kırılmaya devam edecektim yazdıklarımın hiç bir şeye sahip olmadığını adım gibi biliyordum sadece karşımda duran insanla konuşur gibi yazıyordum o beni dinliyordu bende içimden geldiğince yazıyordum bazen terk etmek istiyordum kendimi, bazen bir hastaneye yatmak, bazende bindiğim otobüs şoförünün kafasına bir madde atıp kaza yapmasını istiyordum uçurumdan düşmek benimle birlikte ne kadar günahkar insan varsa arkamdan gelmelerini sağlamak istiyordum kimse günahsız değildi, peygamberler dahil olmak üzere her insanın bir günahı ve çekmesi gereken bir sınavı vardı benim çektiğim çok daha farklıydı hiç bir zaman sınavımdan yüz alamadım kırılmıştım çünkü eskisi gibi değildim vücudum beni kabul etmemek için çok uğraşıyordu bende onunla birlikte olmak için elimden gelen her şeyi yapıyordum ama olmuyordu olmayan şeylerin anlamlarını kaybederek yoluma devam ettim bende yok olmayı kendime çok yakıştırdım ölümsüz değildim, tanrı değildim, peygamber değildim ama peygamberlerin çektiği bütün kötülükleri çektim bir bir ateşlere attılar önceleri, sonra vücudumda sigara ve şarap şişesi kırdılar, bacağıma aldığım bıçak darbesiyle kaybetme korkusu ile yüzleştim bacağımı kaybederek acımasız birini göstermek zorunda kaldım, terk edilmekle tehdit edildim terk edildim de eylemlerin en büyük olanını gerçekleştirdim gezegende olmayan ben ile olan ben arasında sıkıştırıldım kayboldum.

 Müzik dinlemeyi bıraktığım gün kapı kapandı ziller sustu, Roma'da yaşayan gladyatörler savaşmama kararı aldı, yunan tanrıları orta dünyayı yok etti. Göklerde ve yerde kıyamet koptu aramıza insanlar girdi bomba patladı organlarım söküldü kovboy filminde başrol oyuncusu olan William Blake'nin rolünü çaldım insanları öldürdüm atları kaçırdım ve vuruldum ölmemek için çok uğraştım ama her seferinde ölümü ensemde hissettim tanrının elini hissettiğim gibi oturup bir köşede kendimle karşılaşmak için bekledim zamanın gelmesini kırılan kalbimin onarılmasını bekledim sevilmeyen insan olarak yirmi üç yıldır yas tutmayı bırakmak için kaybettiklerimi kazanmak için bekledim ve beklemekten çok sıkılınca boş sokakların birine girip yürüdüm ne zaman arkamdan biri bıçakladı yüzünü görmemek için dönmedim kan kaybından ölmek için hastaneye gitmedim yüzüm ağır geldiği günlerde hiç bir şey yapmadım sadece ağladım zamanın nasıl geçtiğini bilmemek için kendimle olan savaşın bitmesi için kaybettiklerimin daha çok birikmemesi için ağladım artık gözümde yaşlar kalmayınca onuda kestim bir çöp konteynırına atıp hızla uzaklaştım kendimi kaybettiğim gün evimi ve ailemi terk ettim kırılmamak için daha fazla acı çekmemek için kendimle olan savaşın bitmesi için sadece ama sadece hiç bir şey yapmadım kaybettiklerime baktım kazandıklarımı alıp siktir olup gittim yeryüzünde elimde kocaman bir sıfır kaldı kazandığım hiç bir şey yoktu....



SON....



