Merhabalar, Nasılsınız? Malum olaylardan dolayı yine uzaklaşmış olduğum odama geri döndüm bu gece, çok kalmayacağım öyle bi bakıp çıkarım diye geldim hem biraz böyle böyle özlediğimin farkına varmış olurum hemde biraz bi şeyler yazar sonra giderim diye geldim, Niyetim aslında çok güzel şeyler söylemek değildi bu gece ama bir kaç gündür sürekli sayfaya girmem konusunda beynim zorluyordu nedendir bilinmez ama her neyse çok sıkmaya gerek yok.
Nasıl oldu bilmiyorum ama uzun süredir yazı yazmıyorum yada yazmak istemiyorum nedenini bilmediğim için bu soruyu kendime sormak istemiyorum uzun süredir kendime sorular sormayı kestim beynim artık çok daha garip çalışmaya başladı müzik dahi dinlemiyorum neredeyse, Kendimi adeta seksen yaşında gibi ölümü bekliyor gibiyim yada Azrail'in kapımı çalması için öylece pencere kenarına oturmuş bir yabancı gibiyim, Kendime o kadar çok yabancılaştım ki aynalarla artık konuşmayı bıraktım, kendimle konuşmayı bıraktım, dinginlik hali diye düşünüyordum önceleri ama daha sonra bu bir dinginlik olmadığını aslında bir vazgeçme potansiyeline yöneldiğini anladım. sanırım yavaş yavaş vazgeçiyorum. hayallerimden, ideallerimden, kendimden vazgeçiyor gibiyim. koptum ama bazı şeyler o kopmayı engelliyor gibi kendimle savaşın içerisindeydim uzun bir süre, yıllarca sürmüştü hatta, kimse kazanamadı sadece ağır yaralar aldık ve kimsenin yenilmediği bir savaşta çok kayıplar verdim. İnsan kazanamayacağı savaşa girmemeleri ama aklıma hep gelen o soru belki kazanırım umudu. İnsanı asıl yaşatan mevzu bence bu UMUT o kadar boktan bir şey ki kazanamayacağın bir şeye umut etmek ve beklemek insanı asıl yoran ve yıpratan tek hadise sanırım budur.
Rüyalar görmüyorum artık yada kesik kesik anlamsız ve anlamı olmayan rüyalar görüyorum, uyandığım zaman kendi rüyamı tarif edemiyorum. Eskiden aklımı kaybetmeyi çok isterdim kendi adımı dahi unutup çekip gitmeyi o kadar çok isterdim ki büyüdükçe ve olgunlaştıkça bu duyguyu da kaybettim, kaybede kaybede geldiğim bu yolda kendi ruhumu inceltmiş olmak ve onu yıpratmak sanırım en büyük hatayı burada yaptım diye düşünüyorum bir insan kendi ruhunu neden yorar neden onu da kandırır ki dediğim zamanlarım oluyor artık. Bitirmeyi ve bitmeyi çok arzuladım ama bitmedi işte bitmek öyle kolay kolay kazanan bir iş değilmiş bunu en umutsuz ve en bitik olduğum zamanlarda nefes alabildiğim zamanlar aklıma gelseydi belki de o zaman çok daha farklı olabilirdi hayatım. Sanırım korktuğum için yaptım bütün bunları, korkmasaydım biraz daha çapa gösterseydim düzelirdi ama işte o zaman istediğim ben olmazdım yada olamazdım. Eskileri bırakamadım paçama yapıştırılmış yada sırtıma yüklenmiş bir kambur edasıyla ateşlerde yürütülmeye mecbur bırakıldığım için buralara geldim. Bilmiyordum
Bir yolculukta ayakta gidiyorum devrildim, işte o zaman kalbim kırıldı, dinlediğim şarkılar, okuduğum kitaplar, gezdiğim sokaklardan hep bir şeyler öğrenmek istedim ve çok şey öğrendim ''kaçamadığımı'' kaçmak istedikçe kısır döngü gibi başa saracağını en iyi ben öğrendim, kendime ve kendi hayatıma bir şeyler katmayı, şehir şehir gezmeyi, kimselerle konuşmamayı arzuladım, sessiz bir koyda kendi nefesimi dinleyerek gece yakmış olduğum ateşin başında karanlığın içinde yok olmayı, bunlar yapılamayacak eylemler değil tabi ki yapılabilir ama benim bunları yapacak isteğimin olmaması asıl mesele buradan kaynaklanıyor, işte asıl beni yıpratan hadise sanırım bu.
Buraya gelmeyeli uzun zaman olmuştu dedim de gerçekten burayı çok özledim, kendimle konuşmayı, son bir kaç aydır doğru düzgün elime kitap dahi almadım öylece raflarda birbirimizle bakışıyoruz. Özledim demek yetmiyor bazen, özlemek çok ağır aslında.
Neyse konuyu toparlamak falan isterdim ama burada kalsın şimdilik, belki yakın zamanda yine gelirim.
Bölüm Sonu olarak çok sevdiğim ve bıkmadan dinlediğim müziği de buraya bırakıyorum.
Ve son...
''İbrahim gönlümü put sanıp kıran kim''