23.12.2013

Şizofren Hastanın Mektupları



Tanrımı kaybettim, dinimi ve bacaklarımı jiletle doğradım.
Küçüktüm sarhoş olamayacak kadar çok alkol içtim.
kadınlarla seviştim
günahlarıma sevap işledim
sağ ve sol tarafımda bulunan melekleri zehirledim
Tom Waits müzikleriyle birlikte liman meyhanelerine gidip
şiir yazdım
Cemal Süreya şiirlerini vücuduma dövme yaptırdım
günah olacak ne varsa her şeyi tek tek eledim
eroin ile seks yaptım
gecelerce seviştim
kalbimi kırdım
parçaladım
bir kavanozun içine koyup kızıldenizine attım
beynime silah dayadım tetiği çekmem ile çekmemem arasında çok
düşündüm
ölmeyi hak edip etmemem hakkında
düşüncelere sahip oldum
kırdım
kırıldım
parçalara ayrıldım
kendimi bir anka kuşu gibi küllerimden yarattım
yetmedi
öldüm,
öldürdüm,
otogarlarda uyudum
uzun yolculuklara çıktım
kendimi bir enkazın içinde buldum
evimi terk ettim
bazen yakmak için uğraştım
yoruldum
yordum
karşımdaki insanları affettim
bazen af diledim
yalvardım
ölüm istedim
tanrımı yalnız bırakmak istedim
bir çocuk gibi babamı yalnız bırakmak istedim.
babam benden önce rolümü erken çalarak ustalıkla terk etti
terk edildim
terk ettim,
kendimi saatte üç yüz kilometre hızla terk ettim
bir uçakla yarıştım
kendimi terk ederek yaşantıma devam ettim
ağladım
ağlattım
gözümde yaşlar kalmadığı gecelerde küfür ettim
annemi özledim
annemi öldürdüm
bazı geceler komaya girdim
kimsenin olmadığı saatlerde silahla dalga geçtim
şeytanla alay ettim
ares'e küfür ettim
iblislere küfür ettim
cinlere küfür ettim
kendimden korktum
karanlıktan korktum
karanlıkta yaşadığım o umutsuz günler aklıma geldi
kumar oynadım
kaybettim
kumar masasında tanrımı blöf olarak kullandım
tanrımı kaybettim
kaybedecek bir tek tanrım kaldığı gün dinimi kaybettim
kendimden uzaklaştım
terk ederek yalnız bıraktım ruhumu
mutluluğu aradım
mutsuzluğun beşinden koştum
bir at gibi
yarışta yapılması gereken her türlü hileyi yaptım
yunan müziklerini dinledim
beynimin içine bir mermi attım
kitap okumaktan sıkılınca yüreğimi ısıttım
hepsini bir gece yarısı yaktım
canım acıdı
canımı en çok karanlık acıttı
karanlıkta kaldığın zamanlarda üvey annemin işkencesi ile karşı karşıya kaldım
üvey annemi öldürdüm
katil oldum
insanları öldürdüm
peygamberleri öldürdüm
sonunda ölmesi gereken bir tek ben kaldım
kendimi öldürdüm
ölümü kendime çok yakıştırdım
ölmeyi ve terk etmeyi
terk edilmiştim bir kere alışmıştım bu duruma
terk edilmenin
terk etmenin
en büyük bilançosuydum ben
devletin içinde en kötü milletvekiliydim
küfür ettim
milletin vekillerine
padişahlara,
alimlere,
yaşayan yaşamayan bütün insanlara
ağzımdan boşalırcasına
küfür ettim
kendime küstüm
bir daha asla ama asla barışık bir şekilde yaşamadım
kalbimi kırdım
kuyulara atıldım
zindanlara yollandım
acı çektim
yaşadığım onca sıkıntıların arasından
aşık oldum
en büyük hatamı gerçekleştirdim
kendimle olan bütün duygularımı kesmek zorunda kaldım
bir ilan panosunda ruhumla karşılaştım
ne ben onu tanıdım ne o beni
galata kulesinden atladım
beynimi havaya uçurdum
zaman hızla gelip geçti
ve ben kalp kırıklığı ile yaşantıma devam ettim
üzüldüm sonra oturup bir köşede
ağladım
gözümden yaşlar boşalırcasına
ağladım
avazım çıkarcasına
ciğerlerim patlarcasına
ağladım
durmadan sıkılmadan ağladım
kalbim kırılmıştı
aşık olmuştum
ve terk edilmiştim
kaçıncı terk edilişimin olduğunu bilmediğim için ağladım
annemi rüyamda gördüm
yüzüne baktım
terk etti
ve bir daha kimseye güvenmedim.....
Hasta olup deliler hastanesine yattım
şizofrenlerin gözlerini oydum
kendi kollarımı ve bacaklarımı jiletle doğradım
dilimi kestim
gözlerimi oydum
ağırlık yapan her şeyi bedenimden attım
sonrası olmadı allah beni terk etti
ben dinimi inkar ettim
kimseye inanmadım...
mektup yazdım
cebimde bulunan çakmakla tutuşturdum
ve bir daha kendime güvenmedim
gittim mezarımda ağladım
babama şiirler yazdım
okumadım
beni terk ettiği için
mezarına işedim
kendi mezarıma gidip
ağladım
ağladım
ağladım.....

22.12.2013

iki noktanın sonu


   Yaşadığım gezegende her şeye geç kaldım. İşe, okula, gidilmesi gereken bir yere, toplantılara, önemli olaylara kendime sürekli geç kaldım geç gitmeye adet edindim kendimce ve her seferinde gideceğim yere mutlaka bi aksilik çıkarak yere düştüm dizlerim kanadı parçalandı zaman zaman ellerimin de üstüne düştüm ellerim kanadı, yüreğim kanadı kendimden kurtulmak istediğim zamanlarda ruhumu sattım hiç bir zaman kiralık bir depo bulamadım kira karşılığında oraya bırakacaktım ilerleyen günlerdi lazım olur dedim ruh du bu ama hiç bir gün ihtiyacım olmadı ruhuma kendimi kaybetmiştim kumar masasında son kartların içinde kendimi kaybetmiştim bir kere son kartlarda ne papaz geldim nede en büyük sayı kimsenin eline uğurlu gelmeyen bir sayıydım ben. Yere düştüğüm günlerde beni kaldırmak isteyen insanlarda oldu ama ayağa kalkamayacak kadar kötüydüm ben ruhum kirlenmişti bok gezegeninde daha fazla kirlenmesini istemedim bende o yüzden ruhumu sattım. Neyse buraya kadar bir şeyler yazdım ettim ne yazdım bende bilmiyorum buhramlı dönemler bitti gitti artık nefes alıyorum bir sonraki sene geldiği gün yine aynı şekilde buhramlı dönemlerim başlar kendimi keserim birazda dalga geçerim öyle atlatırım artık. Zamana bakıyorum da çok uzun zaman geçmiş üstünden yıllar geçip gitmiş ve ben hala yaşıyorum açıkçası bu bir mucize henüz ölmediğime göre tanrının ödül sisteminde yaşamaya devam ediyorum demektir bu Biraz yazayım dedim bu gece içimi dökeyim eskisi gibi sık sık girmediğimi fark ettim yıllar önce açtığım sayfayı çok boş bıraktığımın farkındayım eskisi gibi doğru dürüst ne yazı yazıyorum ne kitap okuyorum nede müzik dinliyorum aralık ayıda benim için böyle geçiyor durgun yani aptal rolünü oynayan prens gibi ama günün sonunda ejderha ölüyor ve ben prensese kavuşuyorum ama hangi prenses bu bende bilmiyorum ömrüm diyorum henüz bulamadım ömrümü yaralarımı iyileştirecek birini henüz bulamadım yada buldum ben bilmiyorum bilmememin sebebi aslında yine terk edilme korkusu yine kalbimin kırılması söz konusu belkide bu yüzden çok korkuyorum belkide bu yüzden ömrüme kimse girmek istemiyor yaşadığım hayat iyi bir gezegen olmadığı için belkide zaman geçtikçe çok daha naifleşiyorum sakin biri oluyorum sanırım artık büyüyorum eskisi gibi çocuksu tavırlarım yok eskiden güler geçerdim dünya yansa umurumda olmazdı hee siz şimdi diyeceksiniz bu yaşına kadar ne sıkıntı yaşadın ki kendimden büyük sıkıntı yaşadım çoğu yazıda da bunlardan söz ettim tekrardan aynı konular hakkında yazıp çizmek uğraştırır beni neyse işte böyle kısacası büyüyorum artık eskisi gibi hayattan çok fazla beklenti içinde olmuyorum artık hayal kurmuyorum ne zaman bir hayalin içine dalsam bir buz dağına çarpıyorum o yüzden hayallerimi bir kağıt gibi yaktım bende kitap çıkaracaktım ama onunla da doğru dürüst ilgilenemiyorum bile sanırım çıkmayacak çıkmaması da benim işime gelir açıkçası yazdığım her şey kendi bilgisayarımda durur bir köşede kitap konusu aslında aylardır aklımda vardı bir editör ablamız sürekli ısrar etmesine rağmen ben uğraşmak istemedim yada zaman ayırmak yerine öylece kendimi dinledim... Galata kulesi diyorum sürekli bir gün o kulenin tepesinden atlayacağım tarihlere gececeğim ama bu öyle böyle değil çok büyük bi fikir var yine büyük bi buhramlı dönemler yaşıyor olduğum zamanlarda gerçekleştirebilirim belki Neyse işte ölümü falan düşünmüyorum artık dedim ya artık büyüdüm eskisi gibi değilim eskiden olsa vururdum alkolün dibine vururdum sigaraya ama artık yok sağlıklı yaşıyorum dumansız hava sahası gibi bir şey işte..

 Bilindik üzere yine eskilere döneceğim biraz üstünden biraz geceğim hayatım boyunca sürekli terk edildim nasıl bir şanstır amına koyduğumun yerinde bende bilmiyorum kimi sevmeye kalksam kime ellerimi uzatsam ya parçaladılar yada kırdılar kalbim deseniz bildiğin deneme tahtası biri ok atmak isterse kalbimi kullanabilir artık canım eskisi gibi yanmıyor yani yanıyor aslında içinde o kadar büyük yangınlar var ki saymakla bitmez zamanında lisede bi kıza aşık olmuştum gecen sene onunla ilgili şeyleri falan yazmıştım işte ilk kez bir hatun kişiyle öpüştüğüm olay bir bayanın dudaklarındaki sıcaklığı hissetmem anlayın işte neyse o hatun kişi yakın bi arkadaşımla beni aldatmayı seçti benimde gözüm döndü ilk kez o zaman bıçak kullandım sol bacağıma aldığım bıçak darbesiyle korkardım aslında bıçaklardan ama onların o anını gördükten sonra insan nasıl oluyorsa kendini kaybediyor işte velhasıl konuyu çok uzattım ben yine allahbenim balamı vere gerisi kızla çocuğa bıçak çektim karakolluk durum oldu öyle bitti gitti konu sonra başka başka hatun kişiler gitti hayatıma onlarda aldattı yada terk etti yada ben terk ettim neyse işte konu çok uzamasın diye yarım geçiyorum bende nerden girdiysem bu konulara açıkçası bilmiyorum öyle bi üstünden geçeyim dedim allahdan hee

 Ne diyordum zaman işte zaman çok hızlı geçiyor kendimi çok özlüyorum özellikle de babamı çok özlüyorum yıllarca düşünsem o adamı özleyeceğim aklıma gelmezdi ama insanız işte bazen büyükler hata yapar küçükler affeder bazende küçükler hata yapar büyükler affeder ben affetmeyi geçtim artık geri gelmeyecek bir insanı elimden tutacak insanı beni bırakıp gitmesini yalnız yaşamayı yalnızlığımla baş başa kalmayı geceleri uyanıp uyanıp gökyüzüne bakmayı sonuçta her insan ölecek kazık çakmaya gelmedik bu siktiğimin dünyasına ama derler ya her gelen ölüm erken ölümdür diye ölümden falan korkum yokta arkamdan kim ağlayacak bunu çok merak ediyorum ben...

 Konuyu çok fazla dağıtmayayım ben en iyisi biraz toplayayım gideyim artık artık eskisi gibi olamam bir aile olmayı çok istiyorum açıkçası bir kızım olmasını kendime ait bir dükkanım olmasını kitap satmayı güzel bir şehirde yaşamayı sabahları kendim açmayı kendi seçtiğim müzikleri dinletmeyi kekli çörekli kahveli çaylı bir dükkan işte gelenlerin huzur bulduğu bir yer belki ilerde olur ama dedim yaa benim hayallerim kalp kırıklığından başka bir şey değil. Mutlaka kalbim kırılacak ki acısını yaşayayım artık eskisi gibi değilim dedim çünkü çok yaram var ne kabuk bağladı nede o kabuk bağlayan yaralarım kanadı kimse derdime derman olmadı işte derman yerine sikmeyi çok seçtiler güzel bi müzikle noktalayayım bu gecenin sonu iyi olsun

Müslüm baba diyor ki hasret rüzgarları çok erken esti gerisi siz anlayın


   


KAYRA

    Merhabalar, Nasılsınız En son 20 Haziran 2021 Tarihinde buraya uğramışım gerçekten bu kez araya çok ama çok açtık. Neyse özledik ve geld